29 Aralık 2010 00:00

Devir birleşme DEVRi


Kayseri’de mücadeleci işçilerin ve işçilerden yana sendikacıların düzenlediği Kayseri İşçi Kurultayı 250 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Mobilya, metal ve tekstil sektörü başta olmak üzere, 30’a yakın fabrika ile belediyelerden, Tedaş’tan işçilerin, inşaat işçilerinin, apartman görevlilerinin, öğretmenlerin, sağlıkçıların ve meslek lisesi öğrencilerinin katıldığı kurultayda işçilerin kürsüden konuşmalarında sendikal bürokrasiye karşı öfke öne çıktı. Kayseri’nin işçi profilini tümüyle yansıtan Kurutlayda işçiler sendikalaşıp haklarını aradıklarında inançlarının kendilerinin karşısına nasıl çıkarıldığını yaşadıkları örneklerle ortaya koydular.
Sendikaların işçilere sahip çıkmaktan uzak olduğunun vurgulandığı Kurultayda, mücadeleci işçilerin sendika yönetimlerine talip olması gerektiği vurgulandı ve işçi hareketinin büyütülmesi için kararlar alındı.
Hükümetin gündeme getirdiği “Torba yasa”nın da eleştirildiği kurultayda, işçilerin ve memurların emek düşmanı politikalara karşı birlikte mücadele etmesi gerektiğine değinildi. Sendikalara da çağrı yapan işçiler, sendika yöneticilerinin maaşlarının işçi maaşları seviyesine çekilmesi gerektiğini ve sendikaların, sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması için de çaba sarf etmesi gerektiğini konuştular. Staj bahanesiyle 200 TL maaşla işçi gibi çalıştıklarını söyleyen meslek lisesi öğrencilerinin de katılımının dikkat çektiği kurultayda, işçilerin birliğinin yükseltilmesine yönelik kararlar alındı.
İŞÇİ SENDİKASINIKENDİ GETİRECEKKARDEŞİM
İşçilerin sırayla konuşmalar yaptığı ve önerilerde bulunduğu kurultayda, ilk sözü geçmiş yıllarda Bellona’da sendikal mücadele yürüten Adnan Kaya aldı. Kaya, “2004 yılında işverene küfretme iddiası ile işten tazminatsız atıldım. Evrensel gazetemize yazı yazarak, hakkımızı dile getirerek tazminatımızı aldık. Sendikalara bakıyorum, hiçbir tanesi işçiden yana değil. Konuştuğun zaman, bizden iyi savunuyorlar ama icraatta hiçbir şey yok. Bu yüzden sloganımız şu olmalı, bir işçi kendini kurtarmak istiyorsa, sendikasını kendi getirecek. Birleşilecek, toplanılacak, birlik olunacak, işçi sendikasını kendi getirecek, şube başkanı, temsilcisi şusu busu işçilerin içinden çıkacak. Başka türlü fayda sağlayacağını zannetmiyorum” dedi.
Birlikten, mücadeleden zarar gelmeyeceğini ‘Bunlardan bir şey olmaz’ sözününün unutulması gerektiğini söyleyen Kaya, “İş yerindeki arkadaşlarımıza sımsıkı sarılmadığımız müddetçe başka hiçbir şekilde başaramayız” dedi. Patronlara da sitem eden Kaya, “Bir kanepeyi 1000 TL’ye satıp, işçiyi 500 TL’ye çalıştırırsan, holding olursun tabi” diye konuştu.
CUMA NAMAZINDAYANINDA SAFTUTMADILAR
Yine bir İSTİKBAL işçisi olan Fahrettin Usta da patronlara tepki gösteren bir konuşma yaptı. Patronların, ‘Senin yaşın 40’ı geçmiş’ diyerek işçi çıkarmasına, “Yaşın 40’ı geçmesine niye bakıyorsunuz. Güzellik yarışmasına çıkaracak değilsiniz?” sözleriyle tepki gösteren Fahrettin Usta mücadeleden kaçan arkadaşlarına da kızdı: “Nokta kadar çıkarı için, virgül kadar patrona yalakalık yapmakla işçi bir şey kazanamaz. Ben patronu mahkemeye verdim diye, beraber çalıştığım arkadaşım cuma namazında yanımda saf tutmadı, ‘Patron görür de işten çıkarır’ diye. Sonra mahkeme bitip, hakkımızı alınca o arkadaşım da parasını almaya gitti” dedi.
