23 Haziran 2006 21:00
Alman ordusu için anıt
GÜNÜN YAZILARI
Uzun yıllar ordu ile "sıkıntılı bir ilişki" içinde olan Almanya, bu ilişkiyi "normale" dönüştürmeye çalışıyor. İkinci Dünya Savaşı'nı kaybettikten 11 yıl sonra, 1956 yılında, büyük protestolar eşliğinde kurulan orduya yaklaşım sürekli sorunlu oldu.
Geçtiğimiz günlerde Federal Ordu'nun kurulmasının üzerinden 44 yıl geçmesine ve bu süreçte yüzlerce askerin görevleri başında ölmesine rağmen, bir anıtları olmadığı açıklandı. Federal Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, bu süre içinde 2600 askerin yaşamını yitirdiği bildirilirken, bunların 64'ünün Almanya dışında öldüğü açıklandı.
Bakanlığın açıklamasına göre, 2007 yılında törenle açılacak olan "şehit asker anıtı" başkent Berlin'de olacak.
Partilerin ikiyüzlülükleri İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "Bir daha eline silah alan bir Alman'ın elleri çürüsün" diyen CSU'lu (Hıristiyan Sosyal Birlik) Franz-Josef Strauss, Savunma Bakanı olduktan sonra Almanya'nın atom silahları sahibi olmasını talep edebilmişti. Benzer bir biçimde, sosyal demokrat politikacılar da "Komşularımızı ve dünyayı tehdit edecek yeniden silahlanmaya ve askerileşmeye izin vermeyiz" demiş, ancak daha sonra ülkeyi NATO'ya sokmuş, Soğuk Savaş'ta taraf yapmışlardı. En son büyük ikiyüzlülüğü ise Birlik90/Yeşiller Partisi sergilemişti. 1990'lı yılların ikinci yarısına kadar "savaş karşıtı" veya "barış partisi" gibi lakaplarla anılan Yeşiller, hükümete gelmelerinin üzerinden birkaç ay geçmeden Yugoslavya'ya karşı NATO'nun askeri operasyonuna destek verdikleri gibi bizzat Alman askerlerinin de bu saldırıda yer almaları için özel çaba harcadılar.
Değişik kılıflar bulunuyor Anayasa'da ordunun sadece "nefsi müdafaa" için var olduğu ve ülke içinde kesinlikle görev yapamayacağı gibi maddeler uzun yıllar içinde, 'iğneyle kuyu kazar gibi', ama büyük bir azimle değiştirildi. Almanya'nın emperyalist planlarına bağlı olarak ülke dışında görev yapması için, "insani yardım" veya "müttefikleri kitle imha saldırılarından korumak için özel birlik sevkiyatı" gibi değişik kılıflar bulan düzen partileri, şimdi anayasayı değiştirmeye hazırlanıyorlar. Burjuva politikacıları, özellikle doğal afet dönemlerini bu tür görevler için değerlendirdiler. Orduya ilk ülke içi görev, 1962 yılında Hamburg İçişleri Senatörü olan yapan Helmut Schmidt (SPD) tarafından verilmişti. Schmidt, şehri su basmasının ardından NATO'ya bağlı Alman helikopter ekiplerini yardıma çağırdı.
'İlişki normale dönmeli' Burjuva politikacılar bugün de, "Bu ordu bizim ordumuz, ülke içinde bir sorun, bir tehdit varsa tabii ki müdahale edebilmeli. Ülke dışında çıkarlarımız söz konusu olduğunda da öyle" gibi açıklamalarla "sokaktaki adam"ı ikna etmeye çalışıyor. Halkın büyük bölümünün orduya şüpheyle yaklaşması karşısında politikacı ve generaller "Ordu-halk ilişkisi normale dönmeli" görüşünde. Bunun için Savunma Bakanlığı ve ordu tarafından özel reklam kampanyaları hazırlanıyor.
Kongo çıkarması Afrika ülkesi Kongo'da yapılacak seçimleri "güvenceye alma" iddiasıyla kurulan uluslararası birlik içinde en fazla Alman askeri yer alıyor. BM şemsiyesi altında yapılan bu emperyalist müdahaleye destek bulmak için haftalarca özel televizyon programları yayınlatan, gazetelerde Kongo üzerine "araştırma" yazıları çıkartan Savunma Bakanlığı ve ordunun propaganda birimleri, ülkenin en büyük muhalefet partisinin seçimlere katılmasının engellendiğini gizliyor. Bu propaganda eşliğinde halk "soğuk gerçeklere" de alıştırılıyor. Kongo'nun önemli maden yataklarına sahip olduğuna dikkat çeken Federal Savunma Bakanı Franz-Josef Jung, "Ülkemizin geleceği açısından çok önemli olan bu yeraltı zenginliklerine giden yolun açık tutulması ve güvence altına alınması geleceğimiz için büyük önem arz etmektedir" diyerek, müdahalenin asıl sebebini açıkça ilan ediyor.
