2 Ocak 2006 23:00
Er Kırandi'yi kurtaran heyete
dava açıldı
Tunceli'de; Halk Savunma Güçleri (HPG) tarafından kaçırılan Er Coşkun Kırandi'yi teslim alan heyete ve beraberindeki gazetecilere, "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla dava açıldı. İddianamede Kırandi'yi teslim alan heyet için "sözde insan hakları savunucuları" ifadeleri kullanıldı.
Tunceli-Pülümür Karayolu'nda 11 Temmuz 2005 tarihinde HPG'liler tarafından kaçırılan Er Coşkun Kırandi'yi sağ teslim alan insan hakları savunucuları ve gazetecilere dava açıldı.
Dava açılan; İHD Genel Başkan Yardımcısı Mihdi Perinçek, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, Sanatçı Ferhat Tunç, Gazeteci-Yazar Umur Hozatlı, Tunceli İl Encümeni Özgür Söylemez ile gelişmeleri takip eden gazeteciler, DİHA muhabirleri Abdülkadir Özbek ve Rüştü Demirkaya, DHA muhabiri Ferit Demir ve AA muhabiri Haydar Toprakçı, TCK'nın 220/8 ve 53. maddelerine göre, "yasadışı-bölücü PKK/Kongra-Gel terör örgütünün ve bu örgütün ve amacının propagandasını yapmak"la suçlanıyor.
Tunceli Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek olan davanın ilk duruşması 3 Mart 2006 tarihinde yapılacak.
'Sözde insan hakları' Davanın iddianamesinde, Er Coşkun Kırandi'nin kaçırılma süresi boyunca, erin ailesinin "politik hatta anarşik malzeme haline getirildiği" ileri sürülüyor. Kırandi'yi teslim alan heyet için ise "sözde insan hakları savunucuları" ifadeleri kullanılması dikkatleri çekiyor. Heyete teslim edilen Kırandi'nin bu sırada CNN Türk kanalında telefonla canlı yayına katılarak söylediği sözleri ise, "örgüt yanlısı sözler" olarak değerlendiren savcılık, Kırandi'nin baskı altında konuşma yaptığını iddia etti. İddinamede; "25 gün teröristlerin arasında kalan ve can endişesi ile adeta örgüte angaje olan, kendisinden sağlıklı, aklı başında sözler söylemesi beklenemeyecek Er Coşkun Kırandi'ye örgüt yanlısı sözler söyletmek suretiyle, PKK/Kongra-Gel terör örgütünün propagandasını yaptıkları anlaşılan..." ifadeleri kullanıldı. İddianamede; Coşkun Kırandi'nin kaçırıldığı süre zarfı içinde yayımlanan haberlerle suni gündem yaratıldığı ve kamuoyu beklentisinin oluştuğu da ileri sürüldü.
'KARŞILIĞI BU OLMAMALIYDI' Ferhat Tunç (Sanatçı): Beklemiyordum. Ama davanın açılmış olmasını da açıkçası barışa karşı bir dava olarak görüyorum. Biz barışçı bir şey yaptık. İnsan hakları savunucularının yapması gereken bir barış eyleme idi bu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir askerinin hayatını kurtarmış olmanın karşılığı bu olmamalı. Bize yönelik "sözde insan hakları savunucuları" ithamı son derece çirkin. Bunu aynı zamanda insan hakları savunucularına ve aydınlarına yönelik bir saldırı olarak algılamak gerekir.
'PİŞMAN DEĞİLİZ' İHD Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek: İlk gözaltına alındığımız zamanda aynı iddia ile karşılaştık. İddia makamı "sözde insan hakları savunucuları" nitelendirmesi yaparak, hukuk zorlayacak bir tanımlamaya gitmiştir. İnsan Hakları Derneği ve yöneticileri hakkında "sözde" demek suçtur. Biz insanı bir çaba sarf ederek, Kırandi'yi ailesine kavuşturduk. Pişman değiliz.
