11 Kasım 2011 02:45

‘Biz Erciş’i unutmayacağız, Erciş de bizi’

Arzu Erkan

FOKE fabrika bünyesinde kurulan gönüllü ekip. Ekipte yer alan işçiler mesai saatlerinin bitiminde, hafta sonu aileleri ile geçirecekleri zamandan feragat ederek eğitimlere katılmışlar. Ekipte yer alan işçilerin çok büyük bir bölümü 12 yıl önce Gölcük’te yaşanan 7.4 şiddetindeki depremde yakınlarını kaybetmiş işçiler. Vanlı kardeşleri gibi aynı acıları, aynı çaresizliği yaşayan işçiler, daha önce hiçbir arama kurtarma faaliyetine katılmamış olmalarına rağmen bir an için tereddüt etmemişler Van’a yola koyulurken. Van’a ilk olarak boyahane, montaj ve kaynak bölümlerinde çalışan altı kişilik bir ekiple gitmiş. Yıkımın şiddeti ve yanlarında götürdükleri ekipmanın eksikliği nedeniyle bir işyeri hekiminin de yer aldığı 9 kişilik bir ekip daha arkalarından gelmiş.

Ford Otosan işçilerinin Van’a ulaşmaları kolay olmamış. Van havalimanının uçuşlara kapatılması nedeniyle Kars üzerinden ulaşmışlar Van’a. Yolda Erciş belediye başkanı ile konuşan işçiler depremin en çok vurduğu ilçenin Erciş olduğunu öğrenince doğrudan Erciş’e giderek, Erciş’in en büyük apartmanlarından, 28 dairelik Sevgi Apartmanı’nda pazartesi günü öğlen saatlerinde arama kurtarma çalışmalarına başlamışlar.

BİR HAFTA ARALIKSIZ ÇALIŞTIK

Yaşar As, Ford Otosan’da boyahane bölümünde malzeme ikbal teknisyeni olarak çalışıyor. Van Erciş’e giden ilk ekipte yer alan As, aynı zamanda ekip sorumlusu. As “Biz pazartesi günü öğleden sonra saat 14.00 sularında enkazda çalışmaya başladık. Pazar günü akşam saatlerinde son cenazeyi çıkarana kadar. Erciş de ikinci günümüzde Azra bebeği sağ çıkarmayı başardık. Bunu ekip olarak başardık. Oradaydık o mutluluğu orada yaşadık. Salı sabahı sekizde dinlemeye takılan bebek sesi bizi acayip umutlandırdı. Öğlen 12.15’de Azra bebek oradan sağ salim çıktı. 4 saat sonra annesini, 5 saat sonra da babaannesini çıkardık. Biz bunu gördük daha da umutlandık. Canlı olabilir umuduyla dinlemeleri çoğalttık. Biz gittiğimizde dinleme 4 saatte bir yapılıyordu. Biz bir saatte bir yapmaya başladık” diye konuştu.

DOĞMASI GEREKEN SAATTE YENİDEN DOĞDU

Ercan Baylan, Ford Otosan kaynak bölümünde çalışıyor. Van depreminin daha büyüğünü Gölcük’te yaşadıklarını söyleyen Baylan’a göre Van Erciş’te gördükleri yaşadıkları acı ve kaosu yeniden yaşamalarına neden olmuş. Baylan “Orada enkaz başında çaresizlik içinde yakınlarını bekleyen insanları gördüğünüzde siz de daha önce yaşadıklarınızı hatırlıyorsunuz. Yapabileceğiniz, onları teskin edebileceğiniz tek şeyin canlı veya cansız o insanın yakınlarına ulaşmak olduğunu düşünüyorsunuz. Yapabileceğiniz başka hiçbir şey yok. Bunun bilinciyle daha hızlı hareket ediyorsunuz. Daha çok çabalıyorsunuz. Oraya giden tüm arkadaşlarımız gönüllü olarak geldiler. Ekip olarak çalışıldı. Bizi tek motive eden şey canlı çıkarmaktı” dedi.

