17 Ocak 2011 00:00
BAŞYAZI
GÜNÜN YAZILARI
23 yıldır diktatörlüğü döneminde Tunus halkına kan kusturan Zeynel Abidin Bin Ali, bir aydır süren ve son günlerde artık başkaldırıya dönüşen halk isyanı sonunda devrildi. Bin Ali, suç ortağı eşini de alarak Tunustan kaçtı; Suudi Arabistana sığındı!
Batılı hükümetler daha düne kadar her desteği verdikleri Bin Alinin devrilmesini olumlu karşılarken, kurulacak yeni hükümete destek vereceklerini duyuruyorlar. Batı basını ise Tunustaki ayaklanmaya karanfil devrimi, turuncu devrim gibi Soroscu, batı kışkırtması sahte devrimlere benzeterek Yasemin Devrimi, Yasemin İntifadası, WikiLeaks Devrimi gibi kestirme yakıştırmalarla halk isyanını yönlendirmeye çalışıyorlar. Bir bölüm basında ise, ayaklananların arkasında radikal dinci güçler olduğu iddiası öne çıkarılarak, gelişmeler hakkında kuşku uyandırmaya çalışılıyor.
Evet, Bin Ali, Tunustan kaçmıştır ama iktidarı da başbakanına bırakmıştır. Bin Alinin Başbakanı altı ay içinde seçimden söz etmektedir, bütün suçu eski diktatörüne yükleyen havalarda konuşmaktadır; ama bu klasik, bütün suçu bir diktatöre yükleyerek yırtma taktiği bu sefer sökmeyecek görünmektedir. Çünkü Tunus halkı, Bin Alinin zorba düzeninin sadece onun kişisel diktatörlüğü olmadığının farkında gibidir.
Olup bitenler konusunda sermaye basını genel geçer ya da kendi kalıpları ile hamasi bir devrim söylemi ve kargaşa içinde bir Tunustan söz etmekte, böylesi her halk başkaldırısında istenmese de kaçınılmaz olan, yer yer ortaya çıkan yağma, kırıp dökme eylemlerini öne çıkarmaktadır. Türkiyenin, Tunustaki Türkiye kökenli insanları boşaltması da Bin Alinin devrilmesine bir tepki gibi görünmektedir.
Bugüne kadar basına yansıyan tek gerçek tablo, dün Evrenselde yayımlanan ve Bin Alinin kaçmasından hemen önce serbest bırakılan Tunus İşçileri Komünist Partisi Sözcüsü Hamma Hammami ile yapılan röportajda ortaya konmuştur. Bu tabloya göre ayaklanmanın gerçekte yoksulluk, işsizlik ve özgürlüksüzlüğe karşı bir başkaldırı olduğu, halkın, iş ekmek ve özgürlük istediği ortaya çıkmaktadır. Hammami röportajında; diktatörlük kalıntılarının hemen görevlerini bırakmasını, derhal bir geçici hükümet kurulmasını ve demokratik bir Tunus için yapılacak bir anayasa için Kurucu Meclis oluşturulmasını istediklerini de söylemektedir.
Elbette Tunusta yarın ne olacağı konusunda söylenebilecek çok şey yoktur. Ve böyle durumlardan yararlanmada büyük deneyim sahibi batılı emperyalistler dün Bin Aliyle giriştikleri yüz kızartıcı suç ortaklığını unutarak bugün de başkaldırının sözcüsü olacak kesimleri yedeklemeye, onları satın almaya varan vaatlerle baştan çıkarmaya çalışacaklar, böylece Bin Alinin yerine iki bin Aliler getirmek isteyeceklerdir. Ya da şeriatçı güçler halkın duygularını ve acılarını istismar etmekte bir sakınca görmeyeceklerdir. Bu yüzden de elbette Tunuslu halk önderlerine, devrimcilere, komünistlere önemli görevler düşmektedir. Elbette her ülkeden demokratlar, devrimciler, komünistler Tunus halkıyla dayanışmak için ellerinden geleni esirgememelidir.
Peki, bu başkaldırı diğer Arap ülkelerine de yayılır mı?
Doğrusu diğer ülkelerde de zorbalık rejimleri vardır. Atlantikten Hint Okyanusuna uzanan Arap-İslam dünyasındaki gerici-zorba rejimler ve başlarındaki cumhurbaşkanları, krallar, şeyhler de onlarca yıldır hüküm sürmektedir. Bu ülkelerde bir avuç haramzadenin ülkenin nimetlerine el koyması, açlık, yoksulluk, işsizliğe eşlik eden yağma, talan ve özgürlüksüzlük, halkların soyulması, yabancılara uşaklık geleneksel bir yönetim tarzıdır. Bu yüzden de bu ayaklanmanın; iş, ekmek ve özgürlük talebinin yayılması elbette ki Arap-İslam dünyası için son derece hayırlı olur.
Erdoğanın kardeşleri, çat-kapı ahbapları, herhalde bu olup bitenden çok endişelidirler ve bu eylemlerin yayılması onları daha da zora sürükler.
Ve böyle bir yayılma, İslam dünyasının başına gelen en güzel şey olur.
Ve İslam dünyası kendi makus talihini yenerek ayağa kalkmanın bir yolunu bulmuş olur!
Umalım ve dileyelim ki olsun!
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et