31 Temmuz 2006 21:00

Dersim'in müziği Munzur suyudur!

Erivan Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Sovyet Kürtlerinden Kürdolog Prof. Dr. Celilê Celil, 6. Munzur Kültür ve Doğa Festivali'ndeki programı çerçevesinde Tunceli'ye geldi. Kürt edebiyatı, dili ve folkloru üzerinde önemli akademik çalışmaları olan Celîl'in, Tunceli'ye ilk gelişi. Celîl, Dersim müziği, folkloru üzerinde araştırma yapmak istiyor. Dersim müziğinin çok tanımlanamayan ve çok özel, farklı bir ses olduğunu belirten Celilê Celîl, Dersim'deki müziğin tınılarını, Munzur suyuna, dağlarına ve rüzgarına benzetiyor, hatta bu müziğin Munzur suyunun kendisi olduğunu ifade ediyor. Dersim'deki dinsel inanışların kökeni, tarihi, edebiyatı ve dili üzerinde yeterince akademik araştırmaların yapılmadığını belirten Celilê Celîl, bunun Kürt aydınlarının sorumluluğunda olduğunu belirtiyor. Celîl, hem izlenimlerini hem de Dersim müziği konusunda yapmak istediği çalışmayı anlattı. Dersim'e geldiniz, doğasını, insanlarını, kültürünü gördünüz… izlenimleriniz nasıl? Buranın insanları, buranın topraklarıyla yüz bulmuş diyebilirim. Ben buraya gelmeden önce buradaki insanları, buradaki doğayı hep hayal ederdim. Kendi kendime düşünürdüm hep. Hele ben gençlik yıllarımda yazdığım zaman bura insanlarının toprakları gibi asi olduğunu söylerdim. Bir deneme yazmıştım Dersim üzerine, Dersim tarihi üzerine, bu izlenimlerimi yazmıştım. Hakkari'ye gittim. 2003 yılıydı. Yüksekova'ya gittim. Cizre'ye gittim. Orada Botan Mirlerini öğrendim. İstanbul'a gittim sonra, İstanbul'un benim için iki yüzü vardı. Birincisi dış basında yazılıp çizilen yanı, bir de benim gördüğüm. Benim gözümde güzel İstanbul. Orada Kürt yazar ve edebiyatçılarıyla tanıştım. Şimdi benim Dersim'i görme şansım oldu. Beni bir söyleşiye davet ettiler. Çok sevindim. Gönül hoşluğuyla geldim, geldim ki Dersimi göreyim. Elbette burada problemler var, sorunlar iç içe geçmiş. Ben uzun süre Dersim il sınırlarında bekletildim. Yol uzadı yani, aramalar yapıldı... Dışardan Türkiye'ye gelirken pasaport, kimlik kontrolü yapılmadı. Dersim'e girerken bunların hepsini kaç kez gösterdim sayısını hatırlamıyorum. Dersim'e girerken gözlerimin önünde daha önce hayalimde kurduğum Dersim vardı. Bir de şimdi gördüklerim var. Buranın insanlarının kendisine özel bir kültürü, ahlakı olduğunu gördüm. Oturuşları, giyinişleri gerçekten kendine özgü. Tamamen otantik ve kendine has… Suriye'yi, Diyarbakır'ı Hakkari'yi gezdim, Dersim kalmıştı onu da gördüm ve hepsinin birbirini tamamladığını gördüm. Ama Dersim'in bir farkı, giyim kuşamında. Burası hem Dersim'dir, hem de Avrupa'dır. Dersim'i diğer Kürt bölgeleriyle karşılaştırdığınız da nasıl bir fotoğraf ortaya çıkıyor? Bu yöredeki tarihi, edebiyatı, kültürü nasıl yorumluyorsunuz? Dersim kendi tarihiyle çok dikkat çekiyor benim için. Hem ismi bile buradan görmek lazım. Tunceli ismi benim için yenidir. Bana göre bunun anlamı yok. Has olan Dersim'dir. Dersim dedikleri zaman, Munzur suyu akla gelir, Düzgün Baba, Seyit Rıza, aşiretler gelir. Dersim kendisi ve dağlarıyla bir dünyadır. Yüzyıllardır Dersimliler kendi yaşamını doğasıyla paylaşıyor. Edebi bir metinde bir anektod dikkatimi çekti. 