4 Mart 2006 23:00

Grev yasak, prosedür uzun

Sendikal örgütlenmenin güvencesiz, hükümetin ise grevleri yasaklama yetkisinin bulunduğu Türkiye'de, sendikal örgütlenme, grev ve toplusözleşme prosedürü oldukça uzun ve pahalı. AB'ye uyum adı altında çıkartılan yasalar da bu soruna bir çözüm getirmiyor. Üstelik pek çok konuda hükümeti sorguya çeken AB, sadece işçi hakları konusunda bir şikayette bulunmadı. Son olarak Yunanistan'da liman işçilerinin gevinin OHAL ilan edilerek yasaklanması AB'nn böyle bir derdinin olmadığını da gösteriyor. Bu nedenle Türkiye'nin Avrupa Sosyal Şartı'nın, örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını düzenleyen 5 ve 6'ıncı maddesini henüz onaylamaması da bir sorun yaratmadı.

Yeni yasa sorunları artırdı AB'ye uyum adı altında 1475 sayılı İş Yasası'nın yerine, "iş güvencesi" getirdiği propagandasıyla çıkarılan 4857 sayılı İş Yasası, iş güvencesi bir yana, sendikal güvenceyi bile getirmedi. Mevcut haliyle iş güvencesi "30 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerini" kapsarken, yasanın taşeronlaştırmayı getiren 2'nci maddesi bunu da ortadan kaldırıyor. Ülkenin dört bir yanında sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin yoğunluğu, örgütlenme özgürlüğünün olmadığını ortaya koyuyor. Kayıt dışı çalıştırmanın çok yoğun olduğu Türkiye'de, sendika üyesi olma şansını yakalayan işçiler için de toplusözleşme süreci oldukça uzun. Sendika üyeliğinin ve sendika değiştirmenin noter şartına bağlı olması başlı başına bir maliyet getirirken, yetki itirazları, toplu sözleşme sürecinden, anlaşma olmaması halinde greve çıkılmasına kadarki süre de bir hayli uzun. Yetki tespiti, itirazların aşılmasından sonra yetkinin kesinleşmesi, toplusözleşmeye çağrı, görüşmelerin başlaması, anlaşma olmaması halinde uyuşmazlık zaptı tutularak arabulucu atanması, arabulucunun da anlaşma sağlayamaması halinde ya grev ilanı ya da Yüksek Hakem Kurulu'na gidilmesi sürecinin yer aldığı mevzuatta, grev yasaklarını aşabilen işkolu bu kez de Bakanlar Kurulu'nun "milli güvenlik, kamu düzeni, kamu sağlığı" gibi gerekçelerle grevi ertelemesiyle karşı karşıya geliyor. 60 günlük süreyi kapsadığı için fiili olarak grevin yasaklanması anlamına gelen bu erteleme, işçilerin en önemli silahını ellerinden almış oluyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından her yıl, sendikal özgürlükler, grev ve toplusözleşme hakları, memurların örgütlenmeleri önündeki engeller konusunda uyarıldığı Türkiye'de, 2821 sayılı Sendikalar ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt yasalarında değişiklik gündemde.

Hükümet yasaktan taviz vermiyor Ancak, hazırlanan taslaklarda, örgütlenme önündeki engellerin korunduğu görülürken, bu konuda konfederasyonların ayrı görüşte olmaları hükümetin elini güçlendiriyor. İşkolu ve işletme barajının düşürülmesi, TİS prosedürünün kolaylaştırılması gibi konularda konfederasyonların anlaşamadıkları görülürken, hükümet ise grev yasaklarında, Bakanlar Kurulu'na grevi erteleme yetkisi verme konusunda da diretiyor. Özellikle bütün bu yasakları içeren 2822 sayılı TİS Grev ve Lokavt Yasası Taslağı üzerinde çalışmalar sürüyor. Ancak, değişikliklerin de yasakları kaldırma yönünde olmadığı, daha çok makyaj niteliğinde kısmi değişiklikleri içerdiği edindiğimiz bilgiler arasında.

Evrensel'i Takip Et