2 Ocak 2006 23:00
MOLIERE, TARTUFFE VE EZELİ DAVA
"Tartuffe" Yazan: Moliere Çeviren: Orhan Veli Kanık Yöneten: Kazım Akşar Dramaturg: Ayten Uncuoğlu Dekor: Ali Cem Köroğlu Kostüm: Gülhan Kırçova Işık: Önder Arık Hareket Düzeni: Arkın Zirek Reji Asistanı: Günay Ertekin Arslan Oynayanlar: Mehmet Ali Kaptanlar, İsmail İncekara, Meral Bilginer, Serap Eyüboğlu, Nışan Şirinyan, Cengiz Baykal, Ebru Bilingen, Burak Şentürk, Orçun İyinemli, Özgür Atkın, Reha Kadak, Ethem Tuncay, Günay Ertekin Arslan
Moliere, "Tartuffe"ü yazdığında takvimler 1664'ü gösteriyordu. Aradan geçen dört asır, neleri değiştirdi acaba? Belki de sorulması gereken neleri değiştiremedi? Komedide yeni çağ açıyordu "Tartuffe"; insanın kusurlarını anlatan dönemin komedisi, onunla kötülüğe ayna tutan bir üst aşamaya geçiyordu. Onu dört asır sonra bile güncel kılan da bu olsa gerek... Yobazlığa kafa tutan, onun ikiyüzlülüğünü ortaya seren, din tüccarlarının ipliğini pazara çıkaran "Tartuffe", yazarı Moliere'in başına bela olacaktı kuşkusuz. Kral'la arası çok iyi olmasına rağmen, kendi deyimiyle "Fransa'nın en kuvvetli insanları" olan yobaz takımı, oyunu yasaklatacak; bırakın sahnelenmeyi gizli gizli bir köşede okuyanlar, dinleyenler bile ağır cezalara çarptırılacaktı. Bu yasak beş yıl sürdü. Sonunda Moliere, oyunu yumuşatmak, eleştirileri hafifletmek zorunda kaldı ve "Tartuffe" yeniden perde açabildi. Yüzyıllardır anlatıla anlatıla bitmeyen bir öyküdür; "yobazlık" ve "yalancı sofuluk". Eski destanlardan, çağdaş masallara; oyunlardan romanlara hep karşımıza çıkar. Dört yüzyıl önce "Fransa'nın en kuvvetlisi" olanlar yüzyıllardır dimdik ayaktadır çünkü... Din tüccarlığı yaparak kişisel menfaat sağlayanlar, dini kendi yozluklarına maske yapanlar, halkın duygularını kendileri için kârlı yatırımlara dönüştürenler bugün de sağda solda fazlasıyla boy göstermiyor mu? Ve ne yazık, yasaklar da... İşte, Moliere'in "Tartuffe"ü, bu yüzden güncel, bu yüzden sahnede capcanlı boy gösterebiliyor. İstanbul Devlet Tiyatroları'nda Orhan Veli'nin özgün çevirisi ve Kazım Akşar'ın rejisiyle sahnelenen "Tartuffe", yobazlığa karşı mesajını dört yüzyıl öncesinin keskinliğiyle veriyor. Nice yasaklar, engellemeler, badireler atlatmış bu oyun, bu niteliğiyle de sahnede yerini alıyor. Oyun içinde oyun kurgulayan Kazım Akşar, "Tartuffe"ü, bu oyunu sahnelediği için kapatılan bir tiyatroya oynattırıyor. Oyunun konusunu kısaca hatırlarsak, varlıklı ve iyi yürekli bir insan olan Orgon, kilisede rastladığı ve samimiyetle kendisini Allah'a adayan biri sandığı Tartuffe'ü evine alır. Gözünün önünde cereyan eden tüm yozluklarına karşın, onun gerçek yüzünü görmek istemez ve ona tüm malvarlığını bağışlar. Hatta, kızını da onunla evlendirmeye karar verir. Mal ve şehvet düşkünü bir üçkağıtçı olan Tartuffe'ün gözü ise Orgon'un karısındadır. Kurulan tezgah ile Tartuffe'ün gerçek yüzü ortaya çıkar, ancak tüm mallar ve "gizli bir çekmece" Tartuffe'ün elindedir artık. Kral da işin içine girince her şey tersine döner ve mutlu sonda kötüler cezasını bulur. Oyunda bulur bulmasına ama, Kazım Akşar'ın yorumunda, kötüler cezasını bulup, "oyun içindeki oyun"un perdesi kapanır kapanmaz, "gerçeklerin dünyası" en acımasız haliyle kendini gösterir. Oyunun başında tebliğ edilen kapatma kararını dinlemeyen tiyatrocuları, bu kez elleri başlarının üzerinde götürülürken görürüz. Tiyatronun ışığının hiç sönmeyeceği vurgusu ve dört yüz yıl önce yaşamış ustaya sunulan saygı ile perde ikinci kez kapanır. Kazım Akşar'ın sanatın ve tiyatronun dört yüz yıllık ışığı önünde saygıyla eğilen "Tartuffe" yorumu oldukça başarılı. Akşar, oyuna güncel göndermeler giydirme ihtiyacı da duymamış. Çünkü, Moliere'in metni de, Orhan Veli'nin çevirisi de güncelliğinden hiçbir şey yitirmemiş. Apaçık yaşayan bir metin var sahnede. Tartuffe rolünde Mehmet Ali Kaptanlar'ın, Orgon rolünde İsmail İncekara'nın, Elmire rolünde Meral Bilginer'in göz doldurduğunu söylemek gerekir. Oyunun canlı müzikleri de ayrı bir renk katıyor. Bir tiyatro sahnesi olarak düşünülen dekor, rolü biten oyununcunun arkada beklemesi gibi ayrıntılara olanak tanıdığı gibi, "oyun içinde oyun" algısını da güçlendiriyor. İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sezon boyu Taksim Sahnesi'nde perde açacak yeni oyunu "Tartuffe" için son sözü yazarına bırakalım ve Moliere'in ağzından dinleyelim;"ezeli dava"nın, bitmeyen öfkenin öyküsünü: "İşte hakkında çok dedikodu edilmiş bir komedi. Uzun zaman takibata uğradı. Bu eserde oynattığım şahsiyetler pekala gösterdiler ki, kendileri Fransa'nın en kuvvetli insanlarıdırlar. Şimdiye kadar bütün musallat olduklarımdan ziyade. Markiler olsun, Pnecieuse'lerle boynuzlular olsun, hekimler olsun tefe konmaya az çok tahammül ettiler; herkesle beraber onlar da işin alayındaymış gibi göründüler, ama yobazlar asla. İlkin korktular, nasıl olurmuş da cesaret edip onlarla alay edermişim, pek akılları alamadı. Bunca namuslu insanın mensup olduğu bir yolu nasıl kepaze edermişim. Öyle bir cinayetmiş ki yaptığım, dünyada affedemezlermiş" .
Evrensel'i Takip Et