11 Ekim 2005 21:00

Yoksullara yardım yok!

Depremin harabeye çevirdiği Keşmir'in Muzafferabad kentindeyiz. Muhammed Efer, yaşlı gözlerle, birkaç gün öncesine kadar kentin en işlek caddesinin ortasındaki moloz yığınlarına bakıyor...

Paylaş
Depremin harabeye çevirdiği Keşmir'in Muzafferabad kentindeyiz. Muhammed Efer, yaşlı gözlerle, birkaç gün öncesine kadar kentin en işlek caddesinin ortasındaki moloz yığınlarına bakıyor. Öfkeyle dizlerinin üstüne çöken Efer, giderek boğuklaşan sesiyle, "Kardeşlerim bu moloz yığının arasında tam 3 gün kıvrandılar. Ölüm ve acı ile boğuştular. Devlet tam 3 gün boyunca hiçbir şey yapmadı. Şimdi kardeşlerim bu yıkıntının altında çürüyorlar." Beber, Tanver ve Senvez adlı kardeşlerinin, Bankalar Caddesi'ndeki küçük bir eczanede çalıştığını anlatan Efer, Keşmirli bir Hindistanlı'ya ait olan dükkanın cumartesi sabahı yerle bir olduğunu söylüyor. Çürümüş et kokusunun sardığı moloz yığınlarının arasında Efer, "Sabah hep beraber kahvaltı ettik. Daha sonra, onları otobüs durağına bıraktım. İşte bu, kardeşlerimi son görüşümdü" diyor.

Askerler yardım etmedi Deprem sırasında yaşlı annesiyle birlikte evde olduklarını dile getiren Efer, "Annem çamaşır yıkıyor, bense bahçe ile ilgileniyordum. Şiddetli sarsıntıların ardından ilk annem düştü aklıma ve onu hemen dışarı çıkardım. Ardından da ezcaneye koştum." Bankalar Caddesi'ne geldiğinde eczanenin yıkıntısıyla karşılaştığını ifade eden Efer, "Askerler, yıkık binanın önünde öylece duruyorlardı. Onlara, kardeşlerimi kurtarmaları için yalvardım. Baktım ki, onlar sadece molozları kaldırmakla uğraşıyorlar, yıkıntıya kendim daldım." Öğle saatlerine kadar kardeşlerini arayan, ancak tek başına yeterli olamayan Efer'in, umutsuzluğu yerini artık öfkeye bırakmıştı. Tepesinden geçen ve hiçbir yardımda bulunmayan askeri helikopterleri gördükçe çılgına dönen Efer, "Toprak, altüst oldu; gündüz geceye döndü; arş yere indi; ama yoksul insanlar için hiçbir yardım gelmedi. 3 gün, tam 3 gün boyunca hiçbir şey..." diye isyan ediyor.

Çalışmalar yetersiz Uluslararası kurtarma ekipleri, ancak dün varabildi Muzafferabad'a. İngiliz bir ekip, eğitimli bir köpek sayesinde yaşlı bir adamı 50 saat sonra tekrar hayata döndürdü. Fakat, zaman molozlar altında kalanların ve kurtama ekiplerinin aleyhine işliyor. Taşların altında kalanlar için, yaşam çok da uzak değil, ancak onları bulundukları yerden çekip çıkartacak çok az kimse var. Sadece dün, 11 bin ceset yakıldı. Birçok Pakistanlı cesetlerin bu kadar çabuk yakılmasına kızgındı, çünkü daha kimlik tespiti bile yapılamamıştı. Ancak, Muzafferabad bir de cesetlerden kaynaklı salgınları kaldıramaz. Öte yandan bölgede gıda sıkıntısı giderek artıyor ve birçok su kaynağı kapanmış durumda. İnsanlar sokaklarda, cesetlerle birlikte yatıyor. Balakot ise halen, kaybettiği 400'den fazla evladına ağlıyor. Deprem sırasında okulda olan küçük çocuklar için dün devasa bir mezarlık inşa edildi ve ardından gömüldü çocuklar, ağıtlarla...

4 milyon evsiz Birçok uluslararası yardım kuruluşu, bölgeye 4 milyon evsiz insan için çadır gerektiğini belirtiyor. Bölgenin en 'ileri' hastanesi "Abbottabad" ise, berbat durumda. Sadece röntgen ve acil durum odaları çalışıyor. 3 binden fazla yaralı sokaklarda tedavi ediliyor. Travmalar ve kan kaybından kaynaklı sayıklamalar, can çekişenlerin feryadına karışıyor. Hastanenin başkent İslamabad'a 3 saat uzaklıkta olmasına karşın hiçbir yardım alamadıklarını anlatan Başhekim Caveriya Kayyum, "İlacımız yok. Hastalarımızın durumu çok kötü. Hükümet halen imdadımıza gelmiş değil. Korkarım tifo, kolera ve ishal salgını başlayacak" diyor... Muhammed Efer hâlâ, molozların arasında çırpınıyor. Umudunu yitirmeden Beber, Tanver ve Senvez'i arıyor. Batı Midlands'den gelen kurtarma ekibindeki Pete Mills, genç adama bakarak, "Ona nasıl söyleceğimi bilmiyorum. Kardeşleri artık hayatta değil" diyor.

(The Guardian)

ÖNCEKİ HABER

Batı'nın yardımı göstermelik

SONRAKİ HABER

SPD'de huzursuzluk

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...