25 Ağustos 2006 21:00

Arka bahçe olmayacağız

Kemalpaşa ilçesinin Hamzababa köyünde her yıl ağustos ayının son pazar günü gerçekleştirilen Hamzababa Anma Törenleri bugün başlıyor. Bu yıl 19'uncusu gerçekleştirilecek törenler dolayısıyla binlerce insanın Hamzababa'ya akın etmesi bekleniyor. "Alevi Örgütlülüğü ve Sorunları" paneli ile başlayacak olan etkinliklerde çeşitli gruplar ve sanatçılar konser verecek. Şenliğin düzenleyicilerinden Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel'e, en son Hacı Bektaş Şenlikleri'nde yaşananlar ile ülke gündemindeki, seçim, laiklik ve Lübnan'a asker gönderme konusundaki düşüncelerini sorduk. Hacı Bektaş Veli'yi anma etkinliklerinde yaşanan ayrışmanın sebebi neydi? Hacı Bektaş Belediye Başkanı bütün dünyadaki Alevilerin liderliğine soyunuyor. Taşıdığı misyonla Alevi toplumunun misyonu birbiriyle örtüşmüyor. Şimdiye kadar Alevilerin temel hak ve istemleriyle ilgili bir talebi olmadı. Hâlâ Diyanet'ten para talep ediyor. Alevilerin bugün en büyük kuruluşu Alevi Bektaşi Federasyonu'dur. Mücadeleler sonucu bu ismi almıştır. Buralarda katkıları yok. Temelde hem Alevilik boyutunda hem de siyasal, düşünsel boyutta anlaşmazlığımız söz konusu. Sonuçta Hacı Bektaş halkı seçmiş onu. Bugün Hacı Bektaş halkı da ona karşı birleşti ve dernek kurdu. Bizim alternatif tören yapacağımızı, törenleri protesto edeceğimizi, Hacı Bektaş'ı böleceğimizi duyurdu her tarafa. Bunların hiçbiri doğru değildi. Biz her sene Alevi Bektaşi Birliği olarak Hacı Bektaş'ta, Serçeşme'de oluruz. Genel kurul yöneticileri katılır, tartışılır, konuşulur. Daha öncesinden resmi törenlerde Alevi Bektaşi Toplumu adına konuşma yapardık. Biz kendisine bu yetkiyi vermedik. O da karalama kampanyasına kaçtı. Alternatif bir etkinlik yapılmadı sonuçta. Yapmak isteseydik yapardık. Hacı Bektaş törenlerine gölge düşmesini istemediğimiz için böyle bir yaklaşım göstermedik. Sonuçta dediklerinin hepsi yalan çıktı. İftira atmış oldu. Laikliğe bakış açınız nedir? İnançsal boyutta baktığımızda Türkiye'de laiklik yok. "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganı atılıyor, aklım almıyor. Hâlâ 12 Eylül cuntasının anayasası geçerli. Böyle bir anayasa varken demokratikleşme diye bir şeyin adı olmaz. Laiklik olmaz. Sonuçta Türkiye'de Diyanet denilen bir kurum var. Şimdi biz ne yapıyoruz, devlet zoruyla bir yere para ödüyoruz. Devlet bunu alıyor imamına, müftüsüne veriyor. Ben o mesleği yapan birisi olsam birisinin rızalık vermediği bir parayı alıp haram lokma olarak boğazıma geçirmem. Kendi inançları açısından da baksan bu böyledir. Asıl önemlisi laikliği savunup, laiklik tanımlamasına devlet olarak uymayacaksınız bir inancın bir mezhebine olanak tanıyacaksınız, 8-9 bakanlığın bütçesini buraya aktarıp diğer inanç sahiplerini yok sayacaksınız. Hatta hakaret edeceksiniz, ibadet yerlerine 'cümbüşevleri' vs. diyerek. Laik sistemde öncelikle Diyanet İşleri diye bir kurumun olmaması gerekiyor. Şimdi hem buna hayır deyip hem de 'bize de biraz verin' diyerek kişiliksiz bir davranış sergilemeyi Alevi toplumu olarak reddettik. Kabul edenlerimiz yok mu? Var. İki türlü var. Biri gerçekten bu toplumu yanlış yere sevk etmek isteyenler, bezirganlar olabilir. Her toplumda olduğu gibi Aleviler içerisinde de Hızır Paşalar çıkabilir. İkincisi de samimi bir şekilde, 'Bizden para almıyorlar mı bize de versinler' diyen dürüst insanlar var. Onların o dürüstlüklerinden kuşkum yok ama onlar