1 Ağustos 2006 22:00
Filistin halkına diz çöktüremezler
DİĞER HABERLER
GÜNÜN YAZILARI
22 günden bu yana İsrail, Lübnan'ı bombalıyor. Yüzlerce Lübnanlı sivil öldü, yüzbinlercesi evini, ülkesini terketmek zorunda kaldı. İsrail saldırganlığına karşı çıkanlar da yok değil. Hem de kendi içinden. Bunlardan biri de İsrailli savaş karşıtı Felicia Langer. "Savaşı durdurun! Silahlar sussun, bombalar atılmasın" diyen Felicia Langer ile Ortadoğu'daki durumu, ABD'nin rolünü ve çözüm arayışlarını konuştuk.
İsrail, 22 günden bu yana Lübnan'ı, Filistin'i bombalıyor. Son durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sorularınızı cevaplandırmadan önce 'Savaşı durdurun!' demek istiyorum. Silahlar sussun, bombalar atılmasın. Tek bir insan bile ölmesin! Şu an önemli olan ABD'nin yapmak istediklerini ve Almanya'nın destek verdiği saldırgan politikayı engellemek!
Sorunuza gelince; beni rahatsız eden bu saldırı, "Hizbullah tarafından provoke edildi", "İsrail savunma hakkını kullandı" şeklindeki değerlendirmeler. İsrail'in saldırısı, çok önceden planlandı. Askeri manevralar yapıldı, girişimlerde bulunuldu. İsrail, Lübnan'a saldırmak arzusundaydı. Amacı, Hizbullah'ı zayıflatmak ve hatta yok etmekti. Sivil halka yönelik terör estirildi, bu halen devam ediyor. Şimdiye kadar 700'e yakın Lübnanlı katledildi, 50'yi aşkın İsrailli de öldü.
Bir ölü bile fazla aslında! Ancak iki taraf birbiriyle karşılaştırılamaz. İsrail, ABD'nin her türlü desteğini alan büyük bir askeri güç. Lübnan ise, kendi halinde bir ülke. Bu savaş, halka karşı açıldı. Lübnan harabeye çevrilmek isteniyor, alt yapısı tamamen yok edilmeye çalışılıyor. Beyrut ve Güney Lübnan'a yönelik tahrip edici bir savaş bu. Ben saldırıyı eleştirmiyorum. Eleştiri çok zayıf kalır. İsrail'in tavrını lanetliyorum. Bir hukukçu olarak "savaş suçu işleniyor" diyorum. Cenevre ve Hagen sözleşmeleri çiğneniyor.
Öte yandan İsrail halkı da mağdur durumda. Hizbullah'ın roket saldırılarına ve rehin almalarına da karşıyım, ama burada İsrail'in de bir halkı rehin aldığını söylememiz, bu saptamayı yapmamız gerekli. İsrail cezaevlerinde 9 bin 800 Filistinli rehin durumda bulunuyor. Bunların 150'si kadın. 450'si 18 yaşın altındaki gençler. Yaklaşık 1000 Filistinli mahkemeye çıkarılmadan hapiste tutuluyor.
En önemlisi Filistin topraklarının, 40 yıldan beri işgal altında olması. Savaşın nedeni, belanın kökü bu. Hizbullah, askerleri kaçırarak, Filistinlilerle dayanışma içinde olduğunu göstermek istedi. İsrail haftalardır, Gazze'ye saldırmaktaydı, bu saldırı halen sürüyor. Bu saldırıdan gazeteler, televizyon kanalları söz etmiyor ama, Gazze'de yaşayan halk ölüm korkusu içinde yaşıyor. Eğer, Filistin sorunu çözülmezse, Filistinliler bağımsız, geleceği olan bir devlete sahip olmazlarsa, ülkelerinden göç etmeye zorlanan mültecilerin sorunu çözülmezse; Ortadoğu'daki barut fıçısının ateş almasına şaşmamak gerekir.
İsrail, Amerika'nın hamiliğinde dünyanın beşinci büyük askeri gücü olduğu için, Amerika'nın hedeflerini Ortadoğu'da savunduğu için bölgedeki her an patlamaya hazır bu barut fıçısı oldukça tehlikelidir.
İsrail halkı da rahatsız değil mi?
