10 Mart 2011 12:40

Hem satıp hem de utanmamak

Mecit Bozkurt

ÇEMEN DİRENİŞİ

Son yıllarda aynı günlere denk gelen Türkiye’de yaşanan ve Türkiye işçi sınıfına mal olmuş 2 grev ve direnişten söz edebiliriz. Birincisi 78 gün boyunca Ankara’nın göbeğinde işlerinin ve örgütlülüğünün ellerinden gitmemesi için 4-c statüsü gibi ucube bir yasaya karşı verdikleri takdire şayan mücadele ile bütün işçi sınıfı ve emekçilere moral olmuş TEKEL işçilerinin mücadelesidir. İkincisi ise sayısal anlamda TEKEL işçileri kadar kalabalık olmasa da Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Çemen işçilerinin 74 gün süren mücadelesiydi. Bu iki direnişin de birbirine benzeyen en önemli özelliği örgütlü ve sendikalı olarak çalışmak istemeleriydi. Çemen işçileri 74 gün boyunca eksi 8 derecelere varan soğukta ve grevin 40. güne kadar bir çadırları dahi olmadan bu mücadeleyi yürüttüler. Çemen işçileri her türlü baskıya ve saldırıya karşı inatla dimdik ayakta durup sendikalarını savundular. Patronun sendikayı bırakın istediğiniz tüm hakları vereyim demesine rağmen bu tekliflerin hiçbirisini kabul etmeyip biz bu iş yerine gireceksek sendikalı ve toplu sözleşmeli olarak gireceğiz demişlerdir. Her fırsatta bu saldırılara karşı karşıya kaldıklarında “inadına sendika inadına DİSK sloganı atmışlardır.” Hatta bunlar yetmemiş bu mücadeleye eşlerini ve çocuklarını da katarak örnek bir mücadele, sergilemişlerdir. Çemen işçilerinin ihracına neden olan sendika binasının basılması ve eşyalarının tahrip edilmesi, elbette ki hiçbirimizin onaylayacağı tutum değildir.

ÇEMEN’DE NELER YAŞANDI?

Yalnız bu sürece gelinceye kadar bütün olup bitenlere göz yuman, seyirci kalan DİSK Tekstil Sendikası,  Öziplik-İş Sendikası’nın patron aracılığıyla örgütlenmesini umursamadı. Çemen işçileri, DİSK Tekstil Sendikası Antep Şubesi’nin Çemen patronuyla 3 aylık sözleşme imzaladığını öğrenerek sendika yönetimine tepki gösterip baskı yapması üzerine sendika yeni yetki başvurusunda bulundu ama bu süreçte de samimi bir çabadan bahsetmek mümkün değil. Sonuçta doğal olarak beklendiği gibi DİSK-Tekstil Sendikası yetkiyi alamadı. DİSK Tekstil sendikası Genel Merkez Yöneticisi Muzaffer Subaşı’nın ve şube yönetiminin başından beri işçilerin “Bir şeyler yapın” ısrarına karşılık  “Bir şey olmaz, biz Öziplik-İş Şube başkanı Mehmet Kaplan’la konuştuk, onun sözüne güveniyoruz” gibi cevaplar vererek ciddiye almadı. Ama bu sırada  Öz-İplik-İş Sendikası Çemen Tekstil’de  yetkiyi aldı. Öyle bir ciddiyetsizlik ki bu Öz-İplik-İş’in örgütlenmesini “umursamadılar” demek bile hafif kalır. Hani neredeyse işçilerin de dediği gibi “bilerek bu durumu seyrettiler” demek için o kadar fazla sebep var ki. İşçilerin zorla, baskı yaparak yaptırdığı Öz-İplik-İş önündeki tek eylemde bile Öz-İplik-İş’i teşhir eden açıklamayı bile okumadılar. Yetmezmiş gibi, Öz-İplik-İş’in işyerinde örgütlendiği görüntülerle bile kanıtlanmış olmasına rağmen Mehmet Kaplan’la samimi pozlar verip, “Biz Mehmet Kaplan’a güveniyoruz, o böyle bir şey yok diyorsa yoktur” diyecek kadar bir ciddiyetsizlik ve seyirci kalma durumu var ortada. Bu tutum sendika kongresinde gündem alınıp tarihinde birçok önemli mücadelere öncülük etmiş DİSK-Tekstil’in mevcut yönetim kurulunun ve bunda payı olan herkesin bu yönü hiç sorgulanmış mıdır?

