13 Şubat 2011 00:00

MELEK ÖZLEM SEZER: Pamuk Prenses masum mu?

Pamuk Prensesi, yedi cüceleri, kötü kraliçeyi, beyaz atlı prensi ve vicdanlı avcıyı hepimiz nasıl da iyi tanıyoruz değil mi? Zavallı Pamuk’a acımak, kötü kraliçeye lanetler okumak ve Prensin öpücüğüne şükretmekle geçti güzelim çocukluğumuz

Paylaş

Pamuk Prensesi, yedi cüceleri, kötü kraliçeyi, beyaz atlı prensi ve vicdanlı avcıyı hepimiz nasıl da iyi tanıyoruz değil mi? Zavallı Pamuk’a acımak, kötü kraliçeye lanetler okumak ve Prensin öpücüğüne şükretmekle geçti güzelim çocukluğumuz. Kendisini öldürmeye kararlı birinin elinden kurtulur kurtulmaz , tanımadığı bir eve girip temizlik yapmaya başlayan birini; komşumuz olsa mesela, doktora falan götürmemiz gerekmez mi? Prense ne demeli? Ölmüş kızcağızı neden öpüyorsun arkadaşım, ayıp değil mi!
Madem saçının boyu kuleden kurtulmaya yetiyor, kes bağla, in. Yok illa prens kurtaracak Rapunzel’i. Yine sapık prensli Uyuyan Güzel... Kurbağa öpen prenses bile var... Kızlarımız; uysal, itaatkar, ille de hep çalışan, varlıklarını bir erkeğe sunmaya hazır zavallılar olsun diye özenle hazırlanmış görünüyor hepsi, böyle düşününce. Nasıl da birbirlerine benziyorlar üstelik.
Melek Özlem Sezer’in Evrensel Basım Yayın tarafından basılan Masallar ve Toplumsal Cinsiyet kitabı masallarda tekrarlanan simgeler ve bu simgelerin nasıl bir ideolojik anlatı kurduğuna odaklanıyor. Okuru masal dünyasında farklı bir yolculuğa çıkaran Sezer, masallardan uzak kalmamak ama ille de temkinli ve sorgulayıcı olmak görüşünde. Haksız olmadığını göreceksiniz...

Masallardaki simgeler ve o simgelerin nasıl ideolojik bir anlatı kurduğu meselesinin peşine neden düştün?
Masal benim çocukluğumdan beri en sevdiğim tür. Ama bir terslik olduğunun da farkındaydım. Özellikle Pamuk Prenses beni çok şüphelendiriyordu. Seni şüphelendiren şeyin peşine gidiyorsun ve asıl sorularını buluyorsun. Sonra mastır yaparken tez konusu olarak karşıma geldi, tezi yazarken çok sarsıldım.

Ne tür şüphelerdi bunlar?
Masallarda tekrarlayan metaforlar çok dikkatimi çekmişti. Bu kadar çok tekrar, rastlantı olamaz. Mesela öpüşme ve öpüşmenin hemen arkasından gelen dönüşüm.

Öpüşme neden bir dönüşümü anlatır?
Erginleşme sürecini anlatıyor çünkü. Öpüşme aslında cinsel birleşimin temsili.

Bütün masallardaki öpüşmeden cinsel birleşimi mi anlamalıyız?
Zaten bir dönüşüm anlamı varsa öpüşmeden söz edilir. Çift mutlu ve evlenmişse, düğün görkeminden söz edilir ama öpüşmeden söz edilmez. Öpüşmeden söz ediliyorsa bunun bir anlamı vardır mutlaka. Mesela Pamuk Prenses öpüşmenin ardından hayata geri dönüyor. Zaten ölüm “küçük uyku” olarak adlandırılıyordu, böyle bir uykunun içindeydi Pamuk Prenses. Fransızlar orgazmı la petite mort (küçük ölüm) diye tanımlıyor. Pamuk Prenses bir küçük ölüm yaşadı ve hayata geri döndü.

