12 Ağustos 2006 21:00
Bu köye ilk defa devlet geldi
GÜNÜN YAZILARI
Akçasır köyünde yaşananlar bölgenin nasıl geri bırakıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde Akçasır köyü, kurulmasından 300 yıl sonra yola kavuştu. İlçenin kuzeyindeki sarp ve dağlık kesimde yer alan ve ilçe merkezine 63 kilometre uzaklıktaki 80 haneli Akçasır köyünde yaşayanlar, yol yapılmasıyla "modern dünya"yla tanıştı. Kulp Kaymakamı Yüksel Kara, yaklaşık 3 ay süren çalışmayla stabilize yolun açılmasının ardından incelemelerde bulunmak için köye gitti. 63 kilometrelik zorlu mesafe ise yaklaşık 4 saatte kat edilebildi. Yola ilk kez kavuşan ve ''köyümüze ilk kez devlet geldi'' diyen köyün büyükleri konuklarla ilgilenirken çocuklar da yolun yapımı sırasında karşılaştıkları iş makinelerinden sonra ilk kez gördükleri bir otomobilin etrafında toplanarak ürkek ve meraklı bakışlarla otomobile dokundular.
'İlçeyi bile bi kere gördüm' Kadınlardan 11 çocuklu Şeha Çiçek (40) dünyadan habersiz kendi hallerinde yaşadıklarını, geçimlerini hayvancılıkla sağladıklarını söyledi. Yaşamı boyunca köyde yaşadığını sadece bir kez hastalık nedeniyle zor koşullar altında Kulp'a gittiğini belirten Çiçek, ''Köyde neredeyse herkes akrabasıyla evli. Ben de amcamın oğluyla evliyim ve 3 çocuğum sakat. Onların tedavisini merkeze uzak olduğumuz için yaptıramıyoruz. Geçen yıl benim rahatsızlığım nedeniyle doktora gitmek için 2 gün boyunca yürüdük. İlçeyi bir kez gördüm. Akşam olunca hangi odaya gitsen her yer aydınlıktı. Bizim köyde ise geceleri karanlığa gömülüyor. Gaz lambaları ile aydınlanıyoruz. Artık bizde karanlıktan aydınlığa kavuşacağız. Çok zor koşullarda doğum yapıyoruz. Doğum sırasında ölen kadınlarımız var. Ama şimdi yolumuz yapıldı. Yolla birlikte yaşamımız değişecek. Su ve elektrik gelecek. Çocuklarımız cehaletten kurtulacak.''
'Televizyon nedir bilmiyorum' Seyithan Çiçek ise yolun "medeniyetle" tanışmanın anahtarı olduğunu ifade ederek, ''köyümüze elektrikte gelince biz de televizyon alacağız. Televizyonu bir kere gördüm, ama ne olduğunu bilmiyorum. Biz de artık medeniyetle tanışacağız'' dedi. Yola kavuşmanın sevincini yaşayan Muhtar Ömer Çelik ise köyün dağlık bir kesimde olması nedeniyle her şeyden mahrum şekilde yaşadıklarını, hastalarını kendi çabalarıyla ağaçtan yaptıkları sedyelerle saatler süren zor ve tehlikeli yolculuktan sonra Kulp ilçesine ulaştırabildiklerini belirtti. Özellikle kışın 2-3 metreyi bulan kar nedeniyle dış dünyaya tamamen kapandıklarını bu güçlükler nedeniyle bazen hastalarını kaybettiklerini belirten Çiçek, ''yolumuz bitince evimin önünde secdeye vararak Allah'a şükür ettim. Yolumuz tamamlandı. Çok mutluyuz. Artık bebeklerimiz ölmeyecek. Yoldan sonra okulumuz yapılacak, elektrik ve su gelecek. Köyde sadece erkeklerden genç olanlar bin bir zorlukla ilçeye gidiyorduk ve 6 aylık kışlık erzakımızı alıp dönüyorduk'' dedi.
Okul yeni yapılıyor Kaymakam Yüksel Kara ise 2004 yılında ilçeye atandığını, belirterek 80 haneden oluşan ve yaklaşık 300 kişinin yaşadığı köyün 300 yıllık bir yerleşim yeri olduğunu söyledi. Akçasır köyünün tarihi boyunca ilk kez yola kavuştuğunu anlatan Kara şunları söyledi: ''Cumhuriyet tarihinde köye gelen ilk kaymakamım. İlçe merkezinden 63 kilometrelik kısmı tamamladık. Tespitlerimize göre köyde 160'a yakın okul çağında çocuk var. Okulun yapımına da başladık. Helikopterle bile inmekte güçlük çekilen bir köydü. Sağlık görevlilerimiz katır sırtında gelmişlerdi. Köyümüz yakında elektriğe de kavuşacak. TEDAŞ bünyesinde ödeneği hazır. En kısa zamanda köyümüzün tüm eksikliklerini tamamlayarak her yanıyla modern bir görünüme kavuşturacağız.''
