13 Mart 2006 23:00

Toprak işgali, üretim, direniş

ABD'nin "arka bahçesi" diye nitelenen, ancak son zamanlarda bu tanımlamayı 'kuşkulu' kılan hareketlerin geliştiği Latin Amerika'nın en büyük ülkesi, Brezilya. Bu ülke adını, sıklıkla karnavalları ve futbol takımıyla duyursa da, açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca insan barındırıyor. Ülkede uzun mücadele geçmişine sahip halk hareketleri arasında en önemlilerinden biri, topraksız köylüler ile yoksulluğa son vermek isteyenlerin kurduğu "Topraksız Köylüler Hareketi" (MST). Bugüne değin 2 bini aşkın özel çiftliği işgal eden, 8 milyon hektar toprak ele geçiren, 350 bin kır yoksulunun toprak sahibi olmasını sağlayan ve işgal ettiği topraklarda kolektif üretim örgütleyen MST'nin İletişim Kollektifi üyesi gazeteci-yazar Alipio Freire ile Brezilya'daki emek hareketini ve Latin Amerika'daki "sol" dalgayı konuştuk. Evrensel: Brezilya'daki emek hareketini ve ülkedeki genel durumu özetleyebilir misiniz? Alipio Freire: Dünya çapındaki neoliberal politikalar ve bu politikaların güdümünde gelişen teknoloji, işsizlik ve dolayısıyla yeni örgütlenme sorunları yarattı. Ayrıca, hükümetlerin neoliberal politikalara uyumu, stratejik sektörlerin zayıflamasına neden oldu. Bu durum, dünya çapındaki özelleştirme kampanyalarının bir sonucu. Krizin yegane çözümü ise işçilerin devrimci partilerde örgütlenmesinden geçiyor. Brezilya'daki sorunların başında, topraksız yoksulların yeterince örgütlenememesi ve kent çalışanlarının da sendikal bürokrasi kıskacına takılması geliyor. Öte yandan, halk hareketlerini karalayan bir nefret dalgası yaratılmak isteniyor. Sağ partiler, emek merkezli hareketleri hedef tahtasına koyuyorlar. Hükümet de, bu emek düşmanı kampanyalara çanak tutuyor. Brezilya'nın en büyük sorunu, göç. Zorunlu göç öylesine yoğun ki, bundan 50 yıl önce neredeyse tamamen kırsalda yaşayan Brezilya, bugün metropollere kayma eğilimine girdi. Fakat, Türkiye'den farklı olarak, bizde kırsaldaki halk hareketleri daha güçlü ve örgütlü. MST'yi ve faaliyetlerini genel hatlarıyla anlatabilir misiniz? MST'nin genel sloganı; "İşgal Et, Diren, Üret"tir. Haretimizin özünü oluşturan bu kısa, fakat temel sloganı biraz daha açmak gerekirse; topraksız köylüler, ekim yapılmayan toprakları işgal eder ve hükümet üretimi tanıyıncaya değin, işgali sürdürür, yani direnirler. Bir süre sonra, hükümet işgali tanımak zorunda kalır ve bu toprakların artık topraksız köylülere ait olduğunu ilan eder. Bu süreç içerisinde, hükümetin teknisyenleri topraksız köylülerin işgal ettiği toprakların üretime uygun olup olmadığını araştırır. Sonunda topraklar köylülere verilir. Ardından, son safhaya girilir. Artık, üretimin kolektif bir biçimde örgütlenmesi ve ürünün adil bir biçimde pay edilmesi, satılması konusu gündeme gelir. Üretim, kooperatifler aracılığıyla kolektif olarak yapılır. MST, 20 yılı aşkın mücadelesinde yüzbinlerce topraksız köylüye toprak kazandırmış, milyonlarca hektar arazi işgal etmiş ve binlerce özel tarım çiftliğini kamulaştırmıştır. İşgal edilen topraklarda üretim kolektifleştirildiği gibi, eğitim, barınma, sağlık gibi sorunlar da kooperatiflerle çözülür. İşgalci köylüler, örneğin konut sorununu çözmek için binalar yapar, halkın bilinçlendirilmesi ve eğitim sorununun çözümü için halk eğitim merkezleri kurar ve hatta "özgür üniversiteler" olarak niteleyebileceğimiz bu eğitim merkezlerini kentlere dahi taşır. Hem kırsal, hem de kentteki öğretmen, doktor, mühendisleri ve başka birçok daldaki uzmanları çatısı altında toplayan özgür üniversiteler, tamamen MST'nin faaliyetlerinin sonucudur. Nasıl oldu da, toprak işgalleri bu kadar yaygın hale geldi? Aslına bakarsanız, toprak işgali anayasal bir haktır. Brezilya anayasasına göre, topraksız köylülerin belli bir süre ekim yapılmayan toprakları işgal etme hakkı var. Fakat medya ve sağ partiler, bunu bir haktan çok 'yasadışı eylem', topraksız köylüleri de adeta bir başka ülkenin topraklarını işgal eden çapulcular gibi göstermeye çalışıyor. Sol söylemlerle iktidara gelen Luiz Inacio 'Lula' da Silva hükümetini nasıl görüyorsunuz? MST olarak bizim bu hükümetten hiçbir beklentimiz yoktu. Silva, kendisinden beklendiği gibi hareket etti ve tavrını işçi ile köylülerden yana değil, burjuvaziden yana koydu. Latin Amerika'da, Venezüella'dan doğru esen sol bir rüzgar hakim. Bu eğilim hakkında ne düşünüyorsunuz? Latin Amerika'da yeni bir sol dalganın oluştuğu ortada. Fakat, bu konuda dikkat edilmesi gereken noktalar var. Brezilya halkı Lula'ya, Arjantin halkı (Nestor) Kirchner'e ve Şili halkı (Michelle) Bachelet'ye değişim için oy verdi. Fakat bu liderlerin bu konuda pek başarılı oldukları söylenemez. Venezüella ve Bolivya ise daha farklı. Chavez ve Morales hükümetleri, diğer sol hükümetlerine nazaran, daha halkçı programlar izliyorlar. Özellikle Chavez, neoliberal politikaları ülkeden kazımak için elinden geleni yapıyor. Burjuvazinin baskısına ve ABD tehditlerine rağmen Bolivarcı Anayasa hayata geçirilmeye çalışılıyor ve sosyalizme yürünmek isteniyor. Fakat, bu zorlu bir yol ve Chavez hükümetinin ilerleyebilmesi için eksikliklerini gidermesi, gerekli değişimleri yapması, halk güçleriyle ittifaklar kurması gerekiyor.

Evrensel'i Takip Et