24 Eylül 2005 21:00

Ebu Garib'in 151716 nolu mahkûmu

"İşkence, zulüm ve hakaret... Beni yok etmeye çalıştılar, ancak başaramadılar. Ebu Garib'de yaşadıklarımın bir daha başıma gelmesini istemiyorum. Fakat, Irak'taki işkencehanelerde neler yapıldığını dünyaya duyurmaktan ve burada tutulan mahkûmların haklarını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim."

Paylaş
"İşkence, zulüm ve hakaret... Beni yok etmeye çalıştılar, ancak başaramadılar. Ebu Garib'de yaşadıklarımın bir daha başıma gelmesini istemiyorum. Fakat, Irak'taki işkencehanelerde neler yapıldığını dünyaya duyurmaktan ve burada tutulan mahkûmların haklarını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim." Bu sözler, ABD'nin Irak'taki işkence evi Ebu Garib'de bir sene boyunca tutulan 151716 nolu tutukluya ait. Onu diğerlerinden farklı kılan, Ebu Garip işkencelerinin "sembolü" haline gelmiş olması. Ali El Kaissi, Ebu Garib işkencelerinin görüntülerinde; bir kutu üzerinde çarmıha gerilmiş bir halde, kafasında kukuleta ile elektriğe maruz bırakılan mahkûmun ta kendisi.

Kukuletalı fotoğrafı ilk ne zaman gördünüz? Fotoğrafın çekildiği anı hatırlayabildiniz mi? O görüntüyü ilk kez, Irak'taki işkencelere karşı mücadele eden "Irak Gönüllüleri Birliği" üyeleri bana gösterdi. Elbette, bu benim için çok büyük bir şoktu. Sonuçta karşımda duran kişisel felaketimdi. Sizler sadece görüp irkildiniz. Ben yaşadım. ABD'li askerler, kafama kukuleta geçirdiler, işkence ettiler ve büyük bir baskının altına soktular.

Fotoğraf ne zaman ve nasıl çekildi? Ebu Garib'e varır varmaz, beni işkence hücrelerinin olduğu bölüme aldılar. Ve birkaç hafta sonra işkence başladı ki söz konusu fotoğraf bu zaman aralığında çekildi. Fotoğrafların tam olarak ne zaman çekildiğine dair fazla fikrim yok. Zaman kavramını yitirmiştim.

Mahkûmiyetinizin en zorlu dönemi hangisiydi? Biraz anlatabilir misiniz? En zorlu dönemim, bir kutuya çıkarılıp ellerime elektrik tellerinin bağlandığı andı. Yani fotoğrafın çekildiği an. Ve tabii 15 gün boyunca çırılçıplak askıya alındığım dönem de çok zordu. Hep yüksek sesle müzik dinletiyorlardı. Nasıl aklımı kaçırmadığıma hayret ediyorum. Sorgunuz sırasında size neler sordular? İşgale karşı savaşıp, savaşmadığımı öğrenmek istiyorlardı ve hep bununla ilgili sorular soruyorlardı. Ebu Garib'te beraber tutulduğum arkadaşlardan teyit ettiğime göre, bir "işbirlikçi" de arıyorlardı. Defalarca, onların bölgedeki ajanı olmamı istediler. Ancak, ben bunu hiçbir zaman kabul etmedim. Zaten çok bir şey bildiğim de yoktu. Ve hiçbir işin sorumluluğunu alamazdım. İşkence bundan sonra daha da arttı. Sürekli aynı sorularla karşılaştım. Sanırım askerlerin aynı soruları binlerce kez tekrarlaması, beni konuşturmak için yapılan bir oyundu. Sorgucular, Gazze ve Batı Şeria'daki meslektaşlarıyla benzer taktikleri kullanıyorlardı.

Serbest bırakıldıktan sonra ne yaptınız? ABD'li yetkililer, işkence görüntülerinin basına sızmasından sonra beni serbest bıraktılar. Bana, tutuklanmamın "büyük bir hata" olduğunu söylediler. Sanırım böylece, yaşadıklarımı anlatmamamı sağlamak istiyorlardı. Ben, işkencecileri Iraklı yetkililere şikayet ettim. Fakat burada da, umduğumu bulamadım.

İşkencelerin "sembolü" olmak sizi nasıl etkiledi? O fotoğraf benim için, işkenceyi ve hatırlamak istemediğim onlarca zulmü ifade ediyor. Ama, bunun bir başkasının başına gelmesini hiç istemiyorum. Ve bu sebeple işkenceye karşı mücadele eden gönüllülere katıldım. Ebu Garib'de yaşadıklarımı hatırladıkça, hâlâ orada tutulan mahkûmların haklarını savunmam gerektiğini hissediyorum. Bu birlik sayesinde, bırakılan tutukluların psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını da karşılıyoruz.

Peki, Ebu Garib'de yapıldığı söylenen değişikler sayesinde, mahkûmların daha iyi şartlar altında tutulduğuna inanıyor musunuz? Kesinlikle hayır. Ne zaman ki, Ebu Garib'e bir gazeteci veya gözlemci gider, o zaman anlık bir değişiklik olur. Ama, normal zamanlarda durum aynı. Akrabaları ve yakınları Ebu Garib'de tutulan birçok insandan, cezaevindeki işkence ve vahşete ilişkin mektuplar alıyorum. Bu mektuplarda durumun hâlâ çok ağır olduğu yazıyor. Üstelik cezaevinde tutulan insanların yüzde 99'u masum. Boş yere tutuklular ve şansları varsa serbest kalıyorlar. Ama, bu kez de kendilerini değersiz hissediyorlar.

(La Repubblica)




'Kukuletalı adam' Ali El Kaissi 42 yaşındaki Ali El Kaissi, Ekim 2003'te Bağdat'taki El Ameriye Camisi civarında, 'direniş ile ilişkili olduğu' iddiasıyla tutuklandı. Elindeki yara ve yanık izleri nedeniyle ABD askerlerince "Pençe Adam" lakabıyla adlandırılan El Kaissi'nin mahkûmiyeti, insanlık dışı uygulamalarla devam etti. İşkence görüntülerinin kamuoyuna yansımasından sonra, işgal karşıtı birçok eylemde ABD vahşetinin "sembolü" haline gelen "kukuletalı adam" El Kaissi, serbest bırakıldığı 2004 Şubat ayından bu yana, Ebu Garib'de yaşananları duyurmaya ve halen cezaevinde tutulanların haklarını savunmaya çalışıyor.

ÖNCEKİ HABER

İsrail ordusu katliam yaptı

SONRAKİ HABER

Sistani'ye soğuk duş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...