17 Ağustos 2005 21:00

Diyarbakır kuşkulu

Başbakan Erdoğan'ın, Diyarbakır gezisinin ardından başlayan tartışmalar devam ediyor. Her şeyden önce Diyarbakır'da, Başbakan'ın "Kürt sorununu tanıyoruz" ifadesi önemseniyor.

Paylaş
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Diyarbakır gezisinin ardından başlayan tartışmalar devam ediyor. Her şeyden önce Diyarbakır, Başbakan'ın "Kürt sorununu tanıyoruz" ifadesi "sorunu demokratik bir çerçevede çözeceğiz" şeklindeki yaklaşımı önemseniyor. Ama buna karşın, Erdoğan'ın Kürt sorununu PKK'den bağımsız düşünmesinden de bir o kadar rahatsızlık duyuyor. Erdoğan'ın "yapacağız, çözeceğiz" dediği demokratik açılımların söylemle sınırlı kalmasından endişe eden Diyarbakır, Erdoğan'ın belediyeyi ziyaret etmemesi, "barış" kelimesini bir kez dahi olsa ağzına almamasını, başbakanın samimiyeti konusunda bir "ölçü" olarak görüyor. Bu yönüyle temkinli duran Diyarbakır, insanları umutlandıracak somut adımlar beklentisi içinde. Örneğin askeri operasyonların bir an önce son bulması en belirgin talep olarak öne çıkıyor. İşsizlik, yoksulluk, kimlik, dil sorunlarına yönelik kalıcı çözümlerin sinyallerinin verilmesi de bu taleplerin devamı olarak konuşuluyor. Ama bunlarla birlikte Kürt siyasetçilerin PKK'ye yönelik yaptığı ateşkes çağrısı da -kimileri erken dese de- bu ortama katkı sunacağına inanılıyor.

'Yatıştırmaya' dönük Eğitim-Sen Diyarbakır Şube Sekreteri Medeni Alpkaya, Erdoğan'ın açıklamalarını durumu yatıştırmaya dönük olarak değerlendiriyor. Alpkaya, şu noktaya dikkat çekiyor; "Çünkü gerilmiş bir ortam var. Ve Erdoğan'da tıpkı diğer iktidarlar gibi gelip Kürt realitesini tanıdığını söyleyip gitti. Bu süreci hem ilerletebilir hem de eskiden daha da geri bir pozisyona getirebilir. Önemli olan emek ve demokrasi güçlerinin bunu daha çok tartışmaları. Bunun için daha çok mücadele vermeleridir. Ki içeriği de ancak böyle doldurulabilir..." Diyarbakır'daki bu ihtiyatlı duruşun sokaktaki yansımaları da pek farklı değil. Özellikle gençler, hükümetin samimiyetine hayli mesafeli. Artık gazetelerde sıkça ifade edilen "bozulmuş ezberleri" konuşmak istemiyorlar. Acilen somut adımların atılmasını istiyorlar.

IRA ve ETA örnekleri Benzer havayı DEHAP'da da solumak da mümkün. DEHAP Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Mustafa Polat, Erdoğan'ın açıklamalarından sonra halkın ciddi bir kuşku içinde gelişmeleri değerlendirdiğini ifade ediyor. Polat da konuşulanların altının doldurulmasından yana. Daha öncedeki iktidarların bu yönde kullandığı ifadeleri hatırlatan ve "Ama bu defa da illaki öyle olacak diye bir şey yok" şeklinde devam eden Polat, hükümetin Kürt sorununu, devlet sorunu olarak bilimsel bir temelde ele alması gerektiğine işare ediyor. IRA ve ETA örneklerini veren Polat, Demokratik Toplum Haraketi Koodinasyon Kurulu Üyesi Orhan Doğan'ın PKK'ye yaptığı "eylem yapmayın" çağrısını da olumlu karşılıyor. DEHAP il yöneticisi Yusuf Gündüz ise, Erdoğanın açıklamalarını Kürt sorunun çözümü için yetersiz ama başlangıç olarak kubul edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Gündüz, bunun altının doldurulması gerektiğini yineliyor. Ve başta DTH olmak üzere, kitle örgütleri, demokrasi güçlerinin Kürt sorununun çözümü için komisyonlar kurması gerektiğini düşünüyor. Kürt Pen üyesi Sidar Jir de, "devletin resmi söyleminin dışına çıkmaya çalışıyormuş gibi göründüğünü ancak ama geleneksel ezberi sürdürmekten başka bir şey yapmadığını" savunuyor. Jir, yine işin ağırlığının Kürtlerin omuzunda olduğunu ve mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor. Başbakan açıklamalarını "anlamlı ancak eksik" bulduğunu söyleyen İHD Şube Sekreteri Ali Akıncı, verilen mesajların ete kemiğe bürünmesi gerektiğinin altını çiziyor.


