24 Ekim 2006 21:00
Bayramlar cenneti
GÜNÜN YAZILARI
Bugün bayramın son günü. Ama merak etmeyin, birkaç gün sonra bir bayram daha var, Cumhuriyet Bayramı. Ama şansınıza küsün, pazara geliyor o bayram.
Çocukluğumda da yığınla bayram vardı, bugün de. Eskiden bayramları kutlarken sevinç duyardık, mutluluk duyardık. Ya bugün?! Elinizi vicdanınıza koyun, varsılıyla-yoksuluyla bayramlardan mutluluk duyan var mı? Örneğin varsıllar, bayramdan birkaç gün önce, kaçmaya başlıyorlar yaşadıkları çevreden. Çünkü bayram ziyaretleri, hele İstanbul gibi büyük kentlerde bir sorun oluyor
Çocukluğumdaki bayramların güzelliğini anlatmayacağım. Çünkü o günlere dönmekle hem kendime acı veririm, hem de sizlerin için için bir kıskançlık duymasını sağlarım. Onun için 25 yıl öncesine dönmek istiyorum...
Yine bir Şeker Bayramı'ydı. Yeşilköy'de oturuyorduk. İstanbul'un Yeşilköy'ünde. Bildiğiniz gibi ülkemizde, tıpkı "Yeniköy" gibi, yüzlerce Yeşilköy var. Ahmet-Mehmet, Fatma-Ayşe'nin kentlerdeki benzerleri
O gün eşim hastaydı. "Hadi Bülent" dedi, "Sen çocukları al, bayram ziyaretlerini hallet." Oğlum 12, kızım 5 yaşındaydı. Hiç unutmuyorum saat 10'da çıktık evden. İstasyona gittik, Halkalı-Sirkeci trenine bindik. Yarım saat sonra (Tabii istasyona gidişi saymıyorum) Yenikapı'daydık. Yürüdük, otobüs durağında Taksim otobüsüne bindik. Taksim'de inip 1. Levent otobüsüne bindik. Annemler Levent'te oturuyordu.
Onlara vardığımızda öğlen olmuştu. Tabanvay, tren, tabanvay, otobüs, sonra yine otobüs ve annemlerdeydik. El öpme, şeker yeme ve arkasından oğlumla kızıma bayram harçlığı. Aslında o harçlığı bana vermeleri gerekliydi. Çünkü kafadan üç ulaşım aracı masrafı yapmıştım.
Fazla oturmadık orada. "Yolumuz uzun," diye çıktık. Zincirlikuyu'ya yürüdük. Yine bir otobüsle Beşiktaş'a indik. Hemen iskeleye koştuk. Vapurla karşıya, Üsküdar'a geçtik. Eşimin amcası, Anadoluhisar'ı, Kavacık'ta oturuyordu. Bir otobüsle oraya gittik. Harçlıklar çocuklara, bana bir bayram şekeri. Bir başka otobüsle Üsküdar'a geldik. Eşimin dayısı Acıbadem'deydi. Tepem attı, taksi tuttum. Orada da fazla kalmadık.
Ver elini, yakındaki tren istasyonu. Bir elimde Yağmur (kızım) oğlum Volga Tuygun önümüzde koşturuyordu. Trenle Kartal-Maltepe'sine gittim. Eşimin ablaları orada oturuyordu. Bir 'Hadi iyi bayramlar" ve şeker yemek, ardından bizimkiler yolunu bulduktan sonra yine trene binerek Bostancı'ya geldik. İnip, otobüsle Altıyol'a gittik. Moda'da yengeme uğradık sonra, küçük baldızın da bayramı kutladık. "Bayram değil, seyran değil, eniştem beni niye öptü?" demedi Berrin, yani küçük baldızım. Çünkü bayramdı.
Arkadan Kadıköy iskelesine yürüdük. Vapurla Karaköy'e geçtik. Yürüyerek Galata Köprüsü 'nü geçtik. Sirkeci tren istasyonunda, neyse ki boş bir banliyö treni bizi bekliyordu. Yarım saat sonra Yeşilköy'deydik. Ve bir yarım saat daha yürüdükten sonra eve geldik. Gecenin 10'uydu. Ve benim son "Komple bayram ziyaretim"di.
Kimilerine göre 620, kimilerine göre de 740 bayramı yaşıyormuş insanlarımız. Bağbozumu Bayramı'ndan kentlerin kurtuluş bayramlarına dek. Yani anlayacağınız gün başına 2 bayram düşüyormuş. Gel de delirme. Belki de o yüzden gün başına 2 bayram düşüyor. "Çift motorlu Pamela" gibi.
Yalnız bize özgü sanıyordum. Ama Bulgaristan'ı görünce, bizimkilere hak verdim. Onlar da bizim gibiydi. Yok "Gabrova Mizah Şenliği ", yok "Kuker Şenliği" gibi yüzlerce bayramsal şenlik (Yandaki fotoğraf)...
Neyse, bayramın bu son gününde, hepinizin bayramı kutlu olsun
Bir de ülkemin tüm insanları gerçekten "Bayram" yapsalar. O günler yakın mı acaba?
Evrensel'i Takip Et