Yani aslında öpülmüyor, tecavüze uğruyor!
Evet. Çünkü bir öpücük bir elma parçasını boğazdan çıkaramaz, bunun için bir sarsıntı gerekir! Yüzyıl Uyuyan Prenses de yine duraklama dönemindeydi, öpüştü ve hayata geri döndü, erginlendi. Aslında bir çocuk olarak öldü ve bir yetişkin olarak yeniden doğdu. Bu simgesel anlatıma çok rastlıyoruz. Güzel Ve Çirkin masalında… Kız çirkin bir yaratığı öptü ve o yakışıklı bir prense dönüştü. Kurbağayı öptü ve prense dönüştü. Hep bir dönüşüm var.
Öpüşmek şu anda çocuk edebiyatında yerini almaya başladı. Çünkü toplumsal sistem değişiyor, öpüşme normalleşiyor. Romantik bir anlam üzerinden düşünülmeye başlandı. Şu anda çizgi filmlerde verilen öpüşmeler, gerçekten öpüşme. Örneğin Walt Disney filmlerinden bir tanesinde iki köpek, Lady ile bir sokak köpeğinin hikayesi. Bir İtalyan lokantasına giderler, ikisi bir spagettiyi birer ucundan yemeye başlarlar ve yerken yerken, makarna kısalır ve dudakları birleşir. İşte bu gerçekten bir öpüşmedir. Burada köpekler dönüşüp başka bir şey olmaz, hayatlarında bir değişiklik olmaz. Bu şu anda öpüşmenin normalleşmiş olmasıyla ilgili bir tavırdır, seçimdir. Çocuklara romantizmi gösteriyorsun demektir.

Kullanılan sembolleri ve arkalarındaki ideolojik anlatıyı düşündüğümüzde “Masallar masum değil” diyebilir miyiz?
“Masallar masum değil” demiyorum ben. Ama “masumdur” da demiyorum. Masalların ayrılması gerektiğini, hepsinin bir kefeye konulmaması gerektiğini söylüyorum.

Nasıl ayrılması gerekir?
Masal her şeyden önce bir edebi tür ama bu hep göz ardı ediliyor. İyisi var kötüsü var, ideolojik olanı var, eğlencelisi, şiirseli, komik olanı vs. bin tane türü var. Küçümsenmiş bir tür ama aslında çok zengin. Ben yetişkinlere masal anlattığımda aldıkları zevke şaşırıyorlar. Masal son derece bilge bir tür aynı zamanda. Hele Ezop masalları kadar iyi hayat bilgisi veren hiçbir şey olabileceğine inanmıyorum…
ERKEK KADINI KRAL DA
ERKEĞİ YÖNETİYOR
Kitabının esas konusuna gelirsek, toplumsal cinsiyet nasıl işliyor masallarda?
Genel olarak kadına önerilen şey; uysal ol, itaatkar ol, çalışkan ol, ne işkence çekersen çek sesini çıkarma, tek başına karar alma… Sana kötülük yapanlara bile bir erkeğin aracıyla ceza verebilirsin, doğrudan hiçbir şey yapma. Bu da erkeğin onu kolayca yönetmesi demektir. Erkek de krala yani iktidara bağlı. Yani aile birimini erkek, erkeği de bir üstündeki derebeyi yönetiyor, sonra hepsini kral yönetiyor, her şey son derece kolay.

Egemen ideolojiyi yeniden üretmeyen klasik masallar var mı?
Küçük Kara Balık mesela çok ilgi çekici bir masal. Aslında ticari olarak da çok kâr getirebilecek bir masal! Çünkü herkes çok seviyor. Temel güdüler üzerinden çocuğun ergenliğe geçiş sürecinde, bağımsız hareket etme, kendini kanıtlama, macera ihtiyaçlarına karşılık geliyor. Çok güzel pazarlanıp, para kazandırabilir ama engelleniyor.

Neden?
Çünkü egemen sisteme karşı bir masal! Küçücük bir yavru, güçsüz olmasına rağmen akıntıya karşı yüzüyor, balıkları yiyenlere karşı örgütlü mücadele organize etmeye çalışıyor, direniyor. Egemen sınıfların işine gelecek bir masal değil yani.