Elbette rahatsız. Sokağa çıkıp, barış için mücadele edenlerin yanı sıra, yoksulluk içinde yaşayıp paranın silaha, savaşa harcanmasına kızanlar da çok. Bir de, güven içinde yaşayamama sorunu var. Eğer barış isteniyorsa, iki taraf için de adil davranılmalı. Filistinlilere hakları verilmezse, İsrail'de de huzur ve güvenlik sağlanamayacaktır. Tabii ki, İsrail'in güvenlik içinde yaşaması, en meşru hakkıdır, ama 40 yıldan beri işgal altında yaşayan, BM kararlarına rağmen işgal edilen Filistin'in durumu dikkate alındığında İsrail'de güvenliğin sağlanmasının zor olduğu açıktır.
İşçi Partisi Başkanı ve Savunma Bakanı Amir Perez, seçim kampanyası sırasında barış politikası izleyeceğini söylememişti? Fakat, şimdi Lübnan'ı 20 yıl geriye götürmekten bahsediyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail Devleti, dışarıya saldırdıkça içerdeki eşitsizliği, adaletsizliği gözlerden gizleyeceğini, bu sorunu geri plana iteceğini düşünüyor. İsrail, neoliberal toplumsal yapının, vahşi kapitalist kuralların geçerli olduğu bir ülke. İsrail'de çok sayıda yoksul var. Bu yoksullar doğal olarak "Neden orduya ve silahlanmaya para ayrılıyor da, sosyal alana para ayrılmıyor" diye soruyorlar.
Perez'in seçimlerden önce, bu sorulara paranın toplumsal alanda harcanacağı, yoksulların durumunun düzeleceği, bu yönde politika yapılacağı cevabını vermişti. Bu sayede de, yoksulluk sınırının altında yaşayanların çoğunluğunun oylarını aldı. Ardından Savunma Bakanı oldu ve her şeyi unuttu. Çünkü dışa yönelik saldırılar, sosyal sorunları unutturmak için çok güzel bahanelerdir.
İsrail politikasındaki ABD'nin rolü nedir?
ABD'nin yılda 3 milyarlık maddi yardımı olmasa, Güvenlik Konseyi'nde İsrail'e verdiği destekler olmasa, herşey bambaşka olurdu. İsrail, ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarını savunuyor,ABD de Filistin'e saldırması, baskı yapması için İsrail'e destek veriyor. Terörle mücadeleden yalnızca öldürmeyi anlayan ABD'nin, İsrail'de terörün gerçek nedenleriyle mücadele edilmesini teşvik etmesi beklenemez.
Barış için neler yapılmalı?
İsrail, BM kararlarına uymalı, işgal altındaki bölgelerden çekilmeli, mülteciler sorunu çözülmeli, bağımsız, eşit haklara, egemenlik hakkına sahip Filistin devleti tanınmalı. Aslında bunlar, dünya barışının önkoşullarıdır. Olmert, sınırları değiştirmek istiyor. Arap ülkelerinin diz çökmesi bekleniyor. Hiçbir halk böyle bir durumu kabul etmez, işgalcinin önünde diz çökmez.
Felicia Langer kimdir? Felicia Langer, insan hakları savunucusu ve Alternatif Nobel Ödülü sahibi bir yazar. Esas mesleği avukatlık olan Langer, Musevi bir ailenin çocuğu olarak Polonya'da doğdu. II. Dünya Savaşı sonrası eşiyle birlikte İsrail'e göç etti. İsrail'in saldırgan politikasını sürekli olarak teşhir edip, karşı çıktığı için baskı ve sansürle karşılaşınca 1990 yılında İsrail'i terketti, Almanya'ya yerleşti. Langer'in, İsrail'in saldırgan politikası ve Filistin halkının durumuyla ilgili çok sayıda kitabı var.
Felicia Langer kimdir? Felicia Langer, insan hakları savunucusu ve Alternatif Nobel Ödülü sahibi bir yazar. Esas mesleği avukatlık olan Langer, Musevi bir ailenin çocuğu olarak Polonya'da doğdu. II. Dünya Savaşı sonrası eşiyle birlikte İsrail'e göç etti. İsrail'in saldırgan politikasını sürekli olarak teşhir edip, karşı çıktığı için baskı ve sansürle karşılaşınca 1990 yılında İsrail'i terketti, Almanya'ya yerleşti. Langer'in, İsrail'in saldırgan politikası ve Filistin halkının durumuyla ilgili çok sayıda kitabı var.
Evrensel'i Takip Et