Enkaz altında Azra bebeğin sesini duydukları anı “Bir insan ancak baba olduğunda, bebeğinin sesini duyduğunda ancak bu kadar mutlu olabilir” sözleriyle anlatıyor Baylan o anı ve ekliyor “Azra bebek biraz erken dünyaya gelmiş. Doğum anında biraz sıkıntılar yaşamış. 14 günlükken neredeyse doğması gereken saatte yeniden doğdu. Öyle güzel bir şey oldu” diyor.

KURTARMA ÇALIŞMALARI GÖLCÜK’TEN İYİYDİ

Ersin Demir de Ford Otosan’da boyahane bölümünde mekanik bakım teknisyeni olarak çalışıyor. Demir de Gölcük depremini yaşamış işçilerden. 12 yıl önce arama kurtarma çalışmalarının çok daha sıkıntılı olduğunu anlatan Demir, Erciş’te arama kurtarma çalışmalarının Gölcük’e oranla daha iyi olduğunu, çok sayıda gönüllü ekibin kurtarma çalışmalarına katıldığını belirtiyor.

Serdar Akyazı da kaynak bölümünde çalışan işçilerden. Akyazı, ülkemizde çok sayıda ciddi yıkım ve can kayıplarının yaşandığı depremler meydana gelmesine rağmen hâlâ gerekli önlemlerin alınmadığını, Van’da meydana gelen depremin de bunu bir kez daha ortaya koyduğunu ifade ediyor. Akyazı “Yıkılan binada kullanılan demirlerin, kumun çok yanlış bir şekilde kullanıldığını gözlemledik. Bunu yetkililer kendileri de söyledi. Bunlar için hiçbir önlem alınmadığını düşünüyorum. Umarım bundan sonra gerekli önlemler alınır” diye konuştu.

YERİ GELDİ ELLERİMİZLE ÇALIŞTIK

Erciş’e ilk indiklerinde ve enkaza ilk çıktıklarında ‘Biz bu enkazdan sağ çıkartamayız’ diye düşündüğünü söyleyen Tuncay Kurt, ilk gün 4 cansız bedene ulaşmalarının kendisini çok etkilediğini anlatıyor. Kurt “Ben Gölcük depreminde 7 tane yakınımı kaybettim. İlk gün 4 kişiyi cansız çıkarınca o duyguları yeniden yaşadım. Bir de evlerden çıkardıklarımız hep anne ve çocuklardı. Hepimizin çocukları var. Etkilenmemek mümkün değil. Umutsuzluğa kapıldım. Keşke gelmeseydim acaba ben buna hazır mıyım dedim. İkinci gün Azra bebeği canlı çıkarınca onun çığlığı hepimizi silkeledi. Hepimizin kendisine gelmesini sağladı. Daha da umutlandırdı bizi. Canlı da olsa cansız da olsa zarar gelmemesi için çok hassas davrandık. Yeri geldi ellerimizle temizledik enkazı” dedi.  2003 yılında yaşanan depremin ardından yapı denetimi konusunda daha hassas davranılsaydı depremin sonuçlarının bu kadar ağır olmayacağını söyleyen Kurt, “Bizim çalıştığımız bina 3 yıllık bir binaymış. 2003 ten sonra yapı denetimi yapılsaydı sonuç böyle olmazdı” diyor.(Kocaeli/EVRENSEL)


KRİZİ YÖNETECEK KADROLAR YOK

Deprem pazar günü öğle vakti gerçekleştiği için evlerde sadece anne ve çocukların olduğunu, bu durumunda onları çok etkilediğini söyleyen Ali Balkan “Hepimizin çocuğu var. Allah hiçbirimizin başına vermesin. Çıkardığımız annelerin hepsinin kucağında çocuğu vardı. Üç bebek, dört bebek hepsini sarmış sarmalamış. Depreme o şekilde yakalanmışlardı. Çok kötüydü” dedi.