O zaman masal seçiminin çocuğun şekillenişi bakımından büyük bir fark oluşturduğunu söyleyebiliriz?
Kesinlikle. Ben aslında bu klasik masalların okutulmasına da karşı değilim. Çünkü egemen kültüre, ortak kültüre sinmiş figürler bunlar. Bilinecek ve mutlaka karşılaşılacak. Ama eleştirel bakış açısını verirsen, çok sağlıklı ve yararlı bir şey haline getirirsin bu klasik masalları da.

Nasıl bir kadın istiyor modern dünya ve bunun masallardaki kadınla ne tür bir ilişkisi var?
Mesela savaşçı kadın figürü bana çok ilginç geliyor. Angelina Jolie’nin Tomb Raider karakteri gibi son derece süper teknolojik kadınlar nedense çok seksidir. Topuklu çizmeler giyerler, mini etekler, göğüs dekolteleri. Bu kadınlar hep yalnızdır. Bir zamanlar bir sevgilileri ya da kocaları olduğunu biliriz ama onu bir erkekle görmeyiz. Cinsel tacizden ve tecavüzden asla korkmazlar ve her zaman baş ederler. Çok başarılıdırlar, çok güçlüdürler, korkusuzdurlar, çok güzel ve seksidirler. Erkeğin fantezisidir, bir başka erkekle birlikte olursa fantezisinde onunla birlikte olmak isteyen erkeğin yaralanacağı düşünülür. Erkekler için endüstri edilmiş bir şey.

“Evinin kadını” olamayacak bir model ama bu…
Yaratıcı isterse bu kadını süper bir anne de yapabilir. Neden olmasın? Çocuğunu sırtına alır ve bir yandan da kahramanlık yapar.

MASAL; BİR HAYAL DİSİPLİNİ
"Masal bir hayal disiplinidir" diyerek başlıyorsun kitaba… Ne demek hayal disiplini?
Masal insanın en özgün olduğu, tutkularını, arzularını sınırlamadan en rahat anlatabildiği tür. Bu nedenle de aslında disiplinli olmaya çok ihtiyaç duyuyor.

Hayaller, tutkular neden disiplin olsun ki?
Olmazsa ucunu yakalayamazsın ve anlatmak istediklerinin tamamını aktaramazsın. Sınırsızlık da bir sınır da çizer kendine. Bir de "Bir hayal disiplinidir" derken felsefe disiplini, sosyoloji disiplini deriz ya, böyle bir akademik anlamda da bir disiplini kastediyorum. Hayalin en iyi örgütlendiği yer, hayal örgütlenmesi.

Bu tanımlanmış bir şey miydi, yoksa?
Benim tanımlamam. Özgürlük disiplin gerektiren bir şey değil mi? Çünkü köleleştiğin zaman bir başkasının disiplinini kullanırsın, onun kurallarına yaşarsın. Dolayısıyla da kendine ayrı kurallar, sınırlar oluşturman gerekmez. Ama özgür olduğunda kendi kurallarını oluşturmalısın, kuralları sorgulamalı ve bulmalısın. Özgürlüğün en büyük zorluklarından bir tanesi de budur aslında.

YA KURBAĞA
PRENSESİ ÖPERSE...
Bu klasik masallar ve onların ideolojik yapıları dışında, bir de ‘karşı masallar’ var…
Klasik masalları alt üst eden, ana ögeleri alıp yerlerini değiştiren masallara ben karşı masal diyorum. Bize bir başka açıdan bakma olanağı veriyor. Genellikle bunlar mizaha yaslanan masallar oluyor. Örneğin prenses kurbağayı öpmeyince, kurbağa prensesi öper ve ikisi birden kurbağa olursa bu bir karşı masaldır. Ya da Shrek I özellikle bir karşı masal metnidir ve çok başarılıdır.

