10 Ekim 2005 21:00

Çamlar altı yoksulları

Eğer hâlâ başlarını sokacak bir göz oda bulamamışlarsa, 14 kişilik Toga Ailesi'ni, İzmir'in merkezi mahallelerinden Yeşilyurt Basın Sitesi'nin bitişiğinde bulabilirsiniz. Çamlar altında, soğukta, sıcakta…

Paylaş
Oldukça kurak geçen yaz günlerinin ardından bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda İzmir'in birçok caddesi dereye dönerken, "çamlar altı sakinleri" çareyi yakındaki apartmanın birinci kat balkonunun altına sığınmakta buldular. Gök gürlemesi eşliğinde, sabaha kadar süren yağmur, ısının da bir hayli düşmesi ile küçücük bir balkon gölgesine sığınan 14 kişiyi iliklerine kadar titretti. Yağmur sabah durdu, ama Hasan'ın titremesi geçmedi. Ailenin diğer erkekleri ev aramaya ve "çöp karıştırmaya" gider iken o, eski bir yatağın üzerine uzanıp kaldı. Ellerindeki iki battaniyeden biri üzerine örtüldü. Güneş İzmir'i yeniden ısıtırken ve geceki yağmura inat pırıl pırıl bir gökyüzü güne merhaba derken, çamlar altına serili battaniyenin altında titreyen Hasan, hastalığının bir an önce geçmesi için dua etti. Biz yanlarına gittiğimizde uyuyan Hasan'ın titremesi geçmiş, ama ateşi düşmemişti…

'Konuşacak ne var ki?!..' Gece yarısı davuluyla oruç tutacakları sahura kaldıracak Veysel Toga. 26 yaşında ve şimdiden iki küçük çocuğu var. Eşiyle tüm gün ev aramışlar ama istedikleri gibi bir şey bulamamışlar. "İstedikleri" aslında kiranın miktarıyla ilgili. Yoksa, odası-salonu, mutfağı-banyosu onları çok da ilgilendirmiyor. 10 gündür yağmur-çamur demeden sığındıkları "çamlar altı konukluğu"nun artık bir an önce bitmesi tek istedikleri. İnsan gibi yaşamak, başını sokacak bir göz oda da, yıldızları değil, tavanın aydınlığını görerek uyumak, hepsi bu. Tabii bir de karınlarını doyuracak bir dilim ekmek… Olmuyor ama. Dertlerini dinlemek için davetsiz gittiğimiz o gün de olmadı. "Bir göz bir oda bulduk, ileri tepelerdeki evlerde. Ev sahibi 100 lira kira istiyor. İki aylık peşin, 100 lira da depozito. Paramız çıkışmıyor o kadarına" günün özeti bu Veysel için. Çok da konuşmak istemiyor aslında. "Konuşulacak ne var ki? Her şey ortada". Eşi de çok konuşkan değil, hatta fotoğraf çekerken çocuklarını da yanına alıp apar topar çıkıyor objektifin görüş alanından. "Aman gardaş, allahın hakkı için bizi çekme" diyor. "Memlekette babam var, görürse bu halimizi çok üzülür, Kızar da" gelini ve oğlunun yerine Yurdagül Toga anlatıyor öykülerini. "Yaş elli" diyor ama bir on yaş daha ihtiyarlamış gösteriyor. "Oğlum, Osmaniye'den 8-10 gün önce geldik İzmir'e. Osmaniye'de ırgatlık yapardık. Pamukta, soğanda çalışırdık. Ova bitti şimdi. İş yok. Kalktık geldik buraya, iş buluruz diye. Geldiğimiz günden bu yana bu çamların altında sabahlıyoruz. Ev bulamıyoruz. Fakirlik, paramız yok. İş de yok. Ne olacağımız belirsiz" Anaç bir sevgi ile torunlarını kucağına çekip, battaniyeye sarılı, boylu boyunca yatan Hasan'ı gösteriyor. "Geçenki yağmurda üşüttü. O günden bu yana yatıyor" diyor. Çocukluktan delikanlılığa geçme çağlarında gösteren Hasan sıkı sıkıya sarıldığı battaniyesinin altında uyuyor. Alev alev yanan alnına dokunduğumuzu duymuyor bile. Yurdagül Toga sığındıkları küçük koruyu çepe çevre saran yüksek binaları göstererek sitem ediyor. Bir allahın kulunun gelip hallerini sormadığından dert yanıyor. Sadece karşıki apartmanın birinci katını işaret ederek, "Onlar insan işte, sırf bize aydınlık olsun diye ışıklarını sabaha kadar söndürmüyorlar" diyor. "Hepimiz Müslüman değil miyiz? İnsan bir ihtiyacınız var mı diye sormaz mı? Sormuyorlar işte, oğlum" diye elini yüksek binalara çevirip, sallıyor.

Bak şu bebelerin güzelliğine 1 yaşındaki Mustafa ve sırasıyla ondan bir iki yaş daha büyük olan diğer çocuklar bizim sohbetimiz boyunca gülüp oynuyorlar çevremizde. Kimisi fotoğraf makinesine gülümseyip duruyor, kimisi çantamızla oynuyor. Kendileri için naylonlardan yapılan küçük bir çadırın içine girip uyuyana kadar neşelerinden bir şey kaybedecek gibi görünmüyorlar. Veysel Toga, ihtiyacı olan suları yakındaki bir inşaattan aldıklarını, tuvalet için de yine inşaatın tuvaletini kullandıklarını söylüyor. Birkaç ağaçtan oluşan, küçük bir tümseğin üzerine yerleşen 14 kişi, valizlerini, ramazan davullarını ağaçların gölgesine sıralamışlar. Ekmekleri yine bir ağacın dalına asılı. Çöplerden naylon, kağıt toplamakta kullandıkları, geniş kirli çuvallar gerili ilkel el arabaları ilerde duruyor. Kilosuna yüz bin lira aldıklarını ve bu parayla idare ettiklerini söylüyorlar. Geldiklerinin ikinci günü çöpten topladıkları ekmeklerle çocukların karınlarını doyurduğunu anlatıyor Yurdagül Toga. Osmaniye'den İzmir'e gelirken yüreklerinde bol miktarda olan umutlarını henüz tüketmemişler ama, "çamlar altı konukluğu"nun her günü o umutların bir parçasını söküp götürmekte. Eğer hâlâ başlarını sokacak bir göz oda bulamamışlarsa, 14 kişilik Toga Ailesi'ni, İzmir'in merkezi mahallelerinden Yeşilyurt Basın Sitesi'nin bitişiğinde bulabilirsiniz. Çamlar altında, soğukta, sıcakta…

ÖNCEKİ HABER

Rıvıenne işçisi garanti istiyor

SONRAKİ HABER

Batı'nın yardımı göstermelik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...