20 Eylül 2005 21:00

Müzakere Kıbrıs'a kilitlendi

AB'nin üzerinde uzlaştığı Kıbrıs deklarasyonunda, müzakere sürecinde Türkiye'nin Kıbrıs'ı tanıması isteniyor. Böylece Kıbrıs, müzakerelerin de düğümlendiği en temel konu haline gelecek.

Paylaş
Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki deklarasyonuna karşı yayınlanacak AB deklarasyonu taslak metni üzerinde mutabakat sağlandı. Metinde, Türkiye'nin AB'ye katılım müzakereleri sürecinde ''Kıbrıs Cumhuriyeti''ni tanıması isteniyor ve Kıbrıs sorununun çözümü konusunda BM çatısına atıfta bulunuluyor. Türkiye'nin liman ve havaalanlarını tüm AB üyelerine açmasının gerek ve önemine değinilen belgede, aksi takdirde müzakerelerin olumsuz etkileneceği mesajı veriliyor. Bu gelişme, müzakere sürecinin Kıbrıs sorununa kilitleneceğinin işareti oldu. Diplomatik kaynaklar, belgede, Türkiye'nin "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni "tam üyelikten önce" değil, "müzakere süreci sırasında" tanıması gereğinden söz edileceğini belirttiler. AB üyesi 25 ülkenin Brüksel'deki daimi temsilcilerinden oluşan COREPER, son haftalarda gerçekleştirdiği toplantılarda, AB Dönem Başkanı İngiltere'nin sunduğu taslak metinler üzerinde, özellikle Kıbrıs Rum kesiminin muhalefeti nedeniyle uzlaşmaya varamamıştı. AB Dönem Başkanı İngiltere'nin çağrısı üzerine bugün bir kere daha olağanüstü toplanan COREPER'de pazarlıkların, Türkiye'nin "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni hangi süreçte tanımasının isteneceğine ilişkin ifadeler üzerinde yoğunlaştığı, bu konuda somut takvim belirlemeyen bir formül üzerinde anlaşmaya gidildiği belirtiliyordu. AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan AB Konseyi, geçen 17 Aralık tarihindeki zirvede, Türkiye'nin belirli koşulları yerine getirmesi halinde müzakerelerin 3 Ekim'de başlamasını kararlaştırmıştı. Söz konusu koşulları yerine getiren Ankara, bu çerçevede, gümrük birliğinin AB'ye yeni katılan 10 üyeye de uyarlanması için Ankara Antlaşması'nın ek protokolünü imzalamıştı. Türkiye, ek bir deklarasyon ile "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanımadığını belirtmişti. AB, Türkiye'nin bu deklarasyonuna karşı bir deklarasyon yayınlama kararı almıştı. AB Dönem Başkanı İngiltere tarafından hazırlanan ve onaya sunulan taslak belgede, Türkiye'nin 29 Temmuz'da Ankara Antlaşması Ek Protokolü'nü imzalarken "Kıbrıs Cumhuriyeti" ile ilgili bir deklarasyonda bulunma ihtiyacı hissetmesinin "üzüntüyle" karşılandığı ifade ediliyor. Belgede deklarasyonun tek taraflı olduğu, protokolün bir parçasını oluşturmadığı, Türkiye'nin protokolden kaynaklanan yükümlülükleri üzerinde herhangi bir yasal etkisi bulunmadığı da savunuluyor. Taslak belgede, AB'nin, Ek Protokol'ün Türkiye tarafından tam olarak, ayrım yapılmaksızın uygulanmasını ve malların serbest dolaşımı üzerindeki, ulaştırma araçlarıyla ilgili olanlar dahil tüm zorlukları ortadan kaldırmasını beklediği ifade ediliyor. AB, protokolün pratik uygulamasını yakından izleyeceğini ve durumu değerlendireceğini belirtiyor. Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, 3 Ekim'de resmen başlaması öngörülen tam üyelik müzakerelerinde başlıkların açılmayacağı mesajı verilen taslak belgede, 1 Mayıs 2004'ten itibaren AB üyesi olan "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin, uluslararası hukuk çerçevesinde devlet olarak tanıdığı kaydediliyor. Belgede, Türkiye'den, tüm AB üyesi ülkeler ile arasındaki ilişkileri en kısa sürede ve hukuki olarak normalleştirmesi beklentisine yer veriliyor. Taslak belgede, Türkiye'nin, BM Genel Sekreteri'nin çabaları çerçevesinde Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü doğrultusundaki çabaları destekleme taahhüdünün devam ettiğine dikkat çekiliyor ve adada kalıcı çözümün barış, istikrar ve uyumlu ilişkilere katkıda bulunacağı konusunda hemfikir olunduğu belirtiliyor.




TALAT: METİN KABUL EDİLEMEZ KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, AB Daimi Temsilciler Komitesi'nde (COREPER) Türkiye'nin Kıbrıs deklarasyonuna karşı yayımlanmak üzere kabul edilen metnin, "Kıbrıs Türkleri açısından kötü bir metin olduğunu" söyledi. Talat, "COREPER'de oy hakkı olan ve ne yazık ki her şartta kendisini destekleyen Yunanistan'ın varlığını da bir avantaj olarak kullanan Kıbrıs Rum tarafı, Kıbrıs Türk'ünü hiçe sayan bir yaklaşımla, Kıbrıs Türklerinin haklarını doğrudan doğruya Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde erozyona uğratma politikası gütmüştür ve COREPER'de son anlaşılan metin bu bakımdan Kıbrıs Türk'ü açısından kötü bir metindir. İyi bir metin değildir" diye konuştu. Rum yönetiminin uzun zamandan beri, AB üyeliği avantajını kullanarak, Kıbrıs sorununun zeminini değiştirmeye ve AB kuralları çerçevesinde çözmeye çalıştığını ve çözüm çabalarını, uzun yıllarda oluşan BM parametrelerinin dışına çekmeye çalıştığını kaydeden Talat, Rum yönetimin COREPER toplantısında ortaya koyduğu tutumun da bu yönde olduğunu belirtti.

ÖNCEKİ HABER

Antalya 'Altın Portakal'a hazır

SONRAKİ HABER

Kürtler Meclis'te temsil edilmeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...