24 Aralık 2005 23:00

Nâzım'a yargı kararıyla
   vatandaşlık yolu

Usta şairimiz Nâzım Hikmet'in Türkiye vatandaşlığından çıkarılması ile ilgili davada önemli gelişmeler yaşandı. Vatandaşlıktan çıkarma işlemi hukukdışı olduğu için Kemal İnebolu adlı vatandaşın açtığı davada, Danıştay 10. Ceza Dairesi "dava konusu olamaz" ve "dava açma ehliyeti yok" kararı vermişti. Bu kararı bozan Danıştay Genel Kurulu, davasının esastan görüşülmesini karara bağladı. Genel Kurul, "Nâzım Hikmet'in dünya şairi" olduğu gerçeğini vurguladığı kararında, Nâzım Hikmet ile ilgili sürecin "herkesi ilgilendirdiği" tespiti de yaptı. Davacı Kemal İnebolu, şair Nazım Hikmet Ran'ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından ıskatına (çıkarılmasına) ilişkin 25 Temmuz 1951 günü Bakanlar Kurulu kararının geçersiz kaldığı ve uygulanamayacağı hususunun tespiti ile nüfus kaydına 8 Mart 2002 günlü form düzenleterek ve düzenleyerek vatandaşlıktan ıskatın nüfus kütüğüne tesciline ilişkin işlemin iptali istemiyle Danıştay'da dava açtı. Danıştay 10. Dairesi, vatandaşlık hakkının şahsa bağlı haklardan olduğu ve dava konusu işleme dayanak oluşturan Bakanlar Kurulu kararının da dava konusu edilmeyeceği gerekçesiyle davayı ehliyet yönünden reddetti. Kararı temyiz eden İnebolu, 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kararının, 51 yıl sonra davalı İçişleri Bakanlığı'nca tescili yoluna gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu savundu. İnebolu, Nâzım Hikmet'in 1963'de öldüğünü, dolayısıyla Ran'ın şahsıyla ilgili sonradan tesis edilen hukuka aykırı işlemlerin hiçbir zaman yargı denetimine tabi olmayacağını ifade etti. Çağına ve topluma karşı duyarlı ve sorumluluk duygusu taşıyan her aydının evrensel bir sanatçının ölümünden sonra gerçekleşen hukuk dışı bir uygulama karşısında duyarsız kalamayacağını ileri süren İnebolu, Danıştay 10. Dairesi'nin bozulmasını istedi.

Danıştay'dan olumlu karar Temyiz istemini görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu, Danıştay 10. Dairesi'nin kararını oyçokluğuyla bozdu. Kurul kararında, hukuki nitelikler göz önüne alındığında iptal davasının, ancak bu idari işlemle kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından açılabileceği vurgulanarak, taraf ilişkisinin kurulabilmesi için gerekli kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alakasının varlığının, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlendiği hatırlatıldı. Kararda, iptal davalarıyla, idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesine olanak sağlandığından bu davalarda menfaat ilişkisinin bu amaç doğrultusunda yorumlanması gerektiği vurgulandı.

Herkesi ilgilendirir Kararda, şöyle denildi: "Nâzım Hikmet Ran, Türk dünyasının ve 20. yüzyıl dünya edebiyatının en büyük şairlerinden olup, milletlerarası bir kurum olan UNESCO'nun, şairin 100. doğum yılı anısına 2002 yılını Nazım Hikmet yılı ilan etmesi bu gerçeğin bir tasdiki olmaktadır. Nazım Hikmet'in, Türk ve doğu halklarının şiirini büyük ölçüde etkilemiş, şiirde yeni yollar açmış, geçmiş ve gelecek yüzyılların ebediyen yaşayacak klasiği olması itibariyle, hakkındaki vatandaşlıktan ıskat kararının nüfus kütüğüne tescil işleminin iptali istemiyle açılan bu davada, davacının güncel menfaati bulunduğu gibi, adı geçen şairin, ulusal sınırları da aşarak dünya çapında kabul görmüş bir sanatçı olması nedeniyle bir vatandaş olarak davacının kişisel ve meşru menfaatinin de ihlal edildiği anlaşıldığından, bakılan davada, davacının sübjektif ehliyetinin varlığı kabul edilmek suretiyle davanın esasının incelenmesi gerekmektedir.'' Şimdi ne olacak? Danıştay Genel Kurulu'nun kararı bağlayıcı olduğu için Danıştay 10. Dairesi, şimdi davayı esastan görüşerek, "14 Mart 2002'de İçişleri Bakanlığı kararıyla Nâzım Hikmet'i vatandaşlıktan çıkaran kararın hukukdışı olduğu" iddiasını karara bağlayacak. Verilecek karar olumlu yönde olursa, Nâzım Hikmet'in "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından hiç çıkarılmadığı" ve "halen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu" yargı kararıyla kanıtlanacak.
NE OLMUŞTU? Nâzım Hikmet'in "vatandaşlıktan çıkarılamadığı" gerçeği 12 Mart 2002'de gazetemiz Evrensel'in manşeti ile Türkiye gündemine girdi. Nâzım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılmasına ilişkin 25 Temmuz 1951 tarihli Bakanlar Kurulu kararı alalacele ve siyasi amaçla verildiği için ciddi usulsüzlükler yapılmıştı. Karar, usta şairin takma adı "Nâzım Hikmet Ran" için düzenlenmiş, bu nedenle şairin resmi kayıtlardaki adı "Mehmet Nâzım Ran" vatandaş kalmaya devam etmişti. Hatta, Nâzım Hikmet, nüfus kayıtlarında "Mehmet Nâzım Ran" adıyla yaşayan ve 100 yaşında olan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görülüyordu. Nâzım Hikmet'in, Kadıköy İlçe Nüfusu'ndaki kaydına TC Kimlik Numarası da verilmişti. Vatandaşlıktan çıkarma kararını geçersiz kılan bu yanlışın yanı sıra, o dönemde yürürlükte bulunan yasalara göre zorunlu olan "kararın Nâzım Hikmet'e bildirilmesi"ne de gerek duyulmamıştı. Hatta, Bakanlar Kurulu "böyle bir tebligatın yapılmasına gerek olmadığı" düşüncesini karar haline getirerek, hukuk dışı uygulamaya daha imza atmıştı. Nâzım'ın vatandaşlığa alınması için önceki dönemlerde açılan bir davada da avukatlar bildirimin yapılmadığını savunmalarında gündeme getirmiş, kararın geçerliliğinin olmayacağına dikkat çekmişlerdi. Ancak hakimler Nâzım Hikmet'in yaşamadığı gerekçesiyle bu davayı reddetmişlerdi. Gazetemiz Evrensel'in bu gerçekleri haberleştirip, 12 Mart 2002'de gazetemizin manşetine taşımasının ardından, 13 Mart 2002 tarihinde diğer gazeteler de bu konuda haberler yaptı. Ancak, dönemin hükümeti, bu "sorun"u, Nâzım Hikmet'i 50 yıl sonra bir kez daha vatandaşlıktan çıkararak çözdü! İçişleri Bakanlığı, 14 Mart 2002 tarihinde yaptığı açıklama ile "Nâzım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarıldığını" duyurdu. Dönemin hükümetinin Nâzım'ı ikinci kez vatandaşlıktan çıkaran bu kararı, o dönem İstanbul Barosu Başkanı olan Doç. Dr. Yücel Sayman tarafından şöyle yorumlanmıştı: "Bu karar hukukdışıdır. Bakanlar Kurulu'nun hatasını İçişleri Bakanlığı düzeltemez, böyle bir yetkisi yoktur. Bu kararı ancak Bakanlar Kurulu verebilir. Ölen bir kişi vatandaşlıktan çıkartılamayacağından, Nâzım Hikmet vatandaştır. Alınan bu karar ise hukuksuzlukla doludur. Yeni Vatandaşlık Kanunu'na göre de mirasçıları mahkemeye başvurarak hak talep edebilirler. Son olarak tekrar söylüyorum Nâzım Hikmet Türk vatandaşıdır."

Evrensel'i Takip Et