31 Ocak 2011 00:00
Kurt da olsa, insan insan değil mi?
Kendini olduğundan büyük görmenin bedeli ağır. Sadece kendin için olsa iyi. Asıl ceremeyi başkaları çekiyor. Bazen bir halk, halklar, kuşaklar...
İsrailin dünyanın gözünün içine baka baka yaptığı zulümde de böyle bir kibir gizli. Arkasına sığındıkları, 70-80 yıl öncesinin Avrupasında yaşanan kırımda da kendini dünyanın, bölgenin tek hakimi gibi görmek, başka herkesi düşman saymak, istediği her şeyi yapabileceğini düşünmek mümkün ama er geç bir gün bu ağır bedelin hesabının sorulmayacağı anlamına gelmiyor.
Kurtlar Vadisi Filistin diye İsraili eleştiren bir film yapıldığında bile, Almanyada, o soysuz kırıma temel oluşturan fikirler hortladı mı diye tedirgin olmaları bundan, bu hesabın sorulmasından. Belki de sadece biz öyle duyduk da filmin reklamı oldu.
Bu kadar derinlere daldıktan sonra varacağımız yargıyı da ille sona saklamayalım: Polat Alemdar ve arkadaşlarının, elbette fikir babalarının yandaşlarının ve akraba iktidarlarının günahı da eleştirdikleri Kötü adamlarla bu bakımdan benzeşiyor. Pek büyükleniyor, hiç hadlerini bilmiyorlar.
KURTLAR A.Ş.: HER TÜRLÜ İNTİKAM ALINIR
Kurtlar Vadisi, yüzlerce bölümdür devam eden, dördüncü sinema filmini çıkarmış. Sadece bizde değil, bölgenin bir çok ülkesinde epey izlenen, tartışılan, etkili bir dizi. Memlekete, dünyaya dair kendince çeşitli fikirler ortaya koyuyor. İzleyenlerine politik mesajlar veriyor. ufak tefek çelişkiler yaşıyor elbet ama 8-9 yıllık tarihinde iktidara paralel gidişatı da dikkat çekici.
Bu kez de malum, Filistin meselesine el atmış. Onların el atmalarını Iraktan biliyoruz; sorunun bir yerinden Türkiye ile bağlantısını yakalıyorlar, intikam için yola çıkıyorlar. Pazarın ortasında kovalamaca, birkaç çatışma derken epey mermi harcayıp kan döküyorlar. Bir iki iyi düşünülmüş laf da yerine oturtulunca, görev tamamlanmış oluyor.
Kurtlar Vadisi Filisindeki intikamın konusu Mavi Marmara baskını olsa gerek. Çünkü film önce boş geminin görüntüleri, sonra kanlı baskının özetiyle açılıyor. Ama Polat ve ekibinin yola çıkışının gerekçesini buna bağlamak zahmetinde bulunmamışlar. Sadece o baskını da yöneten Moşe adında, eli kanlı bir İsrailliyi öldürmek niyetiyle Filistin yoluna düşmüşler. O kadarını bizden esirgemiyorlar. Daha sınırda arbade yaşanıyor. Orada, yolları Amerikalı Yahudi bir turist rehberi kadınla kesişiyor ve o dünyadan habersiz kadıncağızla birlikte biz de Filistinlilerin yaşadığı zulme tanık oluyoruz. Mahalleler basılıyor, masumlar öldürülüyor. Kurtlar da boş durmayıp İsrail tesisini basıyor. Öyle böyle bolca çatışma ile filmin iki saate yakın süresi doluyor.
POLAT OLMASA DÜNYANIN HALİ HARAP
Kurtlar Vadisi Filistinin az çok nasıl bir mesajı olacağını tahmin etmek için Polatın, Mematinin cümlelerini ezbere bilen dizi takipçilerinden olmaya gerek yok. Filistinlilerin, İsrailin kuruluşundan bu yana çektiği acılar üstüne filmler yapılması, başka alanlarda olduğu kadar sinema yoluyla da tepki gösterilmesi önemli, anlamlı. Ama içinde İsrailin dünyayı umursamaması, hukuk tanımaması üstüne doğru lafların edilmesi, filme dokunulmazlık kazandırmıyor.
En başta gelen sorun şu; İsrail devletinin, Filistinlilere ya da onlara yardım götürenlere yaptıklarına karşı intikam almak amacıyla harekete geçmek, burada ya da herhangi bir siyasi sorunda, akılcı bir çözüm müdür? İntikam güdüsüyle savaşa varılır, barışa değil. Ama Polat Alemdar, kurmaca bir karakter olarak ve onun ideolojik üreticileri, hakikaten sorumsuzca bunu öneriyorlar. Filmde bu yüzden Polat Moşeyi öldürecek diye İsrail ordusunun üçte biri de arada öldürülüyor. Filistinin yarısı kırılıyor, kadınlar, çocuklar dahil. Bu sorumsuzluk, bunu komik bile olmaktan çıkarıyor.
Delikanlılık İsrailliye fırça atmakla olmuyor. Bölgede onunla işbirliği yapıp yerini sağlamlaştırmasına kimler ortak olmuş, hesaplaşmaya eteğindeki taşları dökerek başlamalı. Çok ince düşünüp her olayın arkasındaki derin bağlantıları yakalıyor gibi görünen Polat Alemdar, iş hakiki mevzulara gelince bütün inceliğini kaybediyor nedense, sade kırıp dökmeye başlıyor.
BİR TATİLİ HAK ETTİ
İntikam hırsı, İsrailin. Kurtların da ortak çıktığı tek günahı değil. Başta sözü geçen büyüklenme meselesine gelince: Kim olduğu belli olmayan üç kişiyi, Polat, Memati, Abdülhey, hadi filmdeki derin tanımı pek meşru belleyelim, Türklerin yetiştirdiği özel bir ekip olsunlar. Peki Filistinin onlarca yıllık direniş tarihi, filmdeki bir iki Arafat posteri dışında bu kadar yok sayılacak bir şey mi? Çünkü film boyunca, hani şu silahlı örgütleri iktidara gelen, bütün bölgeye gerilla savaşını öğreten koca Filistin, Polatın cebindeki tabancası kadar İsraile karşı koyamıyor. Üç kişilik ekibin bir orduyu yenme sahneleri, Kurtlar Vadisi tarihinin en sıkıcı bölümleri olmaya aday.
Erdal Beşikçioğlunun oyunculuğu bu ekibe fazla gelebilirdi ama karakter o kadar tek yanlı, karikatür gibi ki, nüanslar dışında Beşikçioğluna da gösterecek bir şey kalmıyor.
Maşallah, vaktiyle Irakı işgal edince Amerikaya haddini bildiren buydu, memleketin cümle mafyasını ipe dizen bu. Kürt örgütünü yenen bu, ülkeye kapılar arkasında yöneten karanlık adamları dize getiren bu. Şimdi de aynı Polat, İsraili tokatlamaya kalkmış. Ama insaf biraz
Kurt Kardeş, ağır ol molla desinler diyeceğim; zaten molla diyorlar. Bari şimdiden sonra ağır ol.
Aslında biz seyirciler o kadar vicdansız değiliz. Mesela film beklendiğinden az bile olsa epey gişe yapacak ya, o parayla bu dünyayı kurtaran adam şöyle güzel bir tatile çıksa, kim ne der? Belki iki bölüm sonra ölmeyecek bir dişi kurtla da tanışır. O insancık da bir nefes alır. Biz de Filistinin, memleketin, dünyanın daha inandırıcı hikayelerine yüzümüzü döneriz.
Çağdaş Günerbüyük
Evrensel'i Takip Et