120 yıl öncesinde, Osmanlı Sultanı Dersim'e yol yapmak istiyor. Osmanlı yol araç gereçlerini yığıyor Dersim topraklarına. Her çalışma sonrasında, bütün araç gereçler suya atılıyor. Bizim basın bu tür şeylere, bunlar ne kadar da gelişmemiş, ilkel diye nitelendiriyorlar. Oysa bana göre, onlar yaşamlarını, özgürlüklerini dağla özdeşleştirmişler. Bunun böyle algılanması gerekir. Çünkü yolun yapılması demek farklı insanların gelip gitmesi ve onların kendi yerlerinden edilme endişesini beraberinde getiriyor. Munzur'un suyu, dersimin dağları, bitkileri başlı başına bir güzellik. Her gördüğümde başka bir haz alıyorum. Eski yaşam kültürleri aklıma geliyor. Kofili hanımlar var. Kendi müzikleri, ezgileri var. Bunları duymak, görmek çok güzel. Müziğiyle, oturup kalkmalarıyla, folkloruyla, yani her yönüyle özgün. Ama Dersim bölgesinde yeteri kadar tarih, edebiyat ve dil araştırması yapılmamış. En azından akademik araştırmalar yapılmalı. Bir kısım Kürt aydınları, dil bilimcileri dilin standartlaşması gerektiğini öne sürüyorlar, siz ne diyorsunuz? Hatta kimi görüşe göre Zazaca'yı dilin önünde bir engel olarak görüyorlar? Dilin standartlaşması her zaman tartışılan bir konu. Irak aydınları dil birliğinden yanalar. Ama dil birliği lehçeleri öldürür. Edebiyat başka bir şey. İnsan vücudu gibi bir organizma desek yerinde olur. Her sözcüğü almaz, kendisine uyanı alır. Bir süreçtir. Kendisini kendi özgün koşullarında yaratır. Şunu da söylemek lazım. Zazaca da Kürtçe'nin kaynağını oluşturuyor. Gramer, ses yapısı fonetik olarak Kürtçe'nin ilk formunu oluşturuyor. Sorun dilde değil. Ama Kürtçe ile ilgilenen bunun geliştirilmesinde payı olanlar, birbirlerini desteklemiyorlar. Başkasının eserini incelemiyorlar. Herkes kendi çevresine bakıyor. Halbuki birçok bilimsel araştırma yapılabilir. Bunun olanakları da çok şu anda. Dersim'e gelişinizin bir nedeni de buradaki müziği, mitolojik anlatımlarını öğrenmek, buranın folklorunu incelemek. Bir dizi derlemeler yapıp melodileri, ezgilerin kayıtlarını almak… Bunu biraz açar mısınız? Ben kendim müzikolog değilim, ama benim ilgimi çok çekiyor Dersim müziği. Benim bu tür şeyler hep ilgimi çektiği için bunları topluyorum, ses kayıtlarını bir araya getiriyorum. Onların notalarını çıkarıyorum. Avrupa'da bu yönlü araştırmalarım var. Viyana Kürt Enstitüsü olarak çıkarıyoruz. Bu sayıya da Dersim müziğini ayırmak istiyorum. O yüzden Dersim'de kaldığım sürece buradaki yaşlı insanlara, müzikle uğraşanlara ulaşıp bir şeyler çıkarmaya çalışacağım. Ben Dersim müziği üzerine eğildiğimde, Dersim müziğinde tanımadığımız tanımlayamadığımız bir ses var. Öyle bir ses ki çok ölçülü, yumuşak, su gibi diyebilirim. Akıyor sürekli, suyun rüzgarın sesi gibi… Kendi ritminde, bir üslupla sesini yaratmış, yani Dersim müziği Munzur'un kendisidir. Biz akşam Munzur kıyısında bir yemek yedik. Bir bayan Zazaca bir parça çalıyordu. O kasedi değiştirmeye çalıştı. Ben dedim bu Munzur suyuna çok yakışıyor, kalsın bu dedim. Munzur suyu kendisi zaten melodi. İnsan ruhuna bir ferahlık veriyor. Dersim müziği de aynen öyle, nasıl ki dağlarda bir esinti var, insanı rahatsız eden, insanı kaçırtan değil, seni dinlendiren, bunun da ötesinde düşündüren bir melodisi, sesi, gırtlağı var. Bana göre, Dersim halkı, kendi kültürüne, diline, müziğine sıkı sıkıya sahip çıkmalı. Ben burada araştırma yapmaya geldim. Ama kimse bana bu konuda yardımcı olmuyor.

Evrensel'i Takip Et