21 Şubat 2011 00:00

Mübarek’in düşüşünde Mısırlı işçilerin rolü


Hem Tunus hem de Mısır’da yaşanan devrimci süreç sırasında medya, özellikle gençlerin ve daha çok sosyal iletişim kanallarını kullanan ayrıcalıklı orta sınıf aktörlerin üzerinde durdu.
Bu bakış açısı, gerçeğin zedelenmesine ve tıpkı Tunus’ta bin Ali’nin hükümetten düşürülmesinde olduğu gibi Mısır’da da Mübarek rejimine son darbenin vurulmasında emekçilerin rolünün görmezden gelinmesine neden oldu.
GENÇLER, AVUKATLAR VE İŞÇİLER
İlk olarak Tunus; Aralık’ın son günlerinde üniversite mezunu olduğu halde işsizlik nedeniyle seyyar satıcılık yapmak zorunda kalan Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla tetiklenen protestolara; yarı bağımsız bir sendika konfederasyonu olan Tunus Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (UGTT) desteklediği grevler de eklendi. Hatta liderleri rejimle işbirliği halinde olan bazı sendikalar da grev zamanı geldiğinde bu harekete katılmak durumunda kaldılar. Bu andan itibaren de gösteriler, bütün ülkeye yayıldı.
Göstericilere önce şiddetle bastırılan avukatlar katıldı. Ardından, tatilin bitmesiyle ocak başında derslerine geri dönen Tunuslu üniversite ve lise öğrencileri sokağa indi ve 1972 Şubatı’nda Burguiba hükümetini sarsan gençlik hareketinden sonra oluşan en güçlü hareket örgütlenmeye başlandı. Yaşanan baskı ise emekçileri eylemlerden uzaklaştırmadı, aksine katılmaya teşvik etti. Bir çok bölgede işçiler UGTT’nin yerel şubelerinin önünde grev ilan edilmesi talebiyle eylemler başlattılar. Bu eylemler 1930 ve 1940’lı yıllarda Fransız işgaline karşı verilen mücadele sırasında Tunuslu işçilerin tarihi başkaldırılarının tanığı olan Sfax limanı (ekonominin kalbi ve ülkenin ikinci büyük şehri) ve Gafsa maden havzasında değil tüm ülkede; sadece posta ve eğitim işkolu gibi her zaman rejim karşıtı pozisyon almış olanları değil sendikaların çoğunu kapsayarak yayıldı.
20 YILLIK MÜCADELE BİRİKİMİ
Tunus İşçileri Komünist Partisi Sözcüsü Hamma Hammami, merkezi bir örgütlenme ve program eksikliğine dikkat çekmekle birlikte; hareketin ‘Bilinç ve örgütlenmeden yoksun’ kendiliğinden bir hareket olmadığını belirtiyor. Gerçekten de son 20 yılda ortaya çıkan mücadele birikiminden doğmuş politik bir bilinç var. Öte yandan, bölgesel ve yerel insan hakları örgütlerinin oluşturduğu, kimi zaman sendikacıların merkezinde olduğu bir örgütlenme de mevcut. Bazı bölgelerde ise avukat sendikasının inisiyatifindeki eylemler yerel hareketi yönetiyor.
Tunus Sol İşçi Ligi Sözcüsü Nizar Amami, sol sendikaların; bazı federasyonlar ve UGTT’nin yerel bazı şubelerinin, devrimci sürecin kalbi olduğunu söylüyor. “Bu bir tesadüf değil; son birkaç yıldır zaten bazı federasyonlar genel sekreterlerinin onayı dışında grev çağrısı yapmaya başlamışlardı” diyor Amami. Öte yandan işçi örgütleri, Tunus’ta mücadelenin ve örgütlenmenin yolunu da gösteriyorlar; tıpkı 3 yıl önce Gafsa maden havzasında kurulan yerel birlikler örneğinde olduğu gibi.
