2 Aralık 2010 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ


Dünya kamuoyunu bir kez daha sarsan WikiLeaks adlı İnternet Platformunun Kurucusu ve Yayın Yönetmeni Julian Assange, geçtiğimiz yaz Der Spiegel dergisine verdiği söyleşide belgeleri yayınlamadaki amacını şöyle özetlemişti: “Hepimiz sadece bir kere yaşarız. Bu yüzden de zamanımızı anlamlı ve tatmin olmuş bir şekilde geçirmeliyiz. Bu tam da benim istediğim bir şey. Büyük sistemler geliştirmeyi, yaralanan (mağdur edilen) insanlara yardım etmeyi, güçlülerin çorbasına tükürmeyi seviyorum. Bu iş gerçekten bana zevk veriyor.” (Der Spiegel, 30/2010)
Hafta başından bu yana ABD’nin yönetici sınıfı, Assange’in içine tükürdüğü çorbayı kaşıklamaya iştahsız bir şekilde devam ederken, zararı minimuma indirmenin çabasını harcıyor.
Elbette bu durumu izleyen Assange’nin keyfine diyecek yok. Çünkü, o bir kez daha dünyanın “En güçlü” ve “En kudretli” ülkesinin yüzüne dünya halklarının daha güçlü ve cesaretli bir şekilde tükürebilmesi için muazzam olanaklar sundu ve Dışişleri Bakanlığının çözülmez sanılan kriptolarını ortalığa saçtı.
Afganistan işgali hakkında 92 bin, Irak işgali hakkında 400 bin belgeyi yayınlayan WikiLeaks, bu son 250 bin belgeyle ABD’nin “dostlarıyla” olan ilişkisinde ne kadar “samimi” olduğuna dair kocaman soru işareti koydu.
Şu sıralar Assange kadar mutlu olan bir başka kişi de 23 yaşındaki Bradley Manning. ABD ordusunda askeri istihbarat görevlisiyken, Irak’ta yapılan katliamları WikiLeaks’e ilettiği ileri sürülen Manning, mayıs ayından bu yana Virgina eyaletindeki Quantico kentinde tek kişilik hücrede tutuluyor.
ABD Dışişleri Bakanlığına ait belgeleri yayınlan Der Spigel, bu belgelerin de Manning tarafından WikiLeaks’e iletildiği olasılığının oldukça yüksek olduğunu ileri sürüyor. Dayanak olarak da Manning’in şu sözlerini gösteriyor: “Hillary Clinton ve dünyaya dağılmış bir kaç bin diplomat bir sabah uyandıklarında dış politikanın gizli arşivini öğrendiklerinde kalp krizi geçirecekler.” (48/2010, Sayfa 100)
Gerçekten de ABD, belgelerin yayınlanmasıyla adeta “Kalp krizi” geçirdi. Çünkü az bir kısmı yayınlanan belgelerde, ABD’nin dünya üzerine egemenlik kurmak için nasıl da küstah, kendini beğenmiş, herkesi aşağılayan bir dilin, anlayışın bu ülkeye ait olduğu yalın bir şekilde görülüyor.
Der Spiegel, belgelerin nasıl “sızdırılmış” olabileceğiyle ilgili Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle yaptığı görüşmelerden sonra şunları yazıyor: Dünyanın değişik ülkelerindeki ABD temsilcilikleri tuttukları raporları gizli haberleşme ağı Secret Internet Protocol Router Network (SIPRNet) üzerinden merkeze gönderiyorlar.
Bu ağ 11 Eylül saldırısından sonra Savunma Bakanlığı ile iletişimi hızlandırmak amacıyla genişletildi. Değişik bakanlıklarda ve dairelerde çalışan 2.5 milyon Amerikalı bu ağdaki bilgilere ulaşması için gerekli izne ve şifreye sahip. Bunların çoğunluğu Savunma Bakanlığı çalışanları.
Bu ağa girmek için özel bilgisayarlar kullanılıyor. “Çok gizli” ibareli belgelere ulaşmak için ikinci bir şifre daha gerekiyor ve bu da 850 bin “yabancı/göçmen” olmayan Amerikalıda mevcut. Dışişleri Bakanlığına ait 250 bin belge arasında “Çok gizli” olanların olmayışı, belgeleri WikiLeaks’e iletenlerin bu bölüme giremediğini gösteriyor.
Zaten yayınlanan belgelerin sadece yüzde 6’sı “gizli”, yüzde 40’ı “güvenilir” ibareli. Geriye kalanların önemli bir bölümü, rutin yazışmalar ve genelgeler.
Yüzde 6 gibi az bir bölümü “gizli” olan belgelerin yayınlanmasının dünyada yarattığı etki ortada.
Bir de siz ulaşılamayan bölümdeki “çok gizli”lerin yayınlanması durumunda yaratacağı etkiyi düşünün...
Son belgelerin ABD dış politikasını belli ölçülerde etkileyeceği, itibar ve güvenini biraz daha sarsacağı ortada. İşgallerle birlikte dünya halkları arasında öncesine oranla daha fazla tepki çeken ABD’de karşı mücadelenin zemin bulmasının koşulları bugün öncesine göre biraz daha olanaklı.
Ama gelin görün ki, son bir kaç gündür başta Avrupa olmak üzere çeşitli kıtalarda belgelerin muhatabı olan ülkelerin yönetici sınıfları, ABD’nin tavrını sorgulama yerine “dayanışma” mesajları veriyor ve ilişkilerin bozulmayacağında dair yemin üzerine yemin ediyorlar. Yani ABD elçileri tarafından yapılan aşağılamaya rağmen ABD’ye toz kondurmuyorlar.
Örneğin belgelerde “Fikirlerinde derinlik olmayan, saldırgan ve şımarık” diye tanımlanan Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin “Önemsiz gördüğüm bu dedikoduların Almanya’nın ve müttefiklerinin güvenliğini olumsuz etkilememesini umuyorum” demesi, Almanya’nın halen ABD ile gerilim sürecine girmek istemediğini gösteriyor.
Aynı hava diğer Avrupa ülkelerinde de hakim. Yani, “Amerika’dır, ne dese yeridir”...
Ama ne olursa olsun, WikiLeaks’in yayınladığı belgeler, ABD’nin bundan sonra yeryüzünde öyle kolay diploması yapamayacağına, dolayısıyla emperyalist yayılmacılıkta kurduğu hakimiyette gerilemesine olanak sağlayacaktır.
Bu yüzden de “Halkın istihbarat örgütü” diye de tanımlanan WikiLeaks’in son bir yılda kamuoyuna açıkladığı belgeler, geniş kitlelerin emperyalist diplomasi ve militarist yayılmacılığın özünü anlamasına, ufkunun açılmasına, böylece kökten bir değişim için tarihin hızlı ilerlemesine vesile olacaktır.
YÜCEL ÖZDEMİR

Evrensel'i Takip Et