11 Ocak 2006 23:00
Böyle sağlık hizmeti de verilebiliyor
GÜNÜN YAZILARI
Kamusal birinci basamak sağlık hizmetlerinin ortadan kaldırılmak istendiği, sağlık hizmetlerinin adım adım özelleştirildiği bir dönemde, DEÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu'nun, bazı Avrupa ülkelerinden örneklere yer verdiği çalışması, sağlık hizmetinin kamu kaynaklarıyla da verilebileceğini ortaya koyuyor.
Finlandiya ve İsveç'teki sağlık sisteminin sağlık ocakları temelinde anlatıldığı, Küba örneğine de yer verilen çalışmaya göre, Finlandiya'da, üniversiteler dışı eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlerden yerel yönetimler sorumlu. "Belediye"den daha geniş bir tanımı kapsayan yerel yönetimlerin sayısı 448. Bu bölgelerin nüfusu ise bin ile 500 bin arasında değişiyor. Her türlü sağlık hizmetinden sorumlu olan yerel yönetimler, sağlık ocakları aracılığıyla hizmet veriyor. Hastane hizmetlerini ise bölgelerden alıyor. Yani sağlık hizmeti büyük oranda sağlık ocakları tarafından sunuluyor.
Tüm sağlık giderlerinin yarısı yerel yönetimlerce karşılanıyor. Birincil sağlık hizmetlerinin üçte ikisi yine yerel yönetimlerce karşılanırken, ilaç, protez, iş sağlığı gibi alanları kapsayan üçte biri ise ulusal sağlık sigortası, işveren ve cepten ödeme ile karşılanıyor.
Vergi gelirlerinin ortalama yüzde 17.5'i yerel yönetimlere devrediliyor. Yerel yönetimler bütçelerinin yarısını vergiden, diğer yarısını ise işletme ve merkez gelirlerinden elde ediyorlar. Yerel yönetimler, giderlerinin yüzde 25'ini sağlığa, yüzde 25'ini de sosyal güvenliğe harcıyor. Vatandaşların bu hizmetlere yıllık katkısı ise sadece 20 avrodan oluşuyor. Vatandaşlar, hizmete ilk iki başvurularında 10'ar avro ödeyerek daha sonra ücretsiz yararlanıyorlar. Ülkedeki özel hastanelerin sayısı ise yüzde 3-4 oranında.
Yerel bütçenin yüzde 85'İ İsveç'te ise sağlık hizmeti üç aşamada sunuluyor. Bunlardan birini destek, denetim, sübvansiyon gibi görevleri üstlenen ulusal yönetim, ikincisini iller, üçüncüsünü ise yerel yönetimler oluşturuyor. 21 adet ilde nüfus her il başına 133 bin ile 1 milyon 800 bin arasında değişiyor. Sağlık hizmetinin her aşamasından ve finansmanından sorumlu olan iller bölgelere ayrılıyor ve kendi kurullarıyla yönetiliyor. Her ilin altında bir hastane, bir kaç sağlık ocağı alanı bulunuyor. 2000 yılında sağlık ocağı alanı sayısı 370, sağlık ocağı sayısı ise 950 olan İsveç'te, iller gelirlerinin yüzde 66'sını vergiden, yüzde 21'ini merkezden, yüzde 3'ünü cep harcamalarından, yüzde 10'unu diğer kaynaklardan edinirken, giderlerinin yüzde 85'ini diş ve ilaç dışında sağlık hizmetine, yüzde 15'ini sosyal yardımlara, kültüre ve kamu taşımacılığına ayırıyorlar. Kimse sağlık hizmeti için yılda 200 avrodan çok harcamıyor. Bu harcamanın yüzde 78'ini de vergi oluşturuyor. İsveç'te eğitimden sağlık, sosyal hizmetlere, yaşlı bakımından, yol, su, atık ve enerjiye kadar tüm kamu hizmetlerinden yerel yönetimler sorumlu. Özel sektöre ise daha çok hastanelerde rastlanıyor. Sağlık harcamalarının 1990'da yüzde 5'i, 1998'de ise yüzde 3'ü özel sektöre ayrılmış.