SENDİKALARDA DEĞİŞİM
Halktaki hareketlenme, UGTT’nin mücadeleci kanadını da harekete geçirdi ve eski rejimi destekleyen konfederasyon merkez yönetimi, rejimden kurtulma mücadelesine yöneltildi. Bu başarı UGTT’nin bazı bölgelerde örgütlenen grevlere ve bin Ali’nin düşürülmesi sürecine katılmasını sağladı. Gösterilerin en başından beri, özellikle ilköğretim, sağlık, posta ve telekomünikasyon sektörlerinde ve diplomalı işsizler arasında örgütlü olan mücadeleci sendika konfederasyonlarının hareketi; avukatlar ve Tunus Öğrenciler Birliği (UGET) üyesi öğrencilerle birleştiler. Özellikle mücadeleci sendikacılar ilk gösterilerin örgütlenmesinde ve hareketin gelişmesinde çok önemli bir rol oynadılar. UGTT şubelerinden sokağa inenlerin sayısı, sendikaların bu süreçteki rolünü gösteren ipuçlarından biri. Öte yandan mücadeleci sendikacıların yerel tartışma toplantıları, komitelerin oluşturulması ve 22 Ocak’tan itibaren halkın başkente akın etmesinde etkileri büyük oldu.
MISIR’DA İŞÇİ HAREKETİNİN ETKİSİ
Mısırlı Marksist Aydın Samir Amin, yazdığı bir makalede, temel bileşenlerinden birini eğitimli orta sınıfın ve demokratların desteklediği şehirli üniversiteli gençliğin oluşturduğu bu halk hareketini, “Mısır, işler eğer işçi sınıfı ve köylü hareketleri sahneye çıkarsa değişebilir; ancak böyle bir gündem görünmüyor” şeklinde yorumluyor.
Fakat, 6 Şubat Pazar gününden itibaren hükümetin de teşvikiyle işe dönüşler başlasa da; hareketin durumu Mısır proletaryasının sahneye kitlesel bir giriş yapmasıyla yeniden değişti.
Bir şehirden diğerine yayılan grevler ve fabrika işgalleri başladı. Ahram Online’a göre emekçilerin eylemleri özellikle Suez bölgesinde; tekstil işçilerinin, işyerindeki haklarını isteyen 2 bin kişinin eylemine katılmasıyla yoğunlaştı. Aynı şehirde yaklaşık 2 bin genç de iş talebiyle eylem yaptı. Mahalla’da, Abu El-Subaa şirketi çalışanı bin 500’den fazla işçi caddeleri trafiğe kapatarak, maaşlarının ödenmesini istediler ve bu eylemin son eylem olmayacağını duyurdular. Yine bir ilaç fabrikası olan Sigma’daki 2 binden fazla işçi de Quesna kentinde maaşlarının artırılmasını ve yıllardır askıya alınmış olan haklarını talep ederek grev kararı aldılar. İşçiler ayrıca, kendilerine kötü davranan yöneticilerin işten çıkartılmasını da istediler.
GREVLER, EYLEMLER, FABRİKA İŞGALLERİ
Kahire’de temizlik ve çevrenin güzelleştirilmesi işinde çalışan bin 500’den fazla işçi Dokki’de bulunan yönetim binası önünde gösteri düzenlediler. Talepleri ise maaşlarının 1200 Mısır lirasına yükseltilmesi; işçilere öğle yemeği verilmesi, kalıcı sözleşmeler yapılması ve idari işler müdürünün işten çıkartılmasıydı.
Telekomünikasyon sektöründe çalışan Mısırlı emekçiler de greve çıktılar. Kilit şehir Suez’de işçiler tekstil fabrikası Suez Trust’ı işgal ettiler. Lafarge firmasının aynı şehirde bulunan çimento fabrikasında çalışan yaklaşık bin işçi grev yaptı. Greve çıkma nedenleri ise fabrikaya sendikanın girmesi talebi ve devrime destek vermek. Tora çimento fabrikasındaki işçiler de iş koşullarını başlattıkları oturma eylemi ile protesto ettiler.
Resmi haber ajansı Al-Ahram bir haberinde, Mısır İşçileri Sendikası Başkan Yardımcısı Mostafa Mogny’in 7 Şubat Pazartesi sabahından beri istifa etmesi talebiyle işçiler tarafından rehin tutulduğunu yazdı. 8 Şubat Salı günü ise, üniversite öğretim üyeleri devrime destek vermek için bir yürüyüş yaparak Tahrir Meydanı’ndaki göstericilerle birleştiler. 9 Şubat’ta da gazeteciler, kendi sendika şubelerinin önünde Mübarek rejimine destek veren sendika başkanı Makram Mohamed Ahmed’in görevi bırakması talebiyle bir araya geldiler.
