23 Kasım 2005 22:00

80 yılın tanıklığı

Orhan Miroğlu, anı ve anlatı çalışmalarını Ape Musa kuşağının son temsilcilerinden Canip Yıldırım ile sürdürüyor. "Hevsel Bahçelerinde Bir Dut Ağacı", 80 yılın tanıklığını gelecek kuşaklara aktaran bir çalışma.

Paylaş
Geçen yıl "Dijvar" adlı anı-anlatı kitabıyla başta Vedat Aydın ve Musa Anter cinayetleri olmak üzere 90'lı yılların önemli olaylarını edebi bir dille belgeleştiren Yazar Orhan Miroğlu'nun, yeni kitabı da bir anı anlatı çalışması. "Hevsel Bahçelerinde Bir Dut Ağacı" adını taşıyan kitap, Apê Musa ve kuşağının son temsilcilerinden Canip Yıldırım'ın 80 yıllık tanıklıklarını gelecek kuşaklara aktarıyor. 80 yıllık yaşamıyla, Kürt halkının bütün bir cumhuriyet yaşamına tanıklık etmiş; Kürt isyanlarını görmüş, işkencelerden geçirilmiş, Kürt hareketlerinin içinde yer almış, Musa Anter'le birlikte 49'lar davasında yargılanmış, TİP'in kurucuları arasında yer almış, Bedirxanlar, Ahmed Arif, Edip Karahan, Musa Anter gibi Kürt aydınlarını tanımış Canip Yıldırım. Orhan Miroğlu, kitabın sadece Canip Yıldırım'ın kişisel yaşam öyküsü olarak değil "Bütün bir tarihi döneme ışık tutan anılar, Kürt aydın hareketindeki devamlılığı, sürekliliği sağlayan bir isim" olarak okunması gerektiğini vurguluyor. Miroğlu, Apê Canip ile yaptığı 50 saatlik ropörtaj metinlerini kurgulayıp öykü tekniğiyle yeniden üreterek yazdı "Hevsel Bahçelerinde Bir Dut Ağacı"nı. Biçim olarak ropörtaj tekniği ile öyküyü atbaşı kullandığını söylüyor Miroğlu. "Dijvar"ın ardından gelen bu kitap da, Miroğlu'nun roman yazarlığı için ısınma turları attığının göstergesi sayılabilir. Orhan Miroğlu ile "Hevsel Bahçelerinde Bir Dut Ağacı" üzerine söyleştik.

Apê Canip ve kuşağını bizim için önemli kılan nedir? Bu anıları kitaplaştırma ihtiyacı nerden doğdu? Canip Abi kuşağındaki insanlar şu an yoklar. Musa Abi yok Edip Karahan yok, vesaire. Ve bu insanlar çok az şey yazmışlardır. Musa Abi'yi çıkar geriye çok fazla bir şey yoktur. Musa Abi'nin ölmeden önce yazdığı hatıralar var. Ölmeseydi iki cilt daha yazmayı düşünüyordu. Bu aslında Canip abinin kişisel yaşam öyküsü. Ama sadece bundan ibaret değil. Bir tarihi döneme ışık tutan anılar. Canip abi çoğul yaşamış insanlarımızdan biri. Kürt aydın hareketi içerisinde sürekliliği yaratan insanlardan biri. "Hevsel Bahçelerinde Bir Dut Ağacı"nda Canip Abi yüz yılın başından başlayarak Kürt aydının yanlızlığını, mücadelesini, direngenliğini, bir şeyleri savunma arzusunu, tutkusunu dile getirdi. Canip abi 1925 doğumlu. Elbette, Ermeni katliamına dair anıları çok taze. Silinmemiş. O döneme ait Kürt-Ermeni ilişkilerine ışık tutan önemli tanıklıklar var. Şeyh Sait İsyanı'yla başlayan sürgünlük yılları var. Sürgün edilen ailelerin kendi kentlerine dönüş öyküleri var. Bir yabancılaşma demeyelim, ama halkın bu ailelerin çocuklarından, bireylerinden kaçışı var. Canip Abi yine de bu ailelere çok yakın duranlardan biri. Yine Vedat Aydın'ın kaçırılıp infaz edildiği yer de Maden'dir. Bu bir tesadüf müdür yoksa devletin gizli bir şifresi mi bizim gibi insanlara vermek istediği. Bilemiyorum, ama çok da rastlantısal bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bugüne ilişkin Canip Abi'nin söylediklerinin Kürtler'in ne yapıp ne yapmayacaklarına ilişkin değerlendirmeleri var.

Kitabın adı nereden geliyor? Hevsel bahçeleri, artık bizim ortak hafızamızın ürünü bir yer. Vedat Aydın'ın öldürülmesinden sonraki cenaze törenini hatırlarsınız. İnsanlar kendilerini korumak için Mardinkapı'daki kayalıklardan aşağı Hevsel bahçelerine attılar. Kimimiz kolunu, bacağını kırdı. Kimimiz ezildi, yaralandı. İşte o gece Hevsel bahçelerinin sakinleri onların yaralarını sardılar, ekmek peynir verdiler, beslediler onları. Ertesi gün o insanları hastanelere taşıdılar. İki yıl önce yine orda bir operasyon günlerce sürdü. Toplum tedirgin oldu. İki kişi öldürüldü. Yani Hevsel bahçeleri bir ortak hafıza. Bu ilk neden. İkincisi onun yaşamında özel bir yeri vardır. İlk sevdasını yaşadığı yerdir. Sevdiği insanla bir dut ağacının dibinde buluştuğu bir yer. Bu nedenle kitabın adını böyle düşündük.

Kitabın hazırlanış sürecini anlatır mısınız? Ropörtaj tekniği ile yaptık. Benim ilk yaptığım bir iş bu. Ben gazeteci değilim, ama böyle oldu. Tabi aslında bu anıları düz soru cevap şeklinde değil, bir kurgu vererek yaptık. Röportaj metinlerini üç dört kez yeniden yazdım yeniden ürettim. Tabi muhtevasına sadık kalarak, Canip Abi'nin üslubunu zedelemeden yapmaya çalıştım. Bence iyi de oldu. Bölümlere ayırdık. Çocukluk yılları, Mardin yılları, 49'lar olayı. Çünkü, o bana anlatırken sorulan soruyu tamamlamadan başka bir yere geçiyordu. Geriye dönüşler oluyordu. Bu durum o dönemi bilmeyen Kürtleri ve Canip Abi'yi bilmeyen okuyucuyu zorlayan bir durumdu. Bu yüzden bir düzenleme bir kurguya kavuştu. Ropörtaj tekniği kullanılarak, ama öykü tekniğiyle atbaşı gitti. 25 kaset çalışması yaptık. Toplam 50 saat konuştu Canip Abi. Doğal ortamlarda yaptık. Bazen rakı içip balık yerken, bazen bizim partinin genel merkezinde, bazen evde çalıştık.

ÖNCEKİ HABER

Köy boşaltmalar yine gündemde

SONRAKİ HABER

Deli gömleği giydirdiler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...