Beyaz defter SPD/Yeşiller hükümetinin son savunma bakanı Peter Struck, görevi halefi Jung'a teslim etmeden önce ordunun yeni görevlerini belirleme yolunda bir hayli yol kat etmişti. Kamuoyunda "Ordunun Beyaz Defteri" ismiyle anılan bir rapor hazırlatan Struck, "Artık Almanya gerektiğinde Hindukuş'ta da savunulacak" diyerek yayılmacı politikayı ortaya koymuştu. Kitapçığın yayınlanmasından kısa bir süre sonra Afganistan'da meydana gelen bir kazada Alman askerlerinin yaşamlarını yitirmesini vesile ederek açıklama yapan Struck, "Eğer dünyada daha fazla görev ve yükümlülük üstlenmek istiyorsak Almanya asker ölümlerine alışmalı. Bu sadece bir başlangıç" demişti.
Kongo'ya gidenler çok özel!.. Federal Parlamento, Kongo'ya asker gönderme kararı aldıktan sonra, ordunun imajını geliştirme çalışmalarına hız verildi. Alman ordusunun Kongo halkını yakından tanımak istediği, bunun için özel öncü birimleri ülkeye gönderip araştırma yaptırdığı haberleri medyada yer aldı. Yetkililer, "Kongo'ya gönderilen ekiplerdeki askerler özel seçilmiş olacak" diyorlar. Bu temkinin nedeni, birkaç yıl önce Bosna Hersek'e gönderilen askerler arasında ırkçıların ortaya çıkması. Kongo'ya neonazilerin gönderilmesinin ordunun imajını yerle bir edeceği ortada. Kongo'ya gönderilecekler arasına neonazilerin karışmaması için yoğun çaba gösteren yetkililer, başka bir şeyin son an farkına vardılar. Kongo'ya gidecek askerler arasında Nazi yoktu fakat sapıklar vardı! Geçtiğimiz hafta, Kongo'ya gönderilecek paraşütçüler birliğinde, sayısı bildirilmeyen düzeyde asker, başka askerler tarafından kendilerine sebze ve meyve ile tecavüz edildiğini açıkladı. Federal Ordu Basın Dairesi, olayların doğru olduğunu kabul etti. Daire, "Bu ilişkiler içine giren askerler Kongo'ya gönderilmeyecek" denildi. Açıklamada ayrıca soruşturma açıldığı bildirildi.
Partilerin ikiyüzlülükleri İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "Bir daha eline silah alan bir Alman'ın elleri çürüsün" diyen CSU'lu (Hıristiyan Sosyal Birlik) Franz-Josef Strauss, Savunma Bakanı olduktan sonra Almanya'nın atom silahları sahibi olmasını talep edebilmişti. Benzer bir biçimde, sosyal demokrat politikacılar da "Komşularımızı ve dünyayı tehdit edecek yeniden silahlanmaya ve askerileşmeye izin vermeyiz" demiş, ancak daha sonra ülkeyi NATO'ya sokmuş, Soğuk Savaş'ta taraf yapmışlardı. En son büyük ikiyüzlülüğü ise Birlik90/Yeşiller Partisi sergilemişti. 1990'lı yılların ikinci yarısına kadar "savaş karşıtı" veya "barış partisi" gibi lakaplarla anılan Yeşiller, hükümete gelmelerinin üzerinden birkaç ay geçmeden Yugoslavya'ya karşı NATO'nun askeri operasyonuna destek verdikleri gibi bizzat Alman askerlerinin de bu saldırıda yer almaları için özel çaba harcadılar.
Değişik kılıflar bulunuyor Anayasa'da ordunun sadece "nefsi müdafaa" için var olduğu ve ülke içinde kesinlikle görev yapamayacağı gibi maddeler uzun yıllar içinde, 'iğneyle kuyu kazar gibi', ama büyük bir azimle değiştirildi. Almanya'nın emperyalist planlarına bağlı olarak ülke dışında görev yapması için, "insani yardım" veya "müttefikleri kitle imha saldırılarından korumak için özel birlik sevkiyatı" gibi değişik kılıflar bulan düzen partileri, şimdi anayasayı değiştirmeye hazırlanıyorlar. Burjuva politikacıları, özellikle doğal afet dönemlerini bu tür görevler için değerlendirdiler. Orduya ilk ülke içi görev, 1962 yılında Hamburg İçişleri Senatörü olan yapan Helmut Schmidt (SPD) tarafından verilmişti. Schmidt, şehri su basmasının ardından NATO'ya bağlı Alman helikopter ekiplerini yardıma çağırdı.
'İlişki normale dönmeli' Burjuva politikacılar bugün de, "Bu ordu bizim ordumuz, ülke içinde bir sorun, bir tehdit varsa tabii ki müdahale edebilmeli. Ülke dışında çıkarlarımız söz konusu olduğunda da öyle" gibi açıklamalarla "sokaktaki adam"ı ikna etmeye çalışıyor. Halkın büyük bölümünün orduya şüpheyle yaklaşması karşısında politikacı ve generaller "Ordu-halk ilişkisi normale dönmeli" görüşünde. Bunun için Savunma Bakanlığı ve ordu tarafından özel reklam kampanyaları hazırlanıyor.
Kongo çıkarması Afrika ülkesi Kongo'da yapılacak seçimleri "güvenceye alma" iddiasıyla kurulan uluslararası birlik içinde en fazla Alman askeri yer alıyor. BM şemsiyesi altında yapılan bu emperyalist müdahaleye destek bulmak için haftalarca özel televizyon programları yayınlatan, gazetelerde Kongo üzerine "araştırma" yazıları çıkartan Savunma Bakanlığı ve ordunun propaganda birimleri, ülkenin en büyük muhalefet partisinin seçimlere katılmasının engellendiğini gizliyor. Bu propaganda eşliğinde halk "soğuk gerçeklere" de alıştırılıyor. Kongo'nun önemli maden yataklarına sahip olduğuna dikkat çeken Federal Savunma Bakanı Franz-Josef Jung, "Ülkemizin geleceği açısından çok önemli olan bu yeraltı zenginliklerine giden yolun açık tutulması ve güvence altına alınması geleceğimiz için büyük önem arz etmektedir" diyerek, müdahalenin asıl sebebini açıkça ilan ediyor.
Beyaz defter SPD/Yeşiller hükümetinin son savunma bakanı Peter Struck, görevi halefi Jung'a teslim etmeden önce ordunun yeni görevlerini belirleme yolunda bir hayli yol kat etmişti. Kamuoyunda "Ordunun Beyaz Defteri" ismiyle anılan bir rapor hazırlatan Struck, "Artık Almanya gerektiğinde Hindukuş'ta da savunulacak" diyerek yayılmacı politikayı ortaya koymuştu. Kitapçığın yayınlanmasından kısa bir süre sonra Afganistan'da meydana gelen bir kazada Alman askerlerinin yaşamlarını yitirmesini vesile ederek açıklama yapan Struck, "Eğer dünyada daha fazla görev ve yükümlülük üstlenmek istiyorsak Almanya asker ölümlerine alışmalı. Bu sadece bir başlangıç" demişti.
Kongo'ya gidenler çok özel!.. Federal Parlamento, Kongo'ya asker gönderme kararı aldıktan sonra, ordunun imajını geliştirme çalışmalarına hız verildi. Alman ordusunun Kongo halkını yakından tanımak istediği, bunun için özel öncü birimleri ülkeye gönderip araştırma yaptırdığı haberleri medyada yer aldı. Yetkililer, "Kongo'ya gönderilen ekiplerdeki askerler özel seçilmiş olacak" diyorlar. Bu temkinin nedeni, birkaç yıl önce Bosna Hersek'e gönderilen askerler arasında ırkçıların ortaya çıkması. Kongo'ya neonazilerin gönderilmesinin ordunun imajını yerle bir edeceği ortada. Kongo'ya gönderilecekler arasına neonazilerin karışmaması için yoğun çaba gösteren yetkililer, başka bir şeyin son an farkına vardılar. Kongo'ya gidecek askerler arasında Nazi yoktu fakat sapıklar vardı! Geçtiğimiz hafta, Kongo'ya gönderilecek paraşütçüler birliğinde, sayısı bildirilmeyen düzeyde asker, başka askerler tarafından kendilerine sebze ve meyve ile tecavüz edildiğini açıkladı. Federal Ordu Basın Dairesi, olayların doğru olduğunu kabul etti. Daire, "Bu ilişkiler içine giren askerler Kongo'ya gönderilmeyecek" denildi. Açıklamada ayrıca soruşturma açıldığı bildirildi.
Evrensel'i Takip Et