İŞÇİLER YÖNETİCİLERİ KOVUYOR
Gazeteci Hossam el-Hamalawy 6 Şubat’ta yayınlanan bir röportajında şöyle yazdı: “Rejimin düşüşüne kadar işçilerin çalışmayacaklarını açıklamalarının üzerinden iki gün geçti. Ekonomik mücadelenin dört önemli ayağı var. Biri Suez’deki demir-çelik fabrikaları; diğeri Suez’deki bir gübre fabrikası; üçüncüsü işçilerin greve çıkarak fabrikanın CEO’sunun işten atılmasını sağladıkları Monsoura yakınlarındaki bir tekstil fabrikası (işçiler fabrikayı kendileri yönetmeye başladılar). Dördüncüsü ise Kahire’nin güneyinde bulunan Dar al-Matabi isimli kağıt baskı fabrikası. Burada da işçiler CEO’yu kovarak şirketi kendileri yönetmeye başladılar”
MÜCADELECİ ÖZGÜR SENDİKA TALEBİ
Geçtiğimiz çarşamba Mısır’daki üç bağımsız sendika (mal vergisi toplama işinde çalışanların bağlı olduğu sendika; sağlık teknisyenleri sendikası ve emekli sendikaları federasyonu) devlet yanlısı Mısır Sendikalar Federasyonu önünde eylem yaptılar ve federasyon başkanının yolsuzluk suçu nedeniyle soruşturulması; özgür sendikalar kurulması için bütün kısıtlamaların kaldırılmasını istediler. Aynı sendikalar 30 Ocak’ta, sanayi bölgelerindeki bağımsız emekçi gruplarıyla Mısır Bağımsız Sendikalar Federasyonu’nu kurmuşlardı.

Çeviren: Elif Görgü

İŞÇİLERİN TALEPLERİ
11 Şubat’ta Tahrir Meydanı’na yürüyen Helwan’daki metal işçilerinin yayınladığı manifestoda şu talepler yer alıyordu:
* Mübarek iktidarının, rejimin tüm unsur ve sembolleriyle birlikte sona erdirilmesi
* Eski rejimin tüm mal varlığının; servetinin ve yolsuzlukla ele geçirilmiş olan her şeyin halkın çıkarları doğrultusunda kamulaştırılması
* Rejim tarafından kontrol edilen ya da desteklenen tüm sendika çalışanlarının acil istifası; bağımsız sendikaların yaratılması için bütün işçilerin katılımıyla genel konferansların toplanması
* Satılmış ya da kapatılmış olan kamu kuruluşlarının kamu yararına olacak şekilde devletleştirilmesi ve bu kurumlar için işçi ve uzmanların katılımıyla yeni yönetimler oluşturulması.
* Tüm iş alanlarındaki üretiminin ve işçi maaşlarının denetlenmesine yardımcı olmak için komiteler oluşturulması.
* Yeni Anayasa ve seçimler için bütün halk kesimlerini temsil edecek bir Kurucu Meclis toplanması


MISIR’DA İŞÇİ HAREKETİNİN YAKIN TARİHİ
Mısır’daki sendikal hareket 1980’li ve 1990’lı yıllarda polis tarafından grevci işçilere karşı savaş cephanelerinin kullanıldığı bir çok saldırıya maruz kaldı. 1989 yılında çelik fabrikalarında yaşanan grev sürecinde barışçıl eylemler yapan grevci işçilere ve 1994 yılında tekstil fabrikalarında grevlere yönelik saldırılar gibi...
Ancak 2004 yılında devlet kurumlarında ve Nil Deltası’nda bulunan eski kamu kuruluşlarında çalışan işçilerin protestolarının ateşlediği fitil, giderek büyüyen ve katlanarak çoğalan dev eylemlere dönüştü. Bu eylemlerde art arda kazanılan başarıların çokluğu, eyleme geçen işçilerin sayısı rejimi de korkuttu; iktidarın korkusu emek merkezli protestoların politik protestolara dönüşmesini kolaylaştırdı.
