20 Aralık 2010 00:00
CHP, İzmir miti, Kılıçdaroğlu ve Kürt sorunu
28 Şubatın ağır politik günleriydi... İzmirde evlerin posta kutularına sistematik biçimde tek sayfalık fotokopi mektuplar konuyordu. Kâğıtta bazı firmaların İslamcı olduğu belirtiliyor ve bu firmalardan alışveriş yapılmaması isteniyordu. Ülker de vardı içinde, Emin Oto da... Elden ele dolaşıyordu liste.
Sonra, misafirliklerde de mesela konuşmalar dönüp dolaşıp Refah-Yol hükümetine geliyordu. Erbakan meclis kürsüsünden Kanlı mı geleceğiz, kansız mı geleceğiz derken bazı İzmirliler korku içinde, ağlayarak, kızlarını Almanyaya kaçırmayı düşünüyordu.
Adalet Bakanı Şevket Kazanın Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemini mumsöndü oynuyorlar diye değerlendirdiği, Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepenin, 10 Kasım günü, Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin diye konuştuğu, Erbakanın Başbakanlık Konutunda şeyhlere iftar yemeği verdiği, Star muhabiri Işın Gürelin dövüldüğü günlerdi.
Televizyon haberlerinde ya Şevki Yılmazın ya bir tecavüzcü hocanın videosu oluyordu.
Ve evet İzmirliler çok korkuyordu. Herkesten farklı bir ruh halleri vardı. Türkiyenin pek çok yeri İslami bir rejime adapte olabilecekken, insanlar başka illerde korkudan Cuma namazlarına gitmeye başlamışken, İzmir direnecekti ve bunun karşılığının ne olabileceği az çok tahmin ediliyordu.
28 Şubatta, öncesinde ve sonrasında İzmirli bu yüzden askere sarıldı. Asker-sever olduğundan değil.
İslamcılar gelecek bizi kesecek lafı da bir espri değil, ciddi bir korkuydu o dönem.
Fethullah Gülen ortaya çıkan bir kasetinde cemaat üyesi askerlere Çalışın, İngilizce öğrenin, amirlerinizle iyi geçinin ve kendinizi saklayın derken, İzmirliler elbette ki her yanımız kuşatıldı diye düşünüyordu.
Yani şimdilerde Ay İzmirliler de hasta Kemalist, laik, orducu falan yaaani diye toplumsal analiz yapan gerzeklere duyurulur: İzmirliler böyle değildi, bir toplumsal süreç sonucunda buraya savruldu.
1950lerden beri merkez sağ partilerin kalesi olan İzmir, 1999 seçimlerinden itibaren, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de gayretiyle, DSP-CHP çizgisine geldi Ve elbette CHP de yelkenini; yaşam tarzına müdahale edilmesinden korkan, laiklik hassasiyeti olan ve evet, türbanlı-çarşaflı kadınlara tepki duymaya başlamış bu insanların rüzgârına açtı. Bu endişeler, bu duyarlılıklar CHP politikalarını şekillendirdi. Memleketin temel meselesi İslamcı-laik çelişkisi olmuştu çünkü...
Peki ya Kürt düşmanlığı, ırkçılık? Bunu nasıl açıklayacağız? Bazılarına göre İzmir, Orta Sınıf Türk Irkçılığının başkenti konumunda. İzmirlinin ve hatta memleketin başka yerlerindeki Kemalistlerin psikolojisi bozuk.
Doğru, ben de çoğu zaman sağlıklı bulmuyorum Kemalistlerin ruh halini. Ama bir yandan da, bu insanları ırkçı diye damgalamak akıl-dışı geliyor. Daha 90ların başında Kürtlerle ittifak yapmış sosyal demokratlar buharlaşmadı herhalde. Bu insanlar nerede? Eğer hala CHPnin içinde iseler, neden gitgide uzaklaştılar Kürtlerden diye bir sormak lazım.
CHP, 90ların sonunda yeniden dizayn edilirken Kürt sorunuyla ilgili politikaları nasıl belirlendi? Türk Silahlı Kuvvetlerinin asker ve sivil unsurların buradaki rolü ne? Önder Sav ve Deniz Baykal ilerde hatıralarını yazınca öğreniriz herhalde
Ya Kılıçdaroğlu? O bu tabloda nerede duruyor?
Bir şeye ikna olmuş durumdayım: Kılıçdaroğlu gerçekten Cumhuriyet Halk Partisini değiştirmek istiyor. Ama bu uzun bir süreç. Ve sonunda ulaşacakları yer en fazla Avrupa tipi bir sosyal demokrat parti olabilir. Ki onların da ne işe yaradıkları malum Cumartesi yapılan kongrede de en az oy alan üç kişinin Gürsel Tekin, Mesut Değer ve Enver Aysever olması, delegelerin çarşaf açılımına, Kürt sorununda ileri adımlar atmaya ve solculaşmaya hazır olmadığını gösteriyor belki de.
Ama insanlar ve fikirleri değişir. 1990da Kürtlerle ittifak yapan parti 2000lerde bu hale geldiyse, 2010larda da başka bir yöne gidebilir.
Kılıçdaroğlu bence bu yolculuğun kaptanı. Önündeki en büyük engel ise son 20 yılını korkularla geçirmiş bir tabanın psikolojisi. Konuşmasında işte bu psikolojiyi kırmaya çalıştı ve 90 dakikalık o konuşmadan Cumhuriyet gazetesi şu başlığı çıkarttı:
Korkma, ayağa kalk
Tesadüf mü bu?
twitter.com/mkuleli
MUSTAFA KULELİ
Evrensel'i Takip Et