04 Kasım 2011 07:59

İçeride dışarıda savaşa hayır

15 gün önce kapağımızdan barış çağrısı yapmıştık.Ama “barış” sesine, yine askeri operasyon ve kitlesel tutuklamalarla yanıt verildi. Savaş yeni acı ve ölümler getirdi. Çatışmalarda yine gencecik canlar toprağa düştü. Yoksul emekçi çocukları yani asker ve gerilla cenazeleri, ağıtlar ve gözyaşl

İçeride dışarıda savaşa hayır
Paylaş

15 gün önce kapağımızdan barış çağrısı yapmıştık.

Ama “barış” sesine, yine askeri operasyon ve kitlesel tutuklamalarla yanıt verildi. Savaş yeni acı ve ölümler getirdi. Çatışmalarda yine gencecik canlar toprağa düştü. Yoksul emekçi çocukları yani asker ve gerilla cenazeleri, ağıtlar ve gözyaşlarıyla toprağa verildi.
Devletin en yetkili ağızları “intikam” yeminleri ediyor. Ama 30 yıldır süren bu ucuz edebiyattan artık herkes bıktı.

Bu sayıda okurlarımıza, Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden sermayenin ne çıkarlar sağladığını yazacaktık. Büşra Ersanlı’nın ve Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasını ve barış isteyen her kaleme saldırılmasını, hükümet ve medyanın, neden asker ölümleri üzerinden biz gençleri birbirimize düşürdüğünü konuşalım istiyorduk. Ama bugün belki hiçbir şey eklemeden, sadece Van’da yaşanan depremin oluşturduğu tabloyu görmek bile birçok şeyi anlatıyor. Depremde de görüldü ki, ölümler hükümet için istatistik rakamlardan başka bir şey ifade etmiyor.

***

Sonradan öğreniyoruz ki, 1999 Adapazarı depreminden sonra toplanan deprem vergileri deprem önlemleri için kullanılmamış. Hükümet bizden toplanan paraları çeşitli kalemlerde özel şirketlere aktarmış. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu unutmuş! 7-8 katlı binalara imar izni yine AKP’li vekillerden gelmiş. Sağlık merkezleri, okullar neredeyse hiçbir yer depreme karşı güçlendirilmemiş. Tabi ki, valilik makamıyla, holding sahiplerinin villalarını bu istatistiğe katmıyoruz.

Yetmiş mi? Yetmemiş, yüzbinlerce kişiyi evsiz bırakan bir felaket karşısında hükümetimiz, binlerce kişi sokaktayken 8 bin kişilik bir çadır gönderip “her şey kontrolümüz altında” demiş. Böylesi felaketlerde ilk 24 saatin enkaz altındaki insanlar için ne kadar hayati olduğu düşünüldüğünde, devlet müdahalesinin yetersizliği kendini ele veriyor. Aradan günler geçmesine rağmen hala köylerde herhangi bir çalışmanın başlamaması ise işin cabası.  Yardıma gönderilmesi gereken helikopterler bu arada ne yapıyordu peki? Operasyon bölgelerine gönderiliyordu. Bu yüzden Van’da insanlar can çekişerek ölüyordu.
Türkiye’nin dört bir yanında halkımız ve gençler deprem yaralarını sarmak için seferber oldu. Ama gel gör ki, yaşanan koordinasyon bozukluğu yüzünden bu yardımlar halka gerektiği gibi ulaştırılamadı. Çünkü devletin yerel makamları Van halkını ve onların seçilmiş belediye başkanlarını tanımadı. Bu yüzden 34 mahalle muhtarı istifa etti. Belediyelerle işbirliği yapılmadığı gibi giden yardımlara da el kondu.

Gözümüzün kulağımızın Van’dan gelecek iyi haberlere odaklandığı bir sırada Hükümet ABD ile görüşmekle meşguldü. Van, can pazarına dönerken devletlûlar İncirlik Üssü’nü “istihbarat üstüne” dönüştürmek için ABD ile pazarlık yapıyordu.

***

Biz gençler, 30. yılında YÖK’ün üniversiteler üzerinde yarattığı baskıyı, anti demokratik uygulamaları, özerk üniversiteleri tartışırken, hükümet tam bir “sivil diktatörlüğe” doğru emin adımlarla ilerliyor. 500 öğrenci arkadaşımızın cezaevlerine atılmış olması da bunun en açık kanıtı. “YÖK’süz, Polissiz, Parasız üniversite” istiyoruz. Bu taleplerimizin yer bulmadığı bir Anayasa’nın gençliğin anayasası olması mümkün olmadığı gibi demokratik olması da beklenemez.

***

Milliyetçi kışkırtmalarla okul kürsülerinden meydanlara dökülmeye çalışılan gençler savaşın aleti yapılmak istendi. Fakat Van depreminde de görüldüğü gibi, Edirne’den Hakkari’ye kadar ülkenin dört bir yanında gençler Van halkına kardeşlik elini uzattı. Okullar, mahalleler yardım seferberliğine girişti. Bütün çabalara ve kışkırtmalara rağmen savaşın dilini konuşanlara karşı en güzel barış mesajı da bu çaba olsa gerek.

İlerleyebileceğimiz tek yol da budur. Şimdi her alanda barış, kardeşlik ve demokrasi için daha cesaretle konuşma zamanıdır. Bu yüzden bıkmadan haykırmaya devam edeceğiz;
“İçeride, Dışarıda Savaşa Hayır!”

ÖNCEKİ HABER

YÖK’ e elveda mı?

SONRAKİ HABER

Gelenek ile çağdaş arasında bir ‘Köprü’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...