01 Eylül 2005 21:00

Bir yaşam denemesi: Barış Köyü

Yıllar önce Hippilerin ortaya attığı proje, bugün dünyanın birçok ülkesinde deneniyor. Ekolojik Köyler Ağı adlı oluşum, sisteme alternatif "Barış Köyleri" yaratmak için çalışmalar yürütüyor.

Paylaş
Sürdürülebilir yaşamın nasıl kurulacağına dair birtakım önerilerde bulunarak model koymaya uğraşıyor bugünlerde çeşitli bilim insanları. Yaşam deneyleriyle olabilirliği kanıtlandığında, tüm dünyaya model olarak gösterilecek. Hippilerin yıllar önce ortaya attığı bu fikir, bugün çeşitli üniversitelerdeki bilim insanlarınca sahiplenip uygulamaya konuyor. Ekolojik Köyler Ağı adlı oluşum ile yürütülen projeler, İngiltere'den İskandinav ülkelerine kadar çok sayıda ülkede uygulanıyor. Model, Türkiye'de ise Kırıkkale Hisarköy'de deneniyor. Proje yürütücülerinden ODTÜ Kimya Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Ali Gökmen ile görüştük.

"Barış Köyü" projesi nedir? Ekolojik Köyler Ağı, şehir kökenli insanların, kırsal kesimde yeni bir yaşam tarzı oluşturma çalışmalarını içeriyor. Avrupa'nın birkaç ülkesinde epeyce yol alındı. Ağın üyesi 50'ye yakın girişim var Avrupa'da. Bu girişimlerden bir tanesiyiz. Projemizin adı Güneş Köy. Kırıkkale'nin yakınlarında Hisarköy'de çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu proje, "Kırsal kesimde yerel olanaklarla üretilecek bitkisel yağların dizel motorlu tarım araçlarında yakıt olarak kullanılması" başlığını taşıyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu Küçük Destek Programı ile destekleniyor.

Neden böyle bir şeye kalkıştınız? Bir ülke geri kalmış ise bir taraf da çok zenginse, o tarafa akış olur. Bu dengesizliğin en şiddeti ve vahşi olanı savaştır. Acaba daha dengeli, savaştan uzak yaşam şekline ulaşabilir miyiz? Barış toplumu yaratılabilir mi? Eğer olursa nasıl olur? Köyde mi olmalı, yoksa büyük şehirlerde mi? Bu soruların yanıtlarını arıyoruz. Dünyanın, barış içinde, insanların konuşarak sorunlarını halletmesi mümkün olabilir mi? Bizim düşüncemiz bunun kırsal kesimde başlayacağı yönünde. Çünkü kırsal kesimde yaşamı sürdürülebilir yapmak mümkün. Sürdürülebilir olması için sistemin, o yaşam merkezinin, kendi kendine çalışıyor olması lazım. Dışarıdan enerji almayacaksınız, hammade almayacaksınız, sizin ürettiğiniz en azından sizi doyuracak. Olanakları kendi kendine yaratıp sistem kendi kendine çalışacak. Böyle bir yaşam döngüsü olabilir mi? Eskiden vardı, köylerimiz daha kendi kendine yaşayabilirdi. Bu sistemi derken geri kalmış, kaynakları kıt, yaşam şartlarını eskiye dönüştürme şeklinde algılanmaması lazım. Belirli bir konforu tutturan, yaşamdan büyük zevk alacak bir ortamdan söz ediyorum. Bunlar aslında yaşam deneyimleri. Bu deneyler başarılı olursa, dünya içinde model olacağı düşünülüyor.