Erciş’te yaşanan en büyük sorunun yaşanan afeti yönetecek bir yapının olmaması olduğunu kaydeden Balkan “Erciş’te her şey vardı. Çadır da vardı. Erzak da vardı. Ama yönetecek bir lider yoktu. En büyük sorun travma da bile bir lider çıkaramıyoruz. Sorumluluk alacak kimseyi çıkartamıyoruz. Kaymakamlığa gittik. Kaymakam yok, vali yok, polis yok. Kriz anında krizi yönetecek kimse yok. En büyük sorun bu” diyor.  

Erciş’e gönderilen deprem yardımlarının ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını söyleyen kaynak bölümünde çalışan işçilerden Fatih Ellidokuzoğlu, “Mesela çadır orada evi yıkılan ya da yıkılmayan herkesin ihtiyacıydı. Çünkü evleri yıkılmayanlar da evlerine girmeye korkuyorlardı. Onun dağıtılmasında bir eksiklik vardı. Bir organizasyon bozukluğu vardı” diye konuştu.


EVLATLARINA SARILARAK CAN VEREN ANNE Mİ HAK ETMİŞTİ?

Van depremi ile ilgili yapılan ırkçı söylemleri değerlendiren Ercan Baylan, “Biz Erciş’te enkaz başındayken televizyonlarda ne denildi ne tür yorumlar yapıldı bunlardan haberdar değildik. Buraya gelince öğrendik. Böyle bir yorum çok acı. Düşünce merkezine insanı koymak lazım. Biz oraya insanlar için gittik. Bir de biz bu acıyı yaşamış insanlarız. Biz orada ilk gün bir anne çıkardık. İki tane çocuğuna uzanmış ama anneyi kaldırdığımızda kucağında bir bebek olduğunu gördük. Bu anne mi hak etmişti? Biz yakınlarımızı kaybetmiştik onlar mı hakketmişti? Bunu neye göre söylüyorsunuz? Hiçbir insan bunu hakketmez. Bu tür yorumlar çok acı. Neyse ki bu sözleri aşan bir duyarlılık var ülkede gelen yardımlardan da bunu gördük. Bir de şu var oradan gelen haberlerde yağmalama oluyor diye. Bizim orada gördüğümüz yan tarafta bir market camları, pencereleri patlamış. Biz bir hafta oradaydık tek bir insanın onun içinden bir şey aldığını görmedik” dedi.

FOKE ekibinin gönüllü bir ekip olduğunu söyleyen ve yapmak istedikleri tek şeyin yardıma ihtiyacı olan insanlara el uzatmak olduğunu anlatan Ertan Dobra, “Bizim işimiz bu değil. Bizim işimiz işçilik. Biz özveri ile çalıştık. Oradaki insanlar da bizi gördü. Enkaz başında insanlar bizi izliyorlar. Enkazdan indiğimizde ‘evladım 18 saattir oradasın 150 liraya amele tutsam ikinci gün gelmez’ diyenler oldu.

Kamp alanından enkaza giderken ağzımıza peynir ekmek tıkıştıranlar oldu. Biz Erciş’i unutmayacağız. Erciş’te bizi unutmayacak. Herkesin umudu enkazdan bir canlı çıkması.

Arkadaşların da dediği enkazdan çıkan çığlığı hiçbir zaman unutulmayacak. Benim açımdan unutulmayacak bir şey de 4. günü bir anneyi iki evladı ile birlikte çelik kapının altından çıkardık. Aileye teslim ettik.  Defnettiler cenazelerini. Daha sonra babaları geldi. Çelik kapıya baktı baktı ağladı. Teskin etmeye çalıştık. Ailesinin yok olduğu bir noktada ağlayan babada unutulacak bir görüntü değil” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et