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön src=/resim/k1.gif width=335 height=2> src=/resim/b1.gif width=5>
Hasta olmayan kalmadıÖzgür Sağıroğlu Bağcılar Evren Mahallesi'nde kurulu bulunan İçdaş Demir Çelik Fabrikası, çevreye yaydığı zehirli gazlardan dolayı mahalle sakinlerinin tepkilerini çekmeye devam ediyor. Gece 01.00'den sonra flitreyi çalıştırmayarak gaz bırakan fabrika, mahallelinin nefes almasını engelliyor. Fabrikanın çevresindeki apartmanlarda oturanların birçoğu astım, bronşit gibi hastalıklara yakalandı. Yeni doğan çocuklardan, mahallenin en yaşlısına kadar ilaç kullanmayan yok. Fabrikada yaşanan patlamalardan dolayı binalarda zararlar oluşuyor. Geçtiğimiz salı günü fabrikada meydana gelen patlamanın ardından fabrika yetkilileri çevredeki apartmanları dolaşarak hasar oluşup oluşmadığını tespit ettiler. Mahalle sakinlerinden Fatoş Şirin, patlamayı deprem sandıklarını, fabrikaya yakın evlerde hasar oluştuğunu ifade etti. Fabrika yetkililerinin hemen evleri dolaşarak hasarları tespit ettiğini ve zararı karşılayacaklarını söylediklerini anlatan Şirin, "Tamam camı pencereyi yapıyor ama ciğerlerimize işleyen bu dumanı, isi nasıl tamir edecek diye soruyorum İçdaş görevlilerine. Mahallenin ortasında bu fabrikaya göz yumanlara sesleniyorum; hiç mi vicdanınız acımıyor? Küçük küçük bebeler astım hastası" diye konuştu.
Eşi akciğer kanserinden öldü Evren Mahallesi'nde 1975 yılından beri oturan Şifa Gözüaçık, ilk geldikleri zaman bu bölgenin gecekondularla dolu olduğunu, İçdaş'ında bu gecekonduların arasında bir atölye olduğunu ifade etti. İçdaş'ın atölye olduğu dönemlerde kiri, pası fark etmediklerini belirten Gözüaçık, yıllar geçtikçe atölyenin büyük bir demir çelik tesisi haline geldiğini, apartmanların dibine kadar genişlediğini kaydetti. Fabrikanın oksit sularını mahalleye saldığını belirten Gözüaçık, "Gece saat birden sonra kara dumanını dışarı veriyor. Yıkadığımız beyaz çamaşırlarımızı gri halde topluyoruz. Mahalledeki bütün kadınlar temizlik yüzünden sinir hastası oldu. Elimizde bez sürekli toz siliyoruz, balkon yıkıyoruz. Sorunlarımız bununla bitmiyor, esas sorun sağlığımız. Yeni doğan çocuklar bile astımlı doğuyor. Nefes almak istiyorum ama alamıyorum. Verem, salgın, astım, bronşit hastalığı yaygın, sürekli boğazlarımız yanıyor, nefes alamıyoruz. Ben eşimi akciğer kanserinden kaybettim. Bunun sorumlusu İçdaş'ın bu kirli dumanı" dedi.
Şikayetler dikkate alınmıyor Mahallede insanların değerinin olmadığını düşünen Gözüaçık, kızının evli ve iki çocuk annesi olduğunu, astım hastalığının çocuklarına da geçtiğini kaydetti. Her ay iki defa hastaneye gittiklerini, sosyal güvencelerinin olmadığını belirten Gözüaçık, her ay ilaca, doktora yüksek miktarlarda para ödemek zorunda kaldıklarını anlattı. Mahallede oturan herkesin hasta olduğunu belirten Gözüaçık şöyle konuştu; "Defalarca belediyeye gittim. Fakat herkes birbirine gönderiyor. Kimse sorumluluk almıyor. Defalarca imzalar topladık, yürüyüşler yaptık ama nafile. 'Biz bir şey yapamayız' deyip gönderiyorlar. Sabredin şu gün kalkacak diye gün atıp duruyorlar. 1000 kişiye ekmek veriyor diye yüz binlerce insanı zehirlemeye hakkı yok ki. Bizleri muayene etmeleri için belediyeden sağlık ekibi istedik, onu bile yapmadılar. Sözde mahalleliye iyilik yapıyor gibi gösteriş yapıyorlar. Bir yanı yüksek gerilim hattı bir yanı fabrika, ortada da çocuklarımızın okuması için okul yaptırıyor. Hangimiz gönderebiliriz ki bu yüksek gerilimin altındaki okula çocuklarımızı." Mahalle sakinlerinden Asya Karaca ise eşinin kazandığı parayı doktora vermek zorunda kaldıklarını kaydetti. Fabrikanın saçtığı kirden dolayı sinir hastası olduğunu belirten Karaca, başka insanlar haftada iki kez evlerini temizlerken kendisinin hergün temizlemek zorunda kaldığını dile getirdi.