ABD’li düşünce kuruluşu Carnegie Endowment tarafından geçen yıl düzenlenen bir sempozyumda 2004 yılından bu yana Mısırlı emekçilerin hakları için 3 binden fazla gösteri düzenledikleri açıklanmıştı. Ayrıca, Stanford Üniversitesi’nde Prof. Joel Beinin, Mısır’daki işçi hareketini “2. Dünya Savaşı’ndan sonra Arap dünyasında ortaya çıkan en büyük sosyal hareket” olarak tanımlamıştı.
O günlerden 2011 yılına kadar, Kahire’nin Parlamento ya da Bakanlıklar gibi belli başlı kurumlarının önüne taşınan, küçük-büyük onlarca protestonun yaşanmadığı tek bir hafta geçmedi. Yeni sendikal örgütler ve sendika dışı koordinasyonlar kurma girişimleri tüm baskıya rağmen meyvelerini vermeye başlamıştı. 2010 yılında mahkemeler, on yıllardır gülünç miktarda bulunan asgari ücretin (35 Mısır lirası/ yaklaşık 7 dolar) yenilenmesi taleplerini kabul etmek zorunda kaldılar. Hükümet asgari ücreti 400 Mısır lirasına çıkardı ancak talep edilen miktar bin 200 liraydı.
Mısır, Aralık 2006’dan bu yana, 1946 yılından sonra görülen en büyük ve en etkili grev hareketlerini yaşıyor. Bu hareket 28 bin emekçinin çalıştığı ve Ortadoğu’nun en büyük emek gücünü barındıran Nil Deltası’nda bulunan Mahalla kentindeki tekstil fabrikalarında patladı. Grevler, emek sorunuyla ilgili başladı fakat polis ve silahlı güçlerin ayrıcalıkları da dahil sosyal konulara doğru genişledi. 10 bin emekçinin bir araya geldiği eylemler gerçekleştirildi.
BİR YILDA 580 GREV YAPILDI
Mahalla’da Eylül 2007’de yapılan ikinci grev 6 gün; şubat 2007’deki Kafr al-Dawwar grevi birkaç gün; Sadat şehrindeki Abu-Makaram tekstil şirketi işçilerinin grevi 3 hafta sürdü .Mücadele eden işçilerin aylık maaşı 54 dolardı.
Devlet sendikalarına karşı grevci liderlerin öncülüğünde Tekstil İşçileri Ligi kuruldu. Bu mücadeleler güçlü, kavgacı, ulusal çapta olmasa da yapılandırılmış bir işçi hareketinin varlığını gösteriyordu. Sadece 2006 yılında Mısır’da 227 grev gerçekleştirildi. 2007’de bu sayı artarak 580’e ulaştı.
GENÇLER İŞÇİLERLE BİRLEŞTİ
2007 yılında ABD’den dünyaya yayılan küresel krizin yarattığı spekülasyonların tetiklemesiyle gıda fiyatlarındaki uluslararası artış; Mısır’da 2008 yılının Nisan ayında ekmek fiyatının artmasına neden olmuştu. Bu “ekmek krizi” karşısında maaşların artırılması için sendikaların çağrısıyla bir genel grev hayata geçirildi. Genel grev, 1940’lı yıllardan sonra Mısır’da duyulmamış bir durumdu. Facebook ve Twiter aracılığıyla gençler, işçilerle ve talepleri ile dayanışma gösterdiler. Bu gençler “6 Nisan gençliği” olarak adlandırılıyor.
Böylece, 2008’in sadece ilk üç ayında 389 grev ve eylem yapıldı. Bu grevlerin bir sonucu olarak türlerinin ilk örnekleri olan 2 bağımsız sendika kazanıldı; 40 bin kamu emekçisini kapsayan Emlak Vergisi Toplayan Emekçiler Sendikası ve 30 bin çalışanı kapsayan Sağlık teknisyenleri Sendikası.
Bütün bunlar gösteriyor ki bin Ali ve Mübarek rejimlerinin yıkılmasında kararlı bir mücadele sergileyen Tunuslu ve Mısırlı emekçiler; “görünmez” aktörler olmaktan çok uzaktalar...
Mario Hernández

Evrensel'i Takip Et