6 Eylül 2005 21:00

Dikili Kampı'nın 'Şa-Tim'cileri

Oldum olası akıyla, karasıyla tüm mizah çeşitlerini severim. Ama 51 yıllık yazarlık yaşamımda genellikle mizahi yazılarımla ilgili olarak mahkemelere düştüm. Ciddi yazılarımda bir ya da en fazla iki kez savcı önüne çıktım. Mizahi yazılarım bazı kişiler ve özellikle devlet ciddiye alıp, hemen harekete geçiyorlardı. 3 ciltlik kısa romanımın ilk ikisini, "Bodur Başkanın Anıları" ve "Bodur Başkanın Öteki Dünya Anıları"nı çıkarınca, Cumhurbaşkanı Turgut Özal dava açmıştı. Sanırım sayesinde zengin olacağımı düşündüğünden olacak, davasından vazgeçti. Oysa ölmeseydi, ben üçüncü cildi, "Bodur Başkanın Cehennem Anıları"nı çıkaracaktım ve o da üzerime iyice gelecekti. Cümbüş o zaman başlayacaktı ama kader… Son günlerde bir altın'cı geldi, "Aguş-i şefkat"ime. Benim birkaç satırlık "karamizah"ıma dayanamayıp, "vatan, millet, Mississiphi" diyerek hücuma geçti. Ama sanırım 2024 yılına kadar sürecek bu dava, içerik gereği… Neyse… Ben mizahı seviyorum. Sağıma bakıyorum, mizah; soluma bakıyorum, mizah; yönetenlere bakıyorum, mizah; yönetilenlere bakıyorum, mizah. Ülke değil, mübarek "komedi tiyatrosu". Umumi helasında bile "visa kartı" geçerli, bir yerde "ciddiyet" aramak bana yanlış gibi geliyor…

Dikili Gençlik Kampı Görmeyenler benim abarttığımı sanırlar. İçinde bulunanlar fazla şişirdiğimi söyleyebilirler. Ama görkemli bir "Gençlik Buluşmasıydı" Dikili'deki. Yüzlerce Trilyon lira masraf, 40 bin görevli ve 7500 gencin bir araya gelmesi, "Universiade" başlığı altında… Ve beş parasız, toplam 100 kişiyi bulmayan görevli ve 2.500 genç… İki grup da 10 gün bir araya geldi. Birine devlet ve sermaye egemendi, kendilerini destekleyen medyayla. İkincisine sadece "emeğin gücü"… Geçen yıl Dikili Kampı'nda, Cüneyt Arkın'ın "Dünyayı Kurtaran Adam" filminden esinlenerek, "Kampı Kurtaran Adam" adlı ilk filmlerini çekmiş "Şa-tim örgütü". Bu yılki kampta da küçük küçük parodilerle kamp yönetimini "ti"ye almışlar. Bir kameraman ve altı oyuncuyla ince esprilerini kalın çizgileriyle vermişler. Geçen yıl "boy 150, kilo 50"li kampı kurtaran Ercan'ın dışında bu yılki çekimlerde, Mehmet Öner (Kamereman, İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümü öğrencisi) ve oyuncular İsmail Can solmaz (Mimar Sinan Üniversitesi mimarlık öğrencisi), Murat Küçükşahin (Evrensel gazetesi çalışanı), Cem Demirezer (iktisat mezunu/İşsiz), Tufan Çiçek (Kocaeli'i de Gemicilik'te), Kemal Urhan (elektrik mühendisi). Yedincinin adı yok. Ya ben atlamışım ya da onlar… Küçük küçük parodiler hazırlamışlar. Örneğin, kamptaki bilardo masasının neden delikleri yok, diye. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden bilardo uzmanı bir profesör(!) ile aynı konuda devlet tiyatrosu uzmanı(!) biri açıklamalarda bulunuyor ve kamp yönetimini eleştiriyorlar(!)… Bir başkasında deniz suyunun tuzluluk oranını düzenlemediği için kamp yönetimi eleştiriliyor. Yine devlet tiyatrosu uzmanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Deniz Suyunun Tuzunu Ölçme Fakültesi Profesörü (!) konuşuyor. Profesörün gençlere seslenişi şöyle: "Arkadaşlar, kamp yönetimi tuvaletler yaptırmış. Lütfen orayı kullanın, deniz suyu fazla tuzlanmasın…" Evrensel gazetesindeki sevgili Battal dostumuzu biraz kızdıracak bir parodi: Geceleyin, kamp içinde dolaşıyor "Şa-Tim" ekibi. Zeytin ağaçlarının üzerinde gençler. "Ne yapıyorsunuz?" diye soruyorlar. Yanıt aynı: "Kamp lokantasında aç kalıyoruz. Onun için gelip zeytin yiyoruz." Kampta sigara satış yerini basıyorlar. Hep yabancı sigara. Hiç "Birinci sigarası" yok. (En hoşuma giden bölüm). Yine uzmanlar kamp yönetimini eleştiriyor. Arkasından bir reklam. "Birinci içmeden önce: Bir kızla bir erkek kol kola, yanak yanağa dolaşıyorlar… Birinci içtikten sonra: Kızla dolaşan o genç Kapital'i okuyor." Ve ekranda bir ses: "İç bir birinci, ol devrimci…" Kamp yönetimi yıldız kaydıramadığı için de eleştiriliyor. Bir tabela koymuşlar, üzerinde "Burada, bu gece yıldız kayacaktır," yazılı. Ve bekleyen gençler. Ve yıldız kaymıyor. Protesto anında hazır: "Böyle kamp yönetimi mi olur, yıldız bile kaydıramıyor…" Şa -Tim"i ciddiye alanlar da olmuş. Kamp yönetimini basmaya kalkışıyorlar, Şa-Tim'ciler ve İzmir'li gençlerden 8-10 kişi. Tabii her zamanki gibi şaka. Ama yönetim, 400 kişilik İstanbul grubuyla bunları püskürtüyor, laf aramızda, galiba biraz da ciddiye alarak. Revirde yeteri kadar yanık kremi olmadığı için güneşlenen gençleri kaldırmaya çalışıyorlar, güneşin altından. Bazıları ciddiye alıyor, karşı çıkıyor, "Kardeşim biz denize de gireceğiz, yanacağız da, size ne oluyor" diyerek. İzmir grubundan sevgili Cemil'i de oyuna getirmişler, büfede görev yaparken. Hem onu, hem de kadrolarına alacakları Tufan Çiçek'i… Evet sayılamayacak kadar çok "Şa-Tim" (Şaka Timi) görüntüsü izledim. Her şey doğaçlama; teknoloji sadece kamerada var. Bence Şa-Tim üretimi, bu görkemli buluşmanın sonundaki "Kaymaklı Kadayıf"tı… Şa-Tim'cileri kutlamaktan başka bir şey gelmiyor elimden…

Evrensel'i Takip Et