'Sürdürülebilir yaşam' nasıl kurulacak? Diyelim ki 100 kişilik bir yerleşke için altyapı sorununun çözülmesi lazım. Yaşam için birinci derecede gerekli enerji sorunu hallolmalı. Ulaşım sorunları çözülmeli. Tarımla ilgili ekolojik tarım diye bilinen ve Türkiye kamuoyunda da tartışılan bir konu var. Kimyasal ilaçlar kullanmadan doğal gübrelerle tarım yapmak. Proje kapsamında enerji konusunu birinci derecede ele almıştık. Bitkisel yağla çalışan traktör projesi var. Diğer bir önemli konu da sulamayla ilgili. Türkiye'de sulanabilir toprakların miktarı oldukça az. Yapılabilirse gelir ve verim on kat artıyor. Bunu sağlayabilmek için enerji sorunu çözülmeli. Enerjiyi güneşten elde edebilir misiniz? Bunlar üzerinde çalışıyoruz. Permakültür diye tarımda bir planlama yöntemi var. Doğadaki canlıları ve cansızları öyle planlıyorsunuz ki sistem kendi kendine çalışıyor. Dışarıdan girdi girmesine gerek kalmıyor. Gübre kullanacaksınız; satın almıyor, bitkilerden veya hayvanladan elde ediyorsunuz. Böyle bir çevrim sistemi kullanıyorsunuz. Elde edilen ürünler de sağlık için yararlı oluyor. Bunları yapabilmek için eğitim almak gerekiyor. Türkiye'deki çok sayıda köylüyü düşününce; bu bilgiler nasıl yayılabilir, herkes bunlara kolaylıkla ulaşabilir mi; onun arayışı içindeyiz. Eğitim sistemiyle desteklenmesi gerekiyor. Türkiye'de unutulmuş bir başka şey toprak evler. Topraktan ev yapmak gerilik olarak algılanıyor. Kerpiç evler, saman balyasından evler; ısı yalıtımında mükemmel sağlıklı bir ortam. Bunların insanlara anlatılması arayışı içindeyiz.

Köylülerle bağı nasıl kurulacak? Bunlar teknik boyutu. Bir de insani boyutu var. En önemli sorun insanlar arasındaki ilişkiler. Her yerde insanlar birbirleriyle mücadele, kavga halinde. Üniversitedeki kavgalardan alın, apartmandaki komşularınızla olan ilişkilere kadar uzatabilirsiniz. İnsanlar yaşamlarından mutlu değiller. İlişkiler rekabet üzerine dayalı. Daha çok üretmenin tek şeyi rekabet. Artık bunlar insanları bıktırdığı için yeni bir model arayışı içinde olduğumuz bir süreci yaşıyoruz. Bu yaşam şekli tek bir alternatif midir, başkası olabilir mi? İnsan ilişkileri nasıl iyi olur?

Türkiye'deki projeden bahseder misiniz? "Güneş Köy Kooperatifi" adında bir kooperatifimiz var. Bahsettiğimiz projelerin bir kısmı onun içinde gerçekleştirilecek. Başka yapılaşmalar, kuruluşlar da olabilir. Bu model için küçükten başlamak lazım. İlk aşamada bir şehirde uygulama imkanı olmayabilir. Küçük bir birliktelikle, problemleri tanımlayıp çözmek, sonra başkalarına model olarak sunmak lazım. Çalıştığımız grup, dokuz aileden oluşan bir grup. Genelde üniversiteler yürütüyor. Kimya, mimarlık, elektrik mühendisliği, peyzaj mimarları var. Önemli olan buna gönül koymak. Ayrıca belediyelerle görüşmelerimiz sürüyor.

Bu projenin çıkışı nasıl olmuş? 1968'de Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'da da büyük hareketler oldu. O kuşaktan üç kişinin başlattığı bir proje. Dieter Duhm, Subine Lichtenfels bunların başını çekiyor. Üç insan bir araya gelmiş, üniversiteden ayrılmış, "kendimizi bu işe veriyoruz. Ekolojik bir köy kuracağız" diye oradan oraya gezmişler. Bu fikri uygulamak için Portekiz'de bir yer bulmuşlar. Orada projeyi gerçekleştirmeye çalışıyorlar. 2006'da üç yıllık yaşam projesi deneyecekler. Barış projelerinden biri Kolombiya'da. Amerikan şirketinden zarar görüp, toprakları alınan insanların öldürüldüğü bir yerde. Barış Köyü'nü orada kurmak ve dünyaya tescil etmek istiyorlar. Biri de Filistin-İsrail arasında Barış Köyü'nü kurmak. Ekim ayının sonunda sefer düzenliyorlar. Bir grup insan oraya gidip çalışma yapacak. Dünyanın erkek ağırlıklı savaş toplumundan, kadın-erkek ilişkileri açısından daha dengeli, karşılıklı sevgi, güven ve anlayışa dayalı barış toplumuna gidiş mümkün olur mu, onun arayışı içindeyiz.