olayın arka planını, genelini görmüyorlar. Bir şey hırsızlıksa hırsızlığa ortak olunmaz, ne olursa olsun. Devlet benim ismimi tanımıyor. İnancımı tanımıyor ibadet yerimi kabul etmiyor. Bütün bunların üzerine ben Diyanet'ten pay isteyeceğim. Böyle bir şey olur mu? Devletin vazifesi 'Hakim devlet' değil 'Hakem devlet' olmaktır. İnançları özgür bırakmalıdır. Benim inancıma devlet karar veremez başkası da karar veremez. İnancımı belirleyemez. Referanduma dahi götüremez. Ama bu ülkede cemaat önderi bir Başbakan var. Yeri gelince İnsan Hakları Mahkemesi'ni tanıyor, türban konusunda ters karar çıkınca da 'onlar karar veremez, ulema karar verir' diyor. Kendisi bir türlü Sivas'a gitmez, yakanları kınamaz, ama 4 bin km. ötedeki Solingen'e gider insanlık dersi alır gelir. Tabii alırsa. Orada katledilen insanlarımız için müze yaptılar. Bugün Madımak Et Lokantası. Böyle bir Başbakan'ımız var. Demokratik, laik sistem içerisinde Diyanet olmamalı, lağvedilmeli. Cemaatlere bırakılmalı inanç meseleleri. Devlet bunları denetlemeli. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı. Seçim tartışmalarının yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Bütün kesimler seçimlerde izleyecekleri yolu belirliyor. Ortak Platformlar kurma düşünceleri var. Yaklaşımınız nedir? Seçim zamanı herkes Alevilere göz dikiyor. MHP alternatif etkinlikler düzenlemeye başladı. Bunlar yeni değil. 13-14 yıl öncesinden başladı. Dolayısı ile herkes Alevileri bu anlamda kullandı. En büyük projemiz Alevi toplumunu siyasallaştırmak. Belli bir çizgide buluşturabilmek. Biz Alevi örgütlerini değil Alevileri siyasallaştırmak istiyoruz. Toparlamak istiyoruz. Birisi Baykal'a çanta taşıyor 'ben Aleviyim' diyor. Alevileri temsilen birilerini seçiyorlar. Yavaş yavaş bundan herkesin kurtulması gerekiyor. Burada bir örgüt varsa, Konfederasyon varsa, Alevileri temsil ediyorsa, bazı şeylere onun karar vermesi gerekir. Federasyonun işi bu anlamda Türkiye'de devrimci yapıyla işbirliği yapmaktır. Sözün özü bu. Yapılan araştırmalara göre 8 milyon civarında oyu var Alevilerin. Bunu kapmak için herkes bir yarışa girecek. Baktığın zaman yüzde biri sağa gidiyor bu oyların gerisi hep sola. Alevilerin en kötüsü CHP'li olurdu. Sağcı çıkmazdı. İktidar olamayacağını gördüğü için oyu boşa gitmesin diye veriyor. Köylü yaşamın içerisinde olan bir insan. 98'de, bir kere de oy vermeyin, ders verin dedik CHP barajın altında kaldı, Türkiye de batmadı. Bunların iyi değerlendirilmesi lazım. Yerine bir şeylerin konulamadığı zaman, var olanı da elinden alırlara geliyor iş. Biz bu noktada doğru bir perspektif geliştirmek zorundayız. Bunu tartışmaya açacağız. Şu an netleşmiş bir şey yok. Önümüzdeki bir iki ay içerisinde kurultay yapacağız. Orada bir durum değerlendirmesi yapacağız. Emekten yana demokratik blokların oluşmasında biz hep katkı sunduk. Bundan geri durmadık. Ama önümüzdeki süreçte belli olacak. Açıkçası kullanılmak istemiyoruz. Geçmişten bugüne kadar yaşadıklarımız bunu gösteriyor. Yolda yürüyeceksek omuz omuza yan yana yürümeliyiz. Hükümetin Lübnan'a asker gönderme girişimi ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Ortadoğu'da yaşananlar, Amerika'nın bölge ile ilgili uzun vadeli programını teker teker ortaya koyması. Bir katliam yaşanıyor. Türkiye kesinlikle Lübnan'a asker göndermemeli. Eğer asker Amerika'ya karşı gönderilecekse o zaman olabilir. AKP'nin acilen iktidardan inmesi gerekiyor.

Evrensel'i Takip Et