09 Kasım 2005 22:00

Yağmurla gelen balıklar

Türkiye balığın bereketli olduğu bir dönem geçiriyor. Tavuktaki "kuş gribi" tehlikesi de buna eklenince balığa olan ilgi arttı, bu da balıkçıların yüzünü güldürüyor ama yalnız balıkçıların değil.

Paylaş
Türkiye balığın bereketli olduğu bir dönem geçiriyor. Tavuktaki "kuş gribi" tehlikesi de buna eklenince balığa olan ilgi arttı, bu da balıkçıların yüzünü güldürüyor ama yalnız balıkçıların değil. Bugünlerde eline oltasını alan Boğaz kıyılarına balık tutmaya koşuyor. Yağmurlu havalara rağmen pekçok İstanbullu denizin bereketinden yararlanmak için kıyıları mesken tuttu. Gemiler, vapurlar, balıkçı tekneleri ve kıyılara dizilmiş dalgalara olta sallayan insanlar memnunlar boğazdaki bu telaştan.

Başka zaman zor Biri "Bugün tuttuğun balığı başka zaman tutamazsın. Aç hayvanlar oltalara saldırıyor" diyor öbürüne. Oltayla balık tutanların en gözde mekanlarından olan Eminönü, Galata Köprüsü'nden Sirkeci'deki ada vapurları iskelesinin ilerilerine dek kıyıya dizilmiş insanlarla dolu. Kimi yakınlarda oturuyor, kimi daha uzaklardan gelmiş. Levent'ten, Mecidiyeköy'den, Kağıthane'den Gültepe'den gelenler var. Çoğunluğunu emekli ihtiyarların oluşturduğu balıkçılar, oltaların başında heyecanlı bekleyiş içindeler. Ama bugün kimse kimsenin oltasından çıkan balığı kıskanmıyor. Kovalar, küçük leğenler, turşu bidonları irili ufaklı balıklarla dolu. Balık tutmak için dizilenlerin bulunduğu bu kıyıda, her yerde olduğu gibi ekmek parasının peşinde olanlar da var. Ciğertavacısı, simitçisi, ekmek arası yumurta satanı peş peşe geçiyor başlarının üstündeki ekmek tekneleriyle.

Boğaz bizden bıktı Halim Teke boğaz kıyılarında yıllardır oltasıyla balık tutunlardan biri. "Öyle çok değil, ayda bir gelirim" diyor. "O da hava güzel olursa". Oysa bugün hava bozuk ve yağmur çiseliyor, Teke bunu "Denizde balık çok olduğu için geldim bu sefer, vakit geçirmek için değil" diyerek açıklıyor. Sonra da değişmeyen yüz ifadesiyle "Yağmur balık getirdi İstanbul'a" diyor. Fatih'te oturan Halim Teke işçi emeklisi. Yüzündeki kırışıklıklar, sesindeki yorgunlukla daha çok belirginleşiyor, "Balığı çok tutunca, komşulara da veriyorum. Onun dışında ben bu İstanbul'da balığa hiç para vermedim" diyor Teke. Balığa para vermeyenlerden biri de Mehmet Gözlü "Asıl balık Haliç'te. Ama sabah erkenden gideceksin, saat yedi yedi buçuk gibi. Zor olur biraz ama iyi balık tutarsın orada" diyor. Kimi beş litrelik bir su şişesi, kimi küçük bir kovayla gelmiş. Bu şirin kovalar neşeli balıklarla dolup taşıyor bugün. Adamın biri asfalta saçılan balıklarının peşine düşüyor. Balıklar zıp zıp zıplıyor asfaltta, balıkçıdan kaçmak ister gibi gidiyorlar. Ama bu uğraşları nafile, balıkçının nasırlı hırçın ellerine teslim oluyorlar biraz sonra. 62 yaşındaki Yusuf Yılmaz ise balıklarını kedilerle paylaşıyor. O kedilere verdikçe oltasına daha çok balık geliyor, önce üç sonra altı, her atışta daha çok. "Yesin garibanlar, yazık" diyor. Sonra da "O kadar çok kirlettik ki Boğaz bizden bıktı" diyor.

ÖNCEKİ HABER

İnce toprağa verildi

SONRAKİ HABER

Ateşe benzin döküyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...