SUÇU ÜZERİNİZDEN ATAMAYACAKSINIZ

Grev boyunca Çemen Tekstil’in önüne bir kez dahi uğramayan ve önceki yönetimlere ateş püsküren, her defasında bunlar sendikayı bitiriyor, böyle giderse DİSK-Tekstil’in Antep’te adı dahi kalmayacak diyen şu andaki Antep Şube Başkanı Mehmet Ağca’nın, kongrede çıkıp Çemen işçilerini EMEP’liler kışkırtıyor diyerek tüm suçu üzerlerinden atmaya çalışmaktadır. Yine DİSK-Tekstil Genel Sekreteri Muzaffer Şubaşı’nın Evrensel Gazetesi’ni ima ederek, bir iki gazete habire bunları gündem yapıp duruyor demektedir. Birinci olarak kurulduğu günden yana işçi sınıfı ve emekçilerin gerek sendikalaşma mücadelesinde, gerek hak alma mücadelesinde hem onların yanında olmayı ve bunu kendinin varlık nedeni olan gören partimize yönelik bu suçlamalar asılsız ve mesnetsizdir. Bunu da en iyi bilenlerden birisi de DİSK-Tekstil’in Antep’teki yöneticileridir. Çemen grevinin başından sonuna kadar maddi manevi bütün gücü ve olanaklarını bu grevin başarıyla sonlanıp işçilerin sendikalı olmaları için seferber eden partimiz aynı zamanda organize sanayi işçilerine Çemen işçileriyle dayanışma çağrısı yapıp, “Çemen kazanırsa hepimiz kazanırız” diyerek diğer OSB işçilerini de bu mücadelenin yanına çekmek için büyük bir çaba içerisinde olmuştur. Ancak gerek partimizin gerekse Antep’teki diğer emek güçlerinin birlikte yürüttüğü bu dayanışma ne yazık ki işçilerin dahi haberi olmadan üç aylık bir toplu sözleşmeyle masa başında bitirilmiştir. Bu grevin bu haliyle bitmiş olması OSB deki diğer işçiler içinde büyük bir moral bozukluğuna yol açmıştır. Çünkü Çemen grevi boyunca bizler de sendikalı olmak istiyoruz diyen işçiler “kime güvenip de sendikalı olalım, işte Çemen işçileri yapmadıkları ne kalmıştır. Eşleriyle çocuklarıyla bu kadar büyük bir mücadele göstermelerine rağmen yine sendikalı olamamışlardır” diyorlar. Çünkü artık bu sendikalara güvenmiyoruz yıllardır aynı kişiler bu sendikaların başında biz bunları uzun yıllardır tanıyoruz diyerek sendikalara olan güvensizliklerini dile getiriyorlar.

EVRENSEL’İ SUÇLAMA AYMAZLIĞI

Çemen grevinde  yaşananları sendikanın bütün yanlışlıklarını görmezden gelip suçu başkalarının üzerine atarak bu sorumluluktan kurtulamazlar. Evrensel Gazetesi ve Hayat Televizyonu’nun kongreye alınmaması, çirkinliği bir tarafa her şeyden önce tam bir nankörlüktür. Bu ülkede emek ve demokrasi alanında mücadele yürüten herkes Emek Partisi’ni de çok iyi tanır Evrensel Gazetesi ve Hayat TV’de. Fazla söze gerek yok, daha bir-iki ay öncesine kadar bizzat Subaşı’nın ve DİSK yöneticilerinin pek çoğu, EMEP’ten, Evrensel’den ve Hayat TV’den övgüyle söz ediyorlardı. Üstelik biz de dâhil, Antep’teki ve Türkiye’deki bütün emekçiler ve sendikalar bu mücadeleyi her gün Evrensel Gazetesi ve Hayat TV’den izledi. Grev boyunca birçok sendikanın ve kurumun desteği, bağış kampanyası ve Tekel işçilerinin ziyareti için en çok çaba sarf eden kimdi, kimlerdi? Ama şimdi, işçilerin haklı tepkileri karşısında birden hepsi “kışkırtıcı ve DİSK düşmanı” oldu. İşte, ortada DİSK’e, sendikaya zarar veren bir şey varsa, DİSK gibi bir sendikaya yakışmayan bir ayıp varsa bu tutumun ta kendisidir.

SEYİRCİ KALMAYCAĞIZ

Çünkü onlara göre işçiler cahildir, hiçbir şey bilemezler, kendilerine yapılan haksızlara ses çıkarmazlar. Eğer bunlara karşı çıkıyorlarsa mutlaka onları birileri kışkırtıyordur. Çünkü istedikleri işçi tipi, ses çıkarmayan, itiraz etmeyen cinsten olmalıdırlar ki, onların koltukları sağlam olsun ve daha uzun yıllar bu görevde kalabilsinler. İşlerine geldiklerinde EMEP’ten yardım isteyen, bu örgütlenmeyi birlikte yapalım diyen hatta size sendika içinde görev verelim ve sendikayı birlikte büyütelim ama işlerine gelmedikleri zaman da onları kışkırtıcı ilan eden bu sendika yöneticilerine elbette ki seyirci kalmayacağız. İşçi sınıfına ve onu mücadelesine zarar vermeye çalışan bu güçlerin de karşısında sessiz kalmayacağımızı da bilmelerini isteriz.

*Emek Partisi Gaziantep İl Başkanı

Evrensel'i Takip Et