'İlçeyi bile bi kere gördüm' Kadınlardan 11 çocuklu Şeha Çiçek (40) dünyadan habersiz kendi hallerinde yaşadıklarını, geçimlerini hayvancılıkla sağladıklarını söyledi. Yaşamı boyunca köyde yaşadığını sadece bir kez hastalık nedeniyle zor koşullar altında Kulp'a gittiğini belirten Çiçek, ''Köyde neredeyse herkes akrabasıyla evli. Ben de amcamın oğluyla evliyim ve 3 çocuğum sakat. Onların tedavisini merkeze uzak olduğumuz için yaptıramıyoruz. Geçen yıl benim rahatsızlığım nedeniyle doktora gitmek için 2 gün boyunca yürüdük. İlçeyi bir kez gördüm. Akşam olunca hangi odaya gitsen her yer aydınlıktı. Bizim köyde ise geceleri karanlığa gömülüyor. Gaz lambaları ile aydınlanıyoruz. Artık bizde karanlıktan aydınlığa kavuşacağız. Çok zor koşullarda doğum yapıyoruz. Doğum sırasında ölen kadınlarımız var. Ama şimdi yolumuz yapıldı. Yolla birlikte yaşamımız değişecek. Su ve elektrik gelecek. Çocuklarımız cehaletten kurtulacak.''
'Televizyon nedir bilmiyorum' Seyithan Çiçek ise yolun "medeniyetle" tanışmanın anahtarı olduğunu ifade ederek, ''köyümüze elektrikte gelince biz de televizyon alacağız. Televizyonu bir kere gördüm, ama ne olduğunu bilmiyorum. Biz de artık medeniyetle tanışacağız'' dedi. Yola kavuşmanın sevincini yaşayan Muhtar Ömer Çelik ise köyün dağlık bir kesimde olması nedeniyle her şeyden mahrum şekilde yaşadıklarını, hastalarını kendi çabalarıyla ağaçtan yaptıkları sedyelerle saatler süren zor ve tehlikeli yolculuktan sonra Kulp ilçesine ulaştırabildiklerini belirtti. Özellikle kışın 2-3 metreyi bulan kar nedeniyle dış dünyaya tamamen kapandıklarını bu güçlükler nedeniyle bazen hastalarını kaybettiklerini belirten Çiçek, ''yolumuz bitince evimin önünde secdeye vararak Allah'a şükür ettim. Yolumuz tamamlandı. Çok mutluyuz. Artık bebeklerimiz ölmeyecek. Yoldan sonra okulumuz yapılacak, elektrik ve su gelecek. Köyde sadece erkeklerden genç olanlar bin bir zorlukla ilçeye gidiyorduk ve 6 aylık kışlık erzakımızı alıp dönüyorduk'' dedi.
Okul yeni yapılıyor Kaymakam Yüksel Kara ise 2004 yılında ilçeye atandığını, belirterek 80 haneden oluşan ve yaklaşık 300 kişinin yaşadığı köyün 300 yıllık bir yerleşim yeri olduğunu söyledi. Akçasır köyünün tarihi boyunca ilk kez yola kavuştuğunu anlatan Kara şunları söyledi: ''Cumhuriyet tarihinde köye gelen ilk kaymakamım. İlçe merkezinden 63 kilometrelik kısmı tamamladık. Tespitlerimize göre köyde 160'a yakın okul çağında çocuk var. Okulun yapımına da başladık. Helikopterle bile inmekte güçlük çekilen bir köydü. Sağlık görevlilerimiz katır sırtında gelmişlerdi. Köyümüz yakında elektriğe de kavuşacak. TEDAŞ bünyesinde ödeneği hazır. En kısa zamanda köyümüzün tüm eksikliklerini tamamlayarak her yanıyla modern bir görünüme kavuşturacağız.''
