24 Kasım 2005 23:00
Mirabel kardeşlerden tüm dünya kadınlarına
GÜNÜN YAZILARI
Şiddet, son günlerin en çok tartışılan meselelerinden biri. Deniz Akkaya gibi medyatik bir kadının sevgilisi tarafından dövüldüğünü anlatması üzerine kadına yönelik şiddet yeniden keşfedilerek (!), tartışmalar alevlendi. Kadınlara şiddete hayır kampanyaları devam ederken bu kez bir başka ünlü kadınımız, "Dayak hak edildiği zaman atılır" diyerek tartışmaları alevlendirdi. Ama, konunun elbette bu dar çerçeveden çıkarılması gerek.
Basın-yayın organlarını takip edenler aile içi şiddet olaylarının adeta rutinleştiğini gözlemleyebilir. Tüm piyasacı gazetelerin üçüncü sayfaları hemen her gün kocası tarafından bıçaklanan, sevgilisi tarafından işkence edilen, öldürülen, satılan, tecavüze uğrayan kadınların haberleri ile dolu. Sanki, cinnet getiren, bir şeye "kafası bozulan" erkek, yanında civarında en yakın kadına şiddet uyguluyor. Kadına yönelik şiddet olaylarının her gün meydana geldiği bir toplum, belli bir süre sonra şiddete "alışıyor" ve şiddet eylemleri ile ilgili haberlere karşı, eğer şiddete uğrayan kişi medyatik ve tanınan biri değilse, duyarsızlaşıyor. Şiddete maruz kalanlar da bundan nasiplerini alıyor. Hatta, şiddet mağduru kadın, "Mutlaka bir şey yapmıştır ki..." şeklinde yargılarla karşılaşıyor.
1981'den beri Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilen 25 Kasım, 1981 yılında kabul edildiği günden bu yana kutlanıyor. Dominik Cumhuriyeti'nde, diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabel kızkardeşlerin tecavüz edildikten sonra öldürülmelerinin yankısı, bugün tüm dünya kadınlarının şiddete karşı hayır günü oldu. Şiddet, bir kişiye güç ve baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak olarak tanımlanıyor. "İnsanın olduğu yerde şiddet de vardır" şeklindeki "veciz" sözlerle bakanlarımız tarafından da dile getirilen şiddet olgusu, kadın ve erkeğin olduğu yerde ise farklı bir anlam kazanıyor. Kadınlara Karşı Şiddetin Yok Edilmesine Dair Bildiri'de kadınlara yönelik şiddet şöyle ifade ediliyor: "İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ızdırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma." Türkiye'de her üç kadından biri yaşamı boyunca dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor veya taciz ediliyor. Son beş yılda 61 bin 241 kadın ve çocuğa şiddet kullanılmış ve bu şiddet nedeniyle 1230 şiddet mağduru hayatını kaybetmiştir.
Yasal koruma yetersiz Aile içi şiddete karşı 1998 yılında yürürlüğe giren Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un uygulanmasında, hâlâ zorluklarla karşılaşılıyor. Gerek kolluk yetkililerinin aile içi ilişkiye karışmak istememesi, gerekse kanunun uygulanmasında mahkemelerin çıkardığı zorluklar, binbir güçlükle gelinen karakoldan adliyeden kadınları tekrar şiddet ortamına gönderecek kadar yorucu olabiliyor. Medyatik mankenlerimizden Deniz Akkaya, sevgilisinden şiddet görmesi üzerine adliyeye başvurmuş ve bu olayı katıldığı bir televizyon programında şöyle anlatıyor: "Bu prosedür çok yorucu, bir karakola git, adli tıbba git, rapor al, adliyeye götür, vs... Neyse ki benim altımda arabam var yoksa çok zor." Kadına yönelik şiddete karşı mücadele, işte bu medyatik mankenlerin sahip olduğu olanaklardan yoksun olan ve mağduru olduğu şiddetin kucağına yeniden yeniden atılan tüm emekçi kadınların birlikte mücadelesiyle anlamını bulacak.
TÜRKİYE'DE KADIN OLMAKDevlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre, 2004 sonu itibariyla Türkiye'de 5 milyon 652 bin kadın çalışırken, 588 bin kadın işsiz.
Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9.4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde 10.7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması. Erkeklerin yüzde 69.5'i, kadınların ise sadece yüzde 25.1'i işgücüne katılıyor. 16 milyar 966 bin erkek işgücüne katılırken, sadece 6 milyon 240 bin kadın çalışıyor ya da çalışmak istiyor.
Eğitim seviyesi arttıkça, işsizlik de artıyor. Örneğin,okur-yazar olmayan 1 milyon 46 bin kadından sadece 53 bini işsiz, yani okuma yazma bilmeyen kadınlarda işsizlik oranı yüzde 1. Buna karşın, lise altı eğitim alan kadınlarda işsizlik oranı yüzde 5.8'e çıkıyor.
Lise mezunu erkeklerde işsizlik yüzde 12.2'yken, aynı oran kadınlarda yüzde 25.3. Üniversite mezunu erkeklerin sadece yüzde 9.3'ü işsizken, üniversite mezunu kadınlarda işsizlik oranı yüzde 18.1'e ulaşıyor.
