15 Şubat 2006 23:00

Edebiyat dediğin 'şey'

Bizde olsa 16 yaşında bir kızın seks maceraları, suç unsuru sayılır, haberlerde "M.P. (16)" diye anılırdı. Fakat Melissa P. İtalyan ve dünyaca ünlü bir roman yazarı. İkinci romanı bile çıktı: Yusufçuk Gece Gelir. Belki duymuşsunuzdur, hani çekilişle bazı okurlarının yazarla yemek yiyeceği kitap. Ama uyaralım, ola ki adına roman dendiğine bakıp bir roman okuma beklentisine kapılırsanız, sizi biraz hayal kırıklığına uğratacak bir eser kendisi. Bir de kitabının arka kapağına göre "Onu tanıdığınızı sanıyorsanız" da, "bir kez daha düşün"ecekmişsiniz...

Vay Melissa'nın haline! İlk kitabı Yatmadan Önce Yüz Fırça Darbesi'nde cinsel faaliyetlere ağırlık veren Melissa kardeşimiz, artık 19 yaşında bir genç kadın olduğunda yazdığı Yusufçuk Gece Gelir'de daha bir melankolik takılıyor. Arka kapakta mutfak tezgahında oturduğu, "erkeğini kendine doğru çektiği", ısırıp dilini kanattığı bir bölüm aktarılmış olsa da, kitapta dönüp dönüp "parça" anlatmıyor yazar. Artık Melissa P. adını duymuş herkesin tahmin edeceği bir "doyumsuzluk" hali, genç kadında bolca depresyon ve halisünasyon olarak kendisini göstermiş. Sıkılıyor, bunalıyor, ona buna saldırıyor, sevişiyor, yok vazgeçiyor ve bütün bu "olay örgüsü" bizi başka bir kadının yazardan intikam almak için "Yusufçuk kuşu" kılığına girerek geceleyin onu ziyaret etmesiyle sona ulaşıyor. 'Bu kız gerçekten mi çatlak yoksa numara mı yapıyor' diye bir kuşku düştüyse içinize, sizi yaşam öyküsünde dört yaşından öncesini anlatan bir cümleyle baş başa bırakalım: "Zamanını, Lucia isimli hayali arkadaşı ile oynayarak ve Spumone (Koca Köpük) isimli bir kukla ile sevişerek geçiriyordu." Yaş olmuş 21, anlaşılan Melissa kardeşimiz zamanını geçirecek başka bir meşgale bulamamış.

Vay edebiyatın haline! Herkes günlük yazar, demek iyice ipi koparınca bu yazılar roman mertebesine ulaşıyormuş. Melissa'nın günlüğünde biraz edebiyata doğru bir yaklaşma varsa da belden yukarı çıkamıyor çünkü. Kalbini "içinde yaşamın attığı küçük bir prezervatif"e (s.32) benzetmek aklına geliyor, Roma'nın ortasındaki antikçağdan kalma Colosseum harabelerini de "çoktan yitirdiği erkekliğini millete fütursuzca göstermeye, kanıtlamaya çalışan yaşlı bir erkeğe" (s.19)... Porno dergilerin fotoğrafların aralarına serpiştirdiği "fantezi" yazarları buradan kaybediyor işte. Bizde Colosseum yok ki, bir Melissa P. çıksın! İçinde cinsel maceralar geçmeyen romanların satmadığı, filmlerde hangi kadın oyuncunun ne kadar soyunduğunu tartıştığımız günlerde, genç bir İtalyan kızın tuttuğu yatak odası çetelesi 200 bin adet satılıyor ama. İtalya ve Almanya'dan sonra, en çok Türkiye'de... "Edebiyat dünyasında son on yılın en çok yankı uyandıran yazarı" (arka kapak) Melissa P. olmasın da kim olsun? Bu edebiyat ortamına uygun bir gazetecilik başarısı gösteren bir muhabir, yazara şöyle sormuş: "Kitabınızı okuyan erkeklerin, sizi düşünerek tahrik olması ya da mastürbasyon yapması sizi rahatsız eder miydi?" (Sabah Pazar, 12 Şubat 2006) Melissa ne dese beğenirsiniz? "Bence sakıncası yok. Edebiyat dediğiniz şeyin zaten duyguları ayağa kaldırması gerek." Edebiyat dediğiniz "şey", kaldıra kaldıra "şey"inizi kaldırıyormuş işte.

Vay edebiyatın haline!

Evrensel'i Takip Et