7 Mart 2006 23:00
Tacim için 'dur-durak' yok
Sevgili Bekir Yıldız, benim fotoğraf makinemle birçok resmimi çekmiştir. Her defasında da, "Koş Habora, koş. Seni dururken resmetmek yanlış bir şey" derdi. Gerekçesini de açıklardı: "Arkadaşlara, dostlara sorarım hep, 'N'apıyorsun'? diye. Sen dahil, hepsinin verdiği yanıt aynıdır: 'Koşuşturuyoruz işte'. Bu sözü gerçekten yaşayan tek insan sensin. Senin neden böyle sıska olduğunun nedenlerini sigaraya ya da az yemek yemene bağlayanlar, yanılıyorlar. Senin zayıflığın o koşuşturmadan
"
Aradan yıllar geçti, yayınevime ilk öykü kitabı "Reşo Ağa"yla destek çıkan Bekir Yıldız'ı yitireli. Şimdi onun bu sözlerini anımsıyorum, bir de Bekir Yıldız'ın sağken peşinden koşanların, bugün nasıl unuttuğunu da. Böylesine mi iki yüzlü bizim aydınlarımızın çoğu? Ve bu aydınlarımız Türkiye'ye ışık tutacaklar, emekçileri, yoksul halkı aydınlatacaklar ve Türkiye'yi "Refah"a kavuşturacaklar!.. Hadi canım sen de, ufak at da oğul Unakıtan'ın civcivleri yesin.
Belki de Tacim Çiçek'i biraz da bu yüzden çokça seviyorum. Çünkü o, sürekli koşuşturuyor. Yazıyor, çiziyor, panellerden panellere koşuyor, okuyor, notlar alıyor ve en sorunlu günlerinde bile çalışmasına ara vermiyor. O zor dönemde bile yüzünden gülümseme eksik olmuyor.
Tacim Çiçek, en yakın arkadaşlarından yediği kazıklar karşısında bile sevecenliğini yitirmiyor. Ve hepsinden ötesi şakalara da, kendisine karşı yapılan ağır takılmalara da bozulmuyor. Bir dostum var. Dostum dediysem, yaşıtım falan değil, oğlumdan da, kızımdan da küçük. Şimdi çoook uzaklarda Sinan. Yeni Zelanda da mı ne! Her çeşit şakayı sineye çekerdi, ama intikamını da alırdı.
İstanbul'da, Cağaloğlu'nda Bekir Yıldız'dan, İzmir'de Tacim Çiçek'e, oradan da Yeni Zelanda'nın yenilerinden Sinan'a gittim. Tacim'di ortak payda.
Tacim Çiçek 1958'de Adana, Ceyhan'da doğdu. Eline fırsat geçtikçe tüm dergilerde, yerel gazetelerde yazdı. Kıyı, İmece, Gerçek Sanat, Sorun, Yeni Düşün, Eylül, Oluşum ve diğer birçok dergi ve gazete
Bir aralar "Özgür Emekçioğlu" takma adıyla da yazılar yazar Tacim. Özgür Emekçioğlu
Bilmiyorum, benim hoşuma gitti.
TYS İzmir Temsilcisi olduğum günlerde, ne zaman kendisini bir panele çağırsam, ikiletmeden gelirdi. TYS'nin verdiği görevlerden kaçmıyordu. Şimdilerde, Metin Erten'in temsilcilik günlerinde de durum aynı. Verilen hen görevi, belki de içinde bulunduğu örgütü duyduğu saygıdan dolayı, kabul ediyor, itiraz etmiyor.
Ama şöyle diyor, "Beyaz Kısa Pantolon" adlı öykü kitabının arka kapağında: "Ne şiirler okudum okullarda, ne de piyeslerde rol alabildim. Öğretmenlerin gözüne batamadım. Beni göreni olmadı
Hep sizlerden uzakta, kıyıda, köşede kaldım. Varlığımı bile hissetmediniz, hiçbir zaman. Benimle alay etmek için kimi kez aranıza alanınız olmadı değil, bunu şimdi daha iyi anlıyorum."
Tabii Tacim değil, burada anlatılan, öykünün gerektirdiği sözcükler. Ama "Birinci tekil şahıs" olunca
Neyse
Turan Altuntaş, yirmi yıl önce Yeni Adana'da şöyle yazmış, Tacim üzerine: "Tacim Çiçek çok yönlü bir sanatçı olsa gerek, yazılarından öyle anlaşılıyor. Şiir, öykü, deneme yazıyor. Kafka'nın varoluşçuluğuna benziyor yazıları
Özellikle denemelerini iki kez okumak zorunda kalıyorum. Denemesini okurken, bir başka evrende yaşıyor, düş görür gibi oluyorum
"
Zamanla yarışıyor Tacim Ççiek, zamanla yarışıyor. Okumak, yazmak ve hepsinden öte oğlu Seçkin'le yakından ilgilenmek. Belki bir yerde dünyasını Seçkin üzerine kurmuş Tacim. Seçkin, benim de çok sevdiğim bir çocuk. Salt telefonla konuştum birçok kereler. Radyoya program yaptığım günlerde beni sürekli izleyen ve telefon eden üç kişiden biriydi. İlki Aydın'ın bir köyündeki bir kız. Odası bilimkurgu filmlerindeki gibi teknolojik donanımlı bir odaydı. İkincisi Cumaova'ndaki bir emekli öğretmen. Ve üçüncüsü de Seçkin. Bayılıyordum ona. Uyku saatlerini bile okumaya, yazmaya ve Seçkin'e ayırmak Ve öğretmenliği sürdürmek. Zor iş Yazıma koyduğum fotoğrafı tam 15 yıl öncesine ait. Bugün ne gür siyah saçlar var, ne çizgisiz yüz
Zamanla yarışıyor Tacim Ççiek, zamanla yarışıyor. Okumak, yazmak ve hepsinden öte oğlu Seçkin'le yakından ilgilenmek. Belki bir yerde dünyasını Seçkin üzerine kurmuş Tacim. Seçkin, benim de çok sevdiğim bir çocuk. Salt telefonla konuştum birçok kereler. Radyoya program yaptığım günlerde beni sürekli izleyen ve telefon eden üç kişiden biriydi. İlki Aydın'ın bir köyündeki bir kız. Odası bilimkurgu filmlerindeki gibi teknolojik donanımlı bir odaydı. İkincisi Cumaova'ndaki bir emekli öğretmen. Ve üçüncüsü de Seçkin. Bayılıyordum ona. Uyku saatlerini bile okumaya, yazmaya ve Seçkin'e ayırmak Ve öğretmenliği sürdürmek. Zor iş Yazıma koyduğum fotoğrafı tam 15 yıl öncesine ait. Bugün ne gür siyah saçlar var, ne çizgisiz yüz
Evrensel'i Takip Et