“Biz sendikayı getirmek için çok mücadele ettik. Sendika geldi ama biz getirmedik, patron getirdi. Sonra, halkın tabiriyle, eş dost bizim oğlan gel beraber pavyona gidelim oldu. Sendikaya vardığımızda, başkan karşımıza çıkmıyordu” diyerek olumsuz sendikal deneyimini anlatan Fahrettin Usta, sendikal bürokrasinin oluşmasına karşı kendi önerilerini sundu: “Arkadaşlar, sendikayı getireceksek, bu dönem ben sendika başkanıysam, öbürgün Ahmet kardeşim olsun, sonra Mehmet kardeşim olsun. Ecevit, Demirel gibi, ben kalkayım sen otur, sen kalk ben oturayım olursak, bir yere varamayız, bir arpa boyu yol alamayız”
MAMDIK,PAPAZ DEDİLER
Ladin Mobilya’da çalışırken, aynı zamanda işçiler için gönüllü imamlık da yapan ve patronların, akrabaları olmasına rağmen, kendisini 2 defa işten attığını söyleyen Mevlüt hoca sendikaya üye olduktan sonra, fabrikada müdürlerin kendisine, “Biz seni imam bilirdik, sen papaz çıktın’ dediğini anlattı. “Doğruları söyleyince neredeyse dinden de atmak istediler.‘Doğru bildiğini söylemeyen dilsiz şeytandır’” diyen Mevlüt hoca Hak-İş’ e bağlı Öz-Ağaç İş sendikasını da sert bir dille eleştirdi.
‘Sendika ağası’ olarak tarif edilen kesimin çoğunlukla kamu işyerlerinde nüvelendiğini anlatan TEDAŞ İşçisi Musa Cangir, sendika ağalığına karşı mücadelenin de kamu işyerleri atlanarak yürütülemeyeceğini vurguladı. Özel işyerlerinde ve fabrikalarda çalışan işçilerde ‘Kamu işyerlerinde çalışan işçilerin koşulları çok iyidir. Evi vardır, arabası vardır’ şeklinde bir kanı olduğunu söyleyen Cangir, “Bu büyük bir yanılsamadır. 27 yıllık kamu işçisiyim ve nitelikli elemanım, 1250 TL maaşım var. Kamu işçilerinin özel işçilerden daha çok alması, yoksulluk sınırından çok almadıkları gerçeğini ortadan kaldırmaz” dedi. İşçilerin siyaset yapması gerektiğini vurgulayan Cangir “Eğer yönetme biçimini belirleyen siyaset ise, emek de siyaset yapmalıdır. İşçiler de siyaset yapmalıdır. Biz de işçiler olarak kendi siyasetimizi desteklemeli ve iktidara taşımalıyız. Üretenin yönetmesi dışında her şey safsatadır” dedi.
Metal İşçisi Bülent de, fabrikalarda yaşanan sorunlara dikkat çekerken, sendikalaşmak istediklerinde Hak-İş’e bağlı Çelik-İş’in nasıl ayak dirediğini anlattı. “Birleşmezsek başaramayız” dedi.


MESLEK LİSELERİNDE PATRON-ÖĞRETMEN UYGULAMASI!
200 TL ücretle Organize Sanayi Bölgesi’nde staj yapan Meslek Lisesi öğrencisi Burak Güngör de bir konuşma yaparak yaşadıkları sorunları anlattı. Güngör, bazı patronların, öğretmenlik yaptıklarını ve okullarından fabrikalarına işçi devşirdiklerini söyledi. Çok lüks arabalarla okula gelen öğretmenleri olduğunu anlatan Güngör, onların öğretmen maaşına ihtiyacı olmadığını bildiklerini söyledi. Güngör ‘Patron-öğretmen’lerin beğendiği öğrencileri ya kendi fabrikalarına yetiştirdiğini ya da başka fabrikalara yönlendirdiğini anlattı. Güngör, işçiliğin, çok erken yaşta başladığını söylerken, hem kendilerinin işçi ağabeylerinden, hem de işçilerin gençlerden öğreneceği çok şey olduğunu ifade etti.


EN KÖTÜSÜ BİLE SENDİKASIZLIKTAN İYİDİR

Evrensel'i Takip Et