'BU TUTUM YENİ DEĞİL' Umur Hozatlı (Gazeteci-Yazar): Biz, bir insanın risk altında olan yaşamına müdahale ettik ve devletin bize o zaman gösterdiği tepki, yaşam hakkı yaklaşımı içermiyordu. Hazırlanan iddianame de öyle. Hukuki değil askeri bir dille yazılmış ve tartışılması gereken bir iddianame. Tabi bu yeni bir şey değil Türkiye'de. Tekelci devlet mantığının yeni bir versiyonu. Zira savcı bize 'sözde insan hakları savunucuları' diyor ve resmi bir kurumdan izin almadan Coşkun Kırandi'yi getirdiğimizi söylüyor. Bu doğru değil, biz devletle gerekli görüşmeleri yaptık o zaman, fakat iyi niyetli bir yaklaşım görmedik. Aslında savcının yaklaşımı doğru; sözde vatandaşlardan oluşan bir ülkenin insan hakları savunucuları da sözde olur devlet için.
'Sözde insan hakları' Davanın iddianamesinde, Er Coşkun Kırandi'nin kaçırılma süresi boyunca, erin ailesinin "politik hatta anarşik malzeme haline getirildiği" ileri sürülüyor. Kırandi'yi teslim alan heyet için ise "sözde insan hakları savunucuları" ifadeleri kullanılması dikkatleri çekiyor. Heyete teslim edilen Kırandi'nin bu sırada CNN Türk kanalında telefonla canlı yayına katılarak söylediği sözleri ise, "örgüt yanlısı sözler" olarak değerlendiren savcılık, Kırandi'nin baskı altında konuşma yaptığını iddia etti. İddinamede; "25 gün teröristlerin arasında kalan ve can endişesi ile adeta örgüte angaje olan, kendisinden sağlıklı, aklı başında sözler söylemesi beklenemeyecek Er Coşkun Kırandi'ye örgüt yanlısı sözler söyletmek suretiyle, PKK/Kongra-Gel terör örgütünün propagandasını yaptıkları anlaşılan..." ifadeleri kullanıldı. İddianamede; Coşkun Kırandi'nin kaçırıldığı süre zarfı içinde yayımlanan haberlerle suni gündem yaratıldığı ve kamuoyu beklentisinin oluştuğu da ileri sürüldü.
'KARŞILIĞI BU OLMAMALIYDI' Ferhat Tunç (Sanatçı): Beklemiyordum. Ama davanın açılmış olmasını da açıkçası barışa karşı bir dava olarak görüyorum. Biz barışçı bir şey yaptık. İnsan hakları savunucularının yapması gereken bir barış eyleme idi bu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir askerinin hayatını kurtarmış olmanın karşılığı bu olmamalı. Bize yönelik "sözde insan hakları savunucuları" ithamı son derece çirkin. Bunu aynı zamanda insan hakları savunucularına ve aydınlarına yönelik bir saldırı olarak algılamak gerekir.
'PİŞMAN DEĞİLİZ' İHD Bölge Temsilcisi Mihdi Perinçek: İlk gözaltına alındığımız zamanda aynı iddia ile karşılaştık. İddia makamı "sözde insan hakları savunucuları" nitelendirmesi yaparak, hukuk zorlayacak bir tanımlamaya gitmiştir. İnsan Hakları Derneği ve yöneticileri hakkında "sözde" demek suçtur. Biz insanı bir çaba sarf ederek, Kırandi'yi ailesine kavuşturduk. Pişman değiliz.
'BU TUTUM YENİ DEĞİL' Umur Hozatlı (Gazeteci-Yazar): Biz, bir insanın risk altında olan yaşamına müdahale ettik ve devletin bize o zaman gösterdiği tepki, yaşam hakkı yaklaşımı içermiyordu. Hazırlanan iddianame de öyle. Hukuki değil askeri bir dille yazılmış ve tartışılması gereken bir iddianame. Tabi bu yeni bir şey değil Türkiye'de. Tekelci devlet mantığının yeni bir versiyonu. Zira savcı bize 'sözde insan hakları savunucuları' diyor ve resmi bir kurumdan izin almadan Coşkun Kırandi'yi getirdiğimizi söylüyor. Bu doğru değil, biz devletle gerekli görüşmeleri yaptık o zaman, fakat iyi niyetli bir yaklaşım görmedik. Aslında savcının yaklaşımı doğru; sözde vatandaşlardan oluşan bir ülkenin insan hakları savunucuları da sözde olur devlet için.
Evrensel'i Takip Et