Kadın emeği daha çok 'ucuz işgücü' olarak tercih ediliyor.
Dikkat çeken bir diğer gelişme ise, kadınların büyük bir süratle işgücü piyasasına girmeleri. İşsiz erkekler arasında ilk kez iş arayanların oranı yüzde 19.9 olurken, işsiz kadınlar arasında ilk kez iş arayanların oranı yüzde 39.9.
DÜNYADAN BAZI RAKAMLAR Dünya nüfusunun yüzde 49.7'si kadın. Yani kadın nüfusu 3 milyardan fazla.
Dünyadaki mültecilerin yüzde 80'i kadın.
Her yıl, yarım milyondan fazla kadın, gebelik ya da doğum sırasında yaşamını yitiriyor.
Dünyada her 3 kadından 1'i, hayatının bir döneminde şiddete maruz kalıyor. Bu şiddetin yüzde 95'i aile içinde yaşanıyor.
Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70'i eşleri ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.
Her 5 kadından 1'i hayatının bir döneminde tecavüz veya tecavüz girişimi kurbanı oluyor.
ABD'de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak'ta işgalin başladığı 2003'ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında, en az 400 kadının tecavüze uğradığı raporlarda yer alıyor.
280 milyonluk Arap dünyasında her 2 kadından 1'i okuma yazma bilmiyor.
Gelişmekte ülkelerdeki okur yazar olmayan her 3 kişiden 2'si kadın.
Şiddetin kaynağı ekonomik bağımlılık İzmir Kadın Kuruluşları Birliği ve Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM) basın toplantısı düzenledi. Ege Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren EKAM Müdürü Prof. Dr. Nurselen Toygar, kadınların ekonomik olarak erkeklere bağımlı olmasının şiddeti üreten en önemli neden olduğunu söyledi. Tüm illerde şiddete karşı bağımsız kadın örgütleri oluşmasını sağlamak için çalışma yapacaklarını söyleyen Toygar, "sorunlara çok yukarıdan bakan" devletin, kadın örgütlerini de içine alan bir uzmanlar kurulu oluşturmasını istedi.
1981'den beri Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilen 25 Kasım, 1981 yılında kabul edildiği günden bu yana kutlanıyor. Dominik Cumhuriyeti'nde, diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabel kızkardeşlerin tecavüz edildikten sonra öldürülmelerinin yankısı, bugün tüm dünya kadınlarının şiddete karşı hayır günü oldu. Şiddet, bir kişiye güç ve baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak olarak tanımlanıyor. "İnsanın olduğu yerde şiddet de vardır" şeklindeki "veciz" sözlerle bakanlarımız tarafından da dile getirilen şiddet olgusu, kadın ve erkeğin olduğu yerde ise farklı bir anlam kazanıyor. Kadınlara Karşı Şiddetin Yok Edilmesine Dair Bildiri'de kadınlara yönelik şiddet şöyle ifade ediliyor: "İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ızdırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayalı bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma." Türkiye'de her üç kadından biri yaşamı boyunca dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor veya taciz ediliyor. Son beş yılda 61 bin 241 kadın ve çocuğa şiddet kullanılmış ve bu şiddet nedeniyle 1230 şiddet mağduru hayatını kaybetmiştir.
Yasal koruma yetersiz Aile içi şiddete karşı 1998 yılında yürürlüğe giren Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un uygulanmasında, hâlâ zorluklarla karşılaşılıyor. Gerek kolluk yetkililerinin aile içi ilişkiye karışmak istememesi, gerekse kanunun uygulanmasında mahkemelerin çıkardığı zorluklar, binbir güçlükle gelinen karakoldan adliyeden kadınları tekrar şiddet ortamına gönderecek kadar yorucu olabiliyor. Medyatik mankenlerimizden Deniz Akkaya, sevgilisinden şiddet görmesi üzerine adliyeye başvurmuş ve bu olayı katıldığı bir televizyon programında şöyle anlatıyor: "Bu prosedür çok yorucu, bir karakola git, adli tıbba git, rapor al, adliyeye götür, vs... Neyse ki benim altımda arabam var yoksa çok zor." Kadına yönelik şiddete karşı mücadele, işte bu medyatik mankenlerin sahip olduğu olanaklardan yoksun olan ve mağduru olduğu şiddetin kucağına yeniden yeniden atılan tüm emekçi kadınların birlikte mücadelesiyle anlamını bulacak.
TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK
DÜNYADAN BAZI RAKAMLAR
Şiddetin kaynağı ekonomik bağımlılık İzmir Kadın Kuruluşları Birliği ve Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAM) basın toplantısı düzenledi. Ege Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren EKAM Müdürü Prof. Dr. Nurselen Toygar, kadınların ekonomik olarak erkeklere bağımlı olmasının şiddeti üreten en önemli neden olduğunu söyledi. Tüm illerde şiddete karşı bağımsız kadın örgütleri oluşmasını sağlamak için çalışma yapacaklarını söyleyen Toygar, "sorunlara çok yukarıdan bakan" devletin, kadın örgütlerini de içine alan bir uzmanlar kurulu oluşturmasını istedi.
Evrensel'i Takip Et