Ne yapmıştı Shrek?
Her bir sahnesinde özel bir ayrıntı vardır. Masalın tarihçesini çok iyi bilir senaristler, hep göndermeler vardır, mitleri yıkar. Kahramanlık mitini bile yıkar! Kahramanın artık kiralanabilen bir varlık olduğunu gösterir. Çünkü Lord Farquaad, prensesi kendisi kurtarmaya gitmez, onun yerine şövalyeler yarışması açar “En iyisi olan kızı kurtarsın.” der. Ve aslında kahramanlığın çıkarcı bir şey olduğunu da gösterir böylece. Erkeğe yüklenen misyon zaten çok yıkıcı değil mi? Güçlü olacak, kahraman olacak, korkusuz olacak… Çocukluğundan itibaren bunları veriyorsunuz, bunları karşılayamadığında eziliyor.

Masalların bir takım televizyon dizileriyle sürdüğünü düşünüyor musun?
Evet. Masal temel ihtiyaçlarımızı gideren bir tür. Reklamlar var örneğin, masalın devamı. Bir şeyin bir anda değişmesi! İşte bir çikolata yiyor, duvarı yıkıyor, bu masalsı bir durum değil midir? Bilmem ne parfümü sürüyor, ulaşamayacağı, gözde erkek O’nun peşine düşüyor. Bir İstanbul Masalı, çirkin, sıradan, ezilmiş yoksul kız… Kızın gösterişli bir görünüme sahip olarak tepedeki erkeğe ulaşması. Masalda anlatılan şey de bu değil mi? Aslında Bir İstanbul Masalı derken doğru bir tanım koyuyor.

ARABESK MOTİFLER YAYGINLAŞTIRILIYOR
Neden biz benzer masalları biliyoruz? Pamuk Prenses, Külkedisi, Keloğlan gibi…
Benim karşı olduğum şey bu işte. Masal kültüründen çok küçücük bir bölümün yaygınlaşması ve bütün yargıların da onun üzerinden ilerlemesi.

Peki o ‘küçücük’ bölümün bu kadar yaygınlaşmasının sebebini nerede aramak lazım?
Egemen kültür bunu yayıyor, okullarda işleniyor. Yeşilçam sinemasına bakıyorsun, Pamuk Prenses’i, Külkedisi’ni sinemalaştırmış. Ticari bir meta aynı zamanda. Etrafımızda o kadar çok Pamuk Prenses elbiseleri, resimleri var ki, o artık ortak kültür haznesine giriyor. Onu benimsiyorsun çünkü sadece onu görüyorsun. Ama Simorgh ya da Ezop karşına çıkmıyor. Filmler ve şarkılar hangi özelliklerinden dolayı yayılıyorsa, masallar için de bu geçerli. Öne çıkan masallar mağdur olanı yücelten, birden bire değişen talihi ön plana çıkaranlar genel olarak. Yani aslında arabesk diyebileceğimiz motifler… Hepimizin istediği şeyler, büyük bir çaba yok. Talih kuşu gibi... piyango bileti alıyorsun, büyük ikramiye sana vuruyor, hayatın bir anda değişiyor.

Sen bunu hak etmiştin zaten. Çok yoksuldun, masumdun falan…
Evet. Ama yine de hak etmekle ilgili çok özel şeyler koymuyor ki ortaya. Çok hamarattı, çok iyi kalpliydi, çok eziyet gördü ama hiç sesini çıkarmadı, hak ediyordu. Milyonlarca kadın için bunu böyle söyleyebiliriz. Ama Mulan çok olumlu bir örnek bence.

Mulan’ın farkı ne?
O dönemde eğer bir erkek kadın elbisesi giyiyorsa bu bir komedi unsuru olmuştur. Öyle değil mi, hep güleriz buna. Kadın erkek kıyafeti giyerse durum ciddileşmiş demektir. Komiklik yapmak için erkek kıyafeti giyinmez kadın, ciddiye alınmak için giyer, özgür olmak için giyer, gece dışarı çıkabilmek için giyer. Mulan da erkek kıyafetleriyle giriyor savaşa ama orada büyük kahramanlık gösteriyor. Sonra kadın olduğu anlaşılıyor ama geri çekilmiyor ve en sonunda kendini bir kadın olarak kabul ettiriyor.
Devrim Büyükacaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Hani çok kültürlülük iyi bir şeydi Cameron

SONRAKİ HABER

Cetvel neye yarar?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa