2 Kasım 2011 08:43

İÇDAŞ ve köle Çinli işçiler

Yusuf Gürsucu

Peki durum böylemi bir bakalım.

Yapılan bir araştırmada 2001 yılında toplu iş sözleşmesi yapılan sendikalı iş yeri sayısı 2001 yılında 26 iken 2005 sonunda bu sayı 2 ye kadar düşmüştür. Aynı araştırmada ise 2000 yılında işsizlik oranının %3.6 olduğu, İşkur raporlarına göre 2009 yılında ise bu oranın % 7.3 e yükseldiğini izleyebiliyoruz. Bu rakamlara bakınca Çanakkale savaşına yaptıkları göndermeye cevap vermeye çalışarak abesle iştigal etmiş olacağız bu nedenle bunu geçiyoruz. Son günlerde basında yer alan firma ile ilgili haberleri ilgilenenler izliyordur. İş yerlerinde asgari ücretle bile işçi çalıştırmaktan kaçmaya çalışan İçdaş Çin’den işçi getirerek 100 dolar ücretle çalıştırmaktadır. Şimdi soralım sayın Karataş’a bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Yalanlarınızla bölge halkını yıllardır kandırdınız, o güzelim doğayı ve yaşam alanlarını yok ederken bir de köle işçilerle üretime devam etmekte olmanız yüzünüzün yeterince açığa çıkmasını sağlamaktadır. Çinli işçileri tam bir köle düzeni içinde, karın tokluğuna çalıştırıyor olmanızın, görmezden gelineceğini sanmıyorsunuz umarım. Bir de utanmadan mitolojiden, Çanakkale savaşından başlayarak yalanlar dizesiyle süsleme yapmanız dayanılır gibi değil. 

İçdaş ve çevre katliamı..

İçdaş’ın Biga ve çevresine verdiği zararlar ölçülemeyecek boyuttadır. Çanakkale Çevre Plt. Konu ile ilgili basın açıklamasında şöyle deniyor; “Kurulmakta olan termik santral ve aynı firmaya ait Biga İlçesi Değirmencik Köyündeki biri inşaat halinde olan diğer iki termik santral Kazdağlarının yaklaşık Kuş uçuşu 40 km kuzeyinde bulunmaktadır. Ayrıca Çan Termik Santrali de Kazdağlarına sadece yaklaşık kuş uçuşu 25 km uzaktadır. Yörede hakim poyraz rüzgarlarının da etkisiyle ortaya çıkacak baca gazları, ağır metaller ve kül deponi alanından çevreye yayılacak radyoaktivite sonucunda başta Kazdağları, Biga Ovası ve Lapseki olmak üzere tüm doğa kirlenecek, su kaynakları zehirlenecek, yörede yaşayan insanlar başta olmak üzere tüm canlılar için riskler oluşacaktır.

Yöre Birinci Derece Deprem bölgesi olması itibariyle, olası bir depremde büyük felaketler yaşanabilecektir. Santralin soğutma suyu denizden alınacak, 22 C lere düşürüldükten sonra tekrar denize verilecek , yaz aylarında ısının 22 C ye düşürülmesi mümkün olmayacak , denize verilen sıcak su denizdeki doğal yaşamı bozacak , ayrıca denizi kirletecek , böylece yöredeki balıkçılığı da bitirecektir.” İşte İçdaş hakkında kısa gerçekler. Termik santral dışında kurmaya başladığı tersanelerin ülkenin en büyük tersaneleri olduğunu görmekteyiz. İzmir Aliağa’da asbestli Hollanda gemisinin söküm için bölgeye gelmesi İzmir’li çevrecilerce fark edilmiş ve sökülmeden geri gönderilmişti. Siz demir çelik işi ile uğraşan bir firmanın burada gemi imalatı yapacağını düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz demektir. Avrupa’da artık gemi söküm işleri yapılmak istenmiyor. En zararlıları asbest ve nükleer kalıntı yüklü gemiler Endonezya ve çevresinde sökülüyor. Oralarda yaşanılan dramları basın organlarından zaman zaman izliyoruz. Fakat o bölgeye gemileri götürme maliyeti bile sermayeye çok geliyor bu nedenle ülkemiz bu iş için biçilmiş kaftan. İçdaş’ın hayal ettiği şey köle işçilerle bu tür gemilerin sökülerek, demir yığınlarının da kendi tesislerinde işlenmesiyle karlarına kar katma gayretinden başka hiçbir şey değildir. Bizlere buradan arta kalacak olan ise çöplük ve doğası yok olmuş bir bölge olacak. Göçü önlemek yalanı ile bölgeye gelen firma şimdiden yerel halkın göçüne neden olmaya başladı bile. İstanbul ve birçok ilde başlatılan kentsel dönüşüm adı altında yapılan talana İçdaş’ta ortaktır. Bunun en güzel örneği İstanbul Asmalımescit’te yapmaya başladığı rezidanstır. Beyoğlu belediyesinin, bölgedeki kafeteryaların sokakları işgal ediyorlar diyerek masalarını toplamaya başlaması kentsel dönüşüm talanına zemin hazırlamak içindir. Ülkeyi sermayenin talanına açanların, sokaklar işgal altında yaklaşımı bir yalandan ibarettir. Bölgede oturan insanların ellerinden zorla alınan binalar sermayenin hizmetine sunulmaktadır.

Sonuç..

Ülkemizin her karış toprağı talana açılmıştır. Her şey sermayenin dizginsiz sömürüsü için dizayn ediliyor. Termik santraller, HES’ler, Nükleer santraller, Tersaneler v.b sermaye yatırımları, Mera’ları, Sahilleri, Koruma alanlarımızı, Arkeolojik alanları, Su havzalarımızı ve Tarım alanlarımızı yok ediyor. Geriye kalan tarım alanları ormanlar v.b tekellerin emrine sunuluyor. Bizler bu gidişi tersine çevirmek zorundayız. Ülkemizde yaşanan kaotik ortamda gözlerden kaçırılmaya çalışılan bu gerçeklere bir de savaş naraları eklenmiştir. Yaşanılan bu süreçlere karşı mücadele içinde yer alan veya almayan işçi, köylü, sağcı, solcu, Müslüman, Hıristiyan, Kürt, Türk, Laz ve ülkede yaşayan ezilen tüm kesimler olarak hep birlikte top yekün direnmekten, mücadele içinde olmaktan gayri hiçbir seçeneğimiz yoktur. Bir araya gelmek ve birlikte mücadele etmek zorundayız.                               

*Emek Hareketi Çevre Komisyonu Üyesi                                                  

Evrensel'i Takip Et