16 Mayıs 2006 21:00
OLCAYTO ART/ ABLA BURASI ŞEHİR Mİ?
GÜNÜN YAZILARI
"Şehir" adlı şiirinde böyle diyordu Kavafis.
Yaşanılan kentin insan hayatının, davranışlarının temel girdilerinden biri olduğu aşikar. Özellikle metropolde hele ki İstanbul'da bir hayat kuranlar için şehrin kaotik vurdumduymazlığı herkesin dilinde ortaklaşırken -en azından "dükkanı kapatıp Bodrum'a yerleşecek" olamayanlar açısından- sorunların içerisinde kendini tanımlamak, çözüme dair kendine pay biçmek, hayıflanmaktansa, en doğrusu. Şehrin bütün sorunlarıyla yüzleşmek de denilebilir buna.
Anlaşılacağı gibi bugün yaşadığı şehrin (İstanbul'un) sorunlarını kendini de içinde tanımlayarak tematikleştiren, onunla yüzleşen bir müzisyen ve onun albümünden bahsedeceğiz.
Olcayto Art ilk albümünde böylesi bir sorguyla tanışıyor dinleyenleriyle. İstanbul'un -ki buna artık ülkenin de denilebilir- tüm kaosuna "çocuksu" bir "selam" verip soruyor "Abla Burası Şehir mi?"...
Ama bu; cicili bicili giyinmiş elinin beyazlığı hiçbir kire, pasağa değmemiş bir çocuk değil...
Aksine yaşamın tam orta yerinde, o kavganın en temel aktörlerinden... Olcayto anlatsın albümle aynı isimdeki ("Abla Burası Şehir mi?") şarkısındaki dizeyle: "Bir çocuk var Sirkeci'de simitçi/ O da biraz benim gibi devrimci/Kendine bir tezgâh yapmış el işi/Tekerleri yok, şekerleri yok, ruhsatı yok/Annesi yok babası yok/Benim de yok, benim de yok "...
Bahsi geçtiği üzre şarkıların çoğu sanatçının İstanbul'da yaşadığı "otobiyografik" kesitlerden oluşmakta. Albüm tıpkı bir roman gibi başından sonuna ki buna albümün ön ve arka kapak tasarımlarını da katarak ekseni kent ve dolayımda yitirilen değerlerin sorgulanması, kirlenmişliklerin teşhiri şeklinde bir bütünleme... (Burada unutmadan; albümün grafik tasarım ve fotoğrafları Sine Boran Art, desenleri ise Serdar Akkılıç'a ait ve albümün bütün ideolojisini yansıtır nitelikte-güzellikte...)
Ne kalır? Hemen girişte "Tarlabaşı Şarkısı" (Tarlabaşı fakir yurdu/Kahvelerde işsiz ordu/Kadınlara bir çay yeter", devamında "Abla Burası Şehir mi?" (Böyle korkulu bir kabus bir ömür çekilir mi?) ve sonrasında "Her Zaman" (Zaman bir patlayıcı, zaman mide bulandırıcı, zaman bir savaş hali, zaman tecavüzcü" ve derken "Ne Kalır"...
Evet bu şarkıda durmakta yarar var. Çünkü bizleri Kavafis'in o eşsiz dizesine götüren şarkı bu... "Ver elini gidelim buralardan/Kurtuluruz belki bu acılardan" diye klasik bir hayıflanma halinden albümün belki de en vurucu dizesiyle albümün kırılma noktasını dinleyenlerle paylaşıyor Olcayto Art: "Gidersek sevgilim buralardan/Bilmem ki ne kalır aşkımızdan..." Takibindeki şarkılar da yine kentli bireyin yalnızlaşması, kendi deyişiyle "kaybedenlerin" öyküsü devam ediyor.