Peki bu proje yayılır mı? Bazı sorunlar mutlaka çıkar. Her yeniliğe karşı olan güçler vardır. Biz bu ülkede bunları yaşadık. Ama hepimizin bilinçli olup, iyi olan şeylere sahip çıkması lazım. Zaten bunun ötesinde de dünyanın fazla bir şansı kalmadı. Kaynaklar zaten yetmeyecek bu tüketim alışkanlıklarıyla. Buna bir komün yaşam diyebiliriz. Buna ulaşmak, bugünkü şartlarda bunu başarmaya çalışmak kolay değil. Ama insanlar bundan çok da büyük keyif alabilir. Her insan kendi yaşadığı grup içinde bu yöntemleri geliştirerek daha barışçıl bir toplum yaratabiliriz. Üniversiteden başlayabiliriz. Onun çözümlerine ulaşırsak, sonra dışarıya bunu verebiliriz. Deneyim aslında. İlla ki olacak, bu bir formüldür değil. Deney yapacağız. Başarırsanız model olur.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Gençlik buluşması sona erdi Bergama'dan Dikili'ye Gençlik Buluşması önceki gece düzenlenen etkinlikle sona erdi. Etkinlikte ülkenin dört bir yanından gelen gençler hep birlikte halay çekerek kampta gösterilen dayanışma ve kardeşliğin süreceği mesajını verdi. Etkinlikte önce Kocaeli Bölge Tiyatrosu'nun, katılımcı gençlerle birlikte kamp boyunca atölye çalışmaları kapsamında hazırladığı oyunun sahnelenmesinin ardından gençlerin kampta yaptığı çekimlerden hazırladıkları Kamp TV'nin gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından Merkezi Kamp Komitesi üyeleri sahneden gençleri selamladı. Kamp Komitesi adına gençlere seslenen Şevket Akyol, kampın bitişiyle paylaşım ve kardeşliğin sona ermeyeceğini belirterek "Erzurum'dan İzmir'e, İstanbul'dan Diyarbakır'a ülkenin her yerinden 2 bin 500 genç burada buluştuk. Kampa 2 bin 500 gençle birlikte paylaşım, kardeşlik, dostluk, üretim ve barış girdi ama kapitalizmin tüketim zihniyeti ve alışkanlıkları giremedi. Kamptan sonra da bu kardeşliği ve dayanışmayı büyüterek sürdüreceğimize inanıyorum" dedi. Akyol, kampın ilk gününde yitirilen Uğraş Daşdelen'e seslenerek, "Uğraş kardeşim seni hiçbir zaman unutmayacağız. Düşünceni ve mücadeleni, mücadelemizde yaşatacağız" dedi. Gençlere bu defa Emek Gençliği Merkez Yürütme Kurulu üyesi olarak seslendiğini söyleyen Akyol, gençleri Emek Gençliği saflarında örgütlenmeye çağırdı. Akyol'un konuşmasının ardından kamp kapsamında yapılan atölye çalışmaları sergilendi. Kürtçe şiir atölyesine katılan gençlerin okuduğu şiirlerin ardından yaratıcı drama atölyesine katılan gençler de çalışmalarını sergiledi. Fotoğraf atölyesine katılan gençlerin çektiği fotoğraflardan hazırlanan slayt gösterisinin ardından Evrensel Kısa Film Festivali sonuçları açıklandı. Birincilik ödülünü yönetmenliğini İstanbul'dan Yiğit Kocagöz'ün Kuş adlı filmi alırken, ikincilik ödülü ve jüri özel ödülünü yarışmaya Eskişehir'den katılan Birkan Can Özkan'ın Dem adlı filmi aldı. Okay ve Cem Özdağ'ın verdiği müzik dinletisinin ardından kamp ateşi yakılarak, müzik atölyesine katılan gençler çalışmalarını sergiledi.

ÖNCEKİ HABER

Eğitimde yeni dönem

SONRAKİ HABER

Parmak izi gerginliği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa