09 Kasım 2005 22:00

Halk okullarda gece bekçiliği yapıyor

Fransa, iki haftadır banliyö gençlerinin isyanı ile çalkalanıyor. Her akşam, hava kararır kararmaz binlerce genç polisle çatışıyor.

Paylaş
Fransa, iki haftadır banliyö gençlerinin isyanı ile çalkalanıyor. Her akşam, hava kararır kararmaz binlerce genç polisle çatışıyor. Bu isyanın nedenlerinin sosyal ve ekonomik olduğu, çıkar peşindeki burjuva politikacılar hariç herkesin kabul ettiği bir gerçek. Ama çatışmalar okullara, kütüphanelere, postanelere, sosyal kuruluşlara yansıyıp, bu bölgelerdeki emekçilerin yaşamlarını olumsuz etkilemeye başlayınca, basın ve devlet bu fırsatı kullanarak gençleri "suçlu" ilan etmeye girişti. Bugüne dek birçok okul, spor salonları, sosyal yardım kuruluşları, otobüsler yakıldı. Bunların bir kısmı halkın müdahalesi ile kurtarılabildi. Özellikle cumartesi akşamından sonra halktan gençlere tepki geldi; insanlar gece yarılarına kadar okulların içinde beklemeye başladılar. Bütün bölgelerde halk 'gece bekçiliğine' soyunuyor. Görüştüğümüz Parisli emekçiler, "Biz polis değiliz ama okullar bizim. Okullarımızı koruyoruz. Gençler ışık gördüklerinde, içeride insanların olduğunu anlıyor ve zarar vermiyorlar" diyorlar. İnsanların bu duyarlılığını gören hükümet, fırsattan istifade ederek, bugüne kadar aldığı sert önlemleri meşrulaştırma, gençleri suçlu ilan etme etme kampanyasına girişti. Medya da, isyanın sosyo-ekonomik nedenlerini görmezlikten gelerek, özellikle okulların kundaklanması üzerinden bir karalama kampanyası başlattı. Asıl sorumlu kim? Devlet yetkilileri emekçilerin tepkisini adeta kullanmak isteyerek "Bakın, bugüne kadar aldığımız güvenlik önemlerimiz zorunluydu. Üstelik daha da fazlasını yapmamız gerekecek" mesajı veriyorlar. Peki okulların kundaklanmasında sorumlular kim? O molotof kokteyllerini atanlar gençler değil mi? Evet, bu doğru. Ama Fransa tarihinin son 30 yılında onlarca gençlik isyanı oldu ve bugüne kadar okullara saldırılmamıştı. Öyleyse diğer isyanlar ile bu isyan arasındaki farkı görmek gerekir. Zira çatışmalar bu kadar şiddetli yaşandıysa, bir insan öldüyse, onlarca otobüs kundaklandıysa, okullar, kütüphanelere saldırıldıysa, bunun sebebi İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'in sorumsuzca davranması, gençleri "serseri, ayaktakımı" olarak adlandırıp provoke etmesindendir. Dolayısıyla, yaşananların başta gelen sorumlusu Sarkozy'dir.

Irkçı kampanya Son birkaç gündür, ikinci bir kampanya daha yürütülüyor. O da, özellikle yabancı kökenli gençlerin suçlu ilan edilmesi. Bu kampanyanın sahipleri; aşırı sağcı, ırkçı akımlar. Örneğin Phillipe de Villier adlı ırkçı politikacı, "Ya Fransa'yı sev ya da terk et" kampanyası başlatma kararı aldı. Başbakan Dominique de Villepin ise, "ülkeye kaçak girmek isteyenlere yönelik daha fazla önlem alınacını" ilan ediyor. Polisler ile çatışan gençlerin önemli bir kesiminin siyah, Arap veya Asyalı olması, bu insanların toplumdan dışlanmışlıkları ile alakalı. Banliyöler, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra hem göçmen emekçilerin, hem de savaşta evini barkını yitirenlerin mekanı oldu. Zaman içinde, "en alttakilerin" yığıldığı merkezler haline geldiler. Bu bölgelerde aylık geliri 1500 Avro'nun üzerinde insan bulmak adeta bir mucizedir. Eğer bir isyandan bahsedilecekse, o "yabancıların Fransızlara karşı isyanı" değil, neoliberal politikalarla her geçen gün daha da fakirleşen emekçilerin, sistemin temsilcisi olarak gördükleri herşeye karşı isyanıdır.

ÖNCEKİ HABER

'Fransa bizden nefret ediyor
   biz de ondan'

SONRAKİ HABER

Barzani'den 'iç savaş halinde bağımsızlık' iması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...