Piyasaya selam vermeden Albümün müzikal örgüsü de bu katoik içeriğe Erol Hoş ve Olcayto Art tarafından uygun bir biçimde düzenlenmiş. Senelerdir besteleri çeşitli sanatçılar tarafından söylenmiş ve yine değişik sanatçılara enstrüman çalmış Olcayto Art'ın bu birikimi; alanında usta müzisyenlerin albüme katılmasıyla yansımış. (İsmail Soyberk, Hüsnü Şenlendirici, Başar Dikici, Waxman, Uğur Yılgın, Gündem Yaylı Grubu, Hilmi Yarayıcı, Yekbun). Albümün etiketi ise Cem Yıldız ve Olcayto Art'ın beraber kurduğu Naftalin Müzik. Müzikal duruşu ve müziğe bakışı şöyle anlatılıyor Olcayto Art'ın: Üç ülke ve üç meslek değiştirerek müzikte ve İstanbul'da karar kılan Olcayto Art'ın bağlama ve aşıklık geleneğiyle oluşan müzik örgüsü İstanbul'da kimlik ve tarzdan uzak enstrüman çeşitliliği ile icra edilen melez bir müziğe evriliyor. Böylelikle kendi müziğine yeni bir yaşama alanı tanımlıyor ki bu profesyonellikle mesafeli, sanatsal kaygıyı abartmayan ama piyasaya da selam vermeyen bir müzik... Son olarak Olcayto Art'ın müziğin dışında bırakılan dünyayı-söylemi yeniden müziğe kazandırma amacını güttüğünü de aktaralım. Alternatif yakıştırmasını tam anlamıyla hak eden, gerçek kentli müziğin ve içeriğin kaynaşmasından oluşan bu albümü dinleyin ve siz de kendize el işi bir tezgâh yapın- ama bu şehirde olsun!
Ne kalır? Hemen girişte "Tarlabaşı Şarkısı" (Tarlabaşı fakir yurdu/Kahvelerde işsiz ordu/Kadınlara bir çay yeter", devamında "Abla Burası Şehir mi?" (Böyle korkulu bir kabus bir ömür çekilir mi?) ve sonrasında "Her Zaman" (Zaman bir patlayıcı, zaman mide bulandırıcı, zaman bir savaş hali, zaman tecavüzcü" ve derken "Ne Kalır"...
Evet bu şarkıda durmakta yarar var. Çünkü bizleri Kavafis'in o eşsiz dizesine götüren şarkı bu... "Ver elini gidelim buralardan/Kurtuluruz belki bu acılardan" diye klasik bir hayıflanma halinden albümün belki de en vurucu dizesiyle albümün kırılma noktasını dinleyenlerle paylaşıyor Olcayto Art: "Gidersek sevgilim buralardan/Bilmem ki ne kalır aşkımızdan..." Takibindeki şarkılar da yine kentli bireyin yalnızlaşması, kendi deyişiyle "kaybedenlerin" öyküsü devam ediyor.
Piyasaya selam vermeden Albümün müzikal örgüsü de bu katoik içeriğe Erol Hoş ve Olcayto Art tarafından uygun bir biçimde düzenlenmiş. Senelerdir besteleri çeşitli sanatçılar tarafından söylenmiş ve yine değişik sanatçılara enstrüman çalmış Olcayto Art'ın bu birikimi; alanında usta müzisyenlerin albüme katılmasıyla yansımış. (İsmail Soyberk, Hüsnü Şenlendirici, Başar Dikici, Waxman, Uğur Yılgın, Gündem Yaylı Grubu, Hilmi Yarayıcı, Yekbun). Albümün etiketi ise Cem Yıldız ve Olcayto Art'ın beraber kurduğu Naftalin Müzik. Müzikal duruşu ve müziğe bakışı şöyle anlatılıyor Olcayto Art'ın: Üç ülke ve üç meslek değiştirerek müzikte ve İstanbul'da karar kılan Olcayto Art'ın bağlama ve aşıklık geleneğiyle oluşan müzik örgüsü İstanbul'da kimlik ve tarzdan uzak enstrüman çeşitliliği ile icra edilen melez bir müziğe evriliyor. Böylelikle kendi müziğine yeni bir yaşama alanı tanımlıyor ki bu profesyonellikle mesafeli, sanatsal kaygıyı abartmayan ama piyasaya da selam vermeyen bir müzik... Son olarak Olcayto Art'ın müziğin dışında bırakılan dünyayı-söylemi yeniden müziğe kazandırma amacını güttüğünü de aktaralım. Alternatif yakıştırmasını tam anlamıyla hak eden, gerçek kentli müziğin ve içeriğin kaynaşmasından oluşan bu albümü dinleyin ve siz de kendize el işi bir tezgâh yapın- ama bu şehirde olsun!
Evrensel'i Takip Et