Hedefli sağlık politikası Çalışmada Norveç'ten de diabetik kadınların çocukları ile diabetik olmayan kadınların çocuklarının ölüm oranı arasındaki farkın azaltılışına ilişkin istatistiğe yer veriliyor. 1972-76 yılları arasında, bin diabetik kadından yaklaşık 90'ının çocuğu yaşamamış. Bu oran, aynı zaman diliminde, diabetik olmayan kadınlarda binde 15-20 civarında. Bu büyük fark, 1990 yılına kadar izlenen politikalarla, hem diabetik kadınlarda hem de diabetik olmayan kadınlarda yaklaşık binde 10 seviyesine kadar düşürülmüş. Çalışmada, Küba örneğine de yer veriliyor. Devrimden sonra hekimlerinin üçte ikisini kaybeden, ambargo nedeniyle besin, sabun, ilaç yokluğu çeken ülkede, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti herkesi kapsıyor. Tüm çocuklara ücretsiz süt dağıtılıyor, doğum ve ölüm hızları çok düşük. Sağlık hizmetine toplum katılımı var ve çok sayıda sağlık personeli (hekim) bulunuyor.
Yerel bütçenin yüzde 85'İ İsveç'te ise sağlık hizmeti üç aşamada sunuluyor. Bunlardan birini destek, denetim, sübvansiyon gibi görevleri üstlenen ulusal yönetim, ikincisini iller, üçüncüsünü ise yerel yönetimler oluşturuyor. 21 adet ilde nüfus her il başına 133 bin ile 1 milyon 800 bin arasında değişiyor. Sağlık hizmetinin her aşamasından ve finansmanından sorumlu olan iller bölgelere ayrılıyor ve kendi kurullarıyla yönetiliyor. Her ilin altında bir hastane, bir kaç sağlık ocağı alanı bulunuyor. 2000 yılında sağlık ocağı alanı sayısı 370, sağlık ocağı sayısı ise 950 olan İsveç'te, iller gelirlerinin yüzde 66'sını vergiden, yüzde 21'ini merkezden, yüzde 3'ünü cep harcamalarından, yüzde 10'unu diğer kaynaklardan edinirken, giderlerinin yüzde 85'ini diş ve ilaç dışında sağlık hizmetine, yüzde 15'ini sosyal yardımlara, kültüre ve kamu taşımacılığına ayırıyorlar. Kimse sağlık hizmeti için yılda 200 avrodan çok harcamıyor. Bu harcamanın yüzde 78'ini de vergi oluşturuyor. İsveç'te eğitimden sağlık, sosyal hizmetlere, yaşlı bakımından, yol, su, atık ve enerjiye kadar tüm kamu hizmetlerinden yerel yönetimler sorumlu. Özel sektöre ise daha çok hastanelerde rastlanıyor. Sağlık harcamalarının 1990'da yüzde 5'i, 1998'de ise yüzde 3'ü özel sektöre ayrılmış.
Hedefli sağlık politikası Çalışmada Norveç'ten de diabetik kadınların çocukları ile diabetik olmayan kadınların çocuklarının ölüm oranı arasındaki farkın azaltılışına ilişkin istatistiğe yer veriliyor. 1972-76 yılları arasında, bin diabetik kadından yaklaşık 90'ının çocuğu yaşamamış. Bu oran, aynı zaman diliminde, diabetik olmayan kadınlarda binde 15-20 civarında. Bu büyük fark, 1990 yılına kadar izlenen politikalarla, hem diabetik kadınlarda hem de diabetik olmayan kadınlarda yaklaşık binde 10 seviyesine kadar düşürülmüş. Çalışmada, Küba örneğine de yer veriliyor. Devrimden sonra hekimlerinin üçte ikisini kaybeden, ambargo nedeniyle besin, sabun, ilaç yokluğu çeken ülkede, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti herkesi kapsıyor. Tüm çocuklara ücretsiz süt dağıtılıyor, doğum ve ölüm hızları çok düşük. Sağlık hizmetine toplum katılımı var ve çok sayıda sağlık personeli (hekim) bulunuyor.
Evrensel'i Takip Et