src=/resim/b1.gif width=5>

Hasta olmayan kalmadıÖzgür Sağıroğlu Bağcılar Evren Mahallesi'nde kurulu bulunan İçdaş Demir Çelik Fabrikası, çevreye yaydığı zehirli gazlardan dolayı mahalle sakinlerinin tepkilerini çekmeye devam ediyor. Gece 01.00'den sonra flitreyi çalıştırmayarak gaz bırakan fabrika, mahallelinin nefes almasını engelliyor. Fabrikanın çevresindeki apartmanlarda oturanların birçoğu astım, bronşit gibi hastalıklara yakalandı. Yeni doğan çocuklardan, mahallenin en yaşlısına kadar ilaç kullanmayan yok. Fabrikada yaşanan patlamalardan dolayı binalarda zararlar oluşuyor. Geçtiğimiz salı günü fabrikada meydana gelen patlamanın ardından fabrika yetkilileri çevredeki apartmanları dolaşarak hasar oluşup oluşmadığını tespit ettiler. Mahalle sakinlerinden Fatoş Şirin, patlamayı deprem sandıklarını, fabrikaya yakın evlerde hasar oluştuğunu ifade etti. Fabrika yetkililerinin hemen evleri dolaşarak hasarları tespit ettiğini ve zararı karşılayacaklarını söylediklerini anlatan Şirin, "Tamam camı pencereyi yapıyor ama ciğerlerimize işleyen bu dumanı, isi nasıl tamir edecek diye soruyorum İçdaş görevlilerine. Mahallenin ortasında bu fabrikaya göz yumanlara sesleniyorum; hiç mi vicdanınız acımıyor? Küçük küçük bebeler astım hastası" diye konuştu.
Eşi akciğer kanserinden öldü Evren Mahallesi'nde 1975 yılından beri oturan Şifa Gözüaçık, ilk geldikleri zaman bu bölgenin gecekondularla dolu olduğunu, İçdaş'ında bu gecekonduların arasında bir atölye olduğunu ifade etti. İçdaş'ın atölye olduğu dönemlerde kiri, pası fark etmediklerini belirten Gözüaçık, yıllar geçtikçe atölyenin büyük bir demir çelik tesisi haline geldiğini, apartmanların dibine kadar genişlediğini kaydetti. Fabrikanın oksit sularını mahalleye saldığını belirten Gözüaçık, "Gece saat birden sonra kara dumanını dışarı veriyor. Yıkadığımız beyaz çamaşırlarımızı gri halde topluyoruz. Mahalledeki bütün kadınlar temizlik yüzünden sinir hastası oldu. Elimizde bez sürekli toz siliyoruz, balkon yıkıyoruz. Sorunlarımız bununla bitmiyor, esas sorun sağlığımız. Yeni doğan çocuklar bile astımlı doğuyor. Nefes almak istiyorum ama alamıyorum. Verem, salgın, astım, bronşit hastalığı yaygın, sürekli boğazlarımız yanıyor, nefes alamıyoruz. Ben eşimi akciğer kanserinden kaybettim. Bunun sorumlusu İçdaş'ın bu kirli dumanı" dedi.
Şikayetler dikkate alınmıyor Mahallede insanların değerinin olmadığını düşünen Gözüaçık, kızının evli ve iki çocuk annesi olduğunu, astım hastalığının çocuklarına da geçtiğini kaydetti. Her ay iki defa hastaneye gittiklerini, sosyal güvencelerinin olmadığını belirten Gözüaçık, her ay ilaca, doktora yüksek miktarlarda para ödemek zorunda kaldıklarını anlattı. Mahallede oturan herkesin hasta olduğunu belirten Gözüaçık şöyle konuştu; "Defalarca belediyeye gittim. Fakat herkes birbirine gönderiyor. Kimse sorumluluk almıyor. Defalarca imzalar topladık, yürüyüşler yaptık ama nafile. 'Biz bir şey yapamayız' deyip gönderiyorlar. Sabredin şu gün kalkacak diye gün atıp duruyorlar. 1000 kişiye ekmek veriyor diye yüz binlerce insanı zehirlemeye hakkı yok ki. Bizleri muayene etmeleri için belediyeden sağlık ekibi istedik, onu bile yapmadılar. Sözde mahalleliye iyilik yapıyor gibi gösteriş yapıyorlar. Bir yanı yüksek gerilim hattı bir yanı fabrika, ortada da çocuklarımızın okuması için okul yaptırıyor. Hangimiz gönderebiliriz ki bu yüksek gerilimin altındaki okula çocuklarımızı." Mahalle sakinlerinden Asya Karaca ise eşinin kazandığı parayı doktora vermek zorunda kaldıklarını kaydetti. Fabrikanın saçtığı kirden dolayı sinir hastası olduğunu belirten Karaca, başka insanlar haftada iki kez evlerini temizlerken kendisinin hergün temizlemek zorunda kaldığını dile getirdi.
Evrensel'i Takip Et