KONGRA-GEL CUMA GÜNÜ AÇIKLAMA YAPACAK Son dönemlerde aydınlarının girişimleri ve Erdoğan'ın Diyarbakır gezisiyle yoğunlaşan Kürt sorununun çözüm tartışmalarına ilişkin KONGRA-GEL düzenlenecek bir basın konferansıyla tavrını açıklayacak. MHA'nın internet sitesinde yer alan bir habere göre toplantıya KONGRA-GEL Başkanı Zübeyir Aydar da katılacak. Cuma günü Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılacak basın toplantısına Kürt ve Türk basının yanı sıra uluslararası basın mensuplarının da katılması bekleniyor. Basın toplantısı saat 11.00'de Salle Passage'de bulunan Uluslararası Basın Merkezi'nde (Centre de Presse International) başlayacak. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Siyanüre karşı Uşak yürüyüşü İzmir, Bergama, Eşme, Sivrihisar, Havran/Küçükdere Elele Hareketi üyeleri Uşak Valisi ve siyanürün taşınacağı yol güzergahındaki ilçe kaymakamlarıyla görüşerek, siyanürün geçişine izin verilmemesini istediler. Madene verilen ÇED olumlu belgesi ile ilgili dava da ileri bir tarihe ertelendi. Ertuğrul Barka başkanlığındaki heyet Uşak Valisi Kayhan Kavas'ı makamında ziyaret etti. Vali Kavas'a henüz gerekli izinleri tamamlamayan, ÇED ile ilgili davası süren madene siyanür getirilmesi girişimleri olduğunu aktaran heyet üyeleri, bunun çevre ve insan sağlığı açısından büyük bir risk anlamına geldiğini belirttiler. Mahkeme kararlarını uygulayacağını söyleyen Vali Kavas ise, siyanür liçi yönteminin taraflarca iyice tartışılmasının yararlı olacağını dile getrdi. Daha sonra Uşak Belediyesi'ne giderek başkan yardımcısı ile görüşen heyet üyeleri valiliğe sundukları dosyanın bir örneğini de buraya verdiler. Daha sonraBelediye ziyaretinin ardından Ulubey ilçesine geçerek Kaymakam Şenol Esmer ile görüşen heyet üyeleri altın madenine ilk etapta getirilmesi planlanan 70 ton siyanürün yasal prosedürlere uyulmadan getirildiğini anlattılar. Ulubey Kaymakamı Esmer'de TÜPRAG tarafından ilk etapta getirilmesi planlanan 70 ton siyanürün gelmesine de kesinlikle izin vermeyeceğini belirtti. Grup üyeleri daha sonra topluca maden karşıtı eylemleriyle tanınan İnay köyüne gittiler. 250 kişililik bir toplulukla karşılanan heyet burada yaptıkları görüşmeler hakkında köylüleri bilgilendirdi. İnay köylülerinden Eğitimci-Yazar Muammer Sakaryalı TÜPRAG şirketinin köylülere 30 adet damızlık koç verdiğini aktararak, "Buna karşı bizler yasal zeminde haklı mücadelemize devam edeceğiz" diye konuştu. Heyet üyeleri daha sonra Eşme, Alaşehir, Salihli ve Turgutlu kaymakamlarının yanı sıra, Manisa Valiliği'ne de giderek konuyla ilgili bilgilendirmede bulundu.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Kürt sorununda 'çözüm' tartışması -2-
   Başbakan laf yarıştırıyorHAZIRLAYAN: Şahin Bayar

Ender İmrek*

Başbakan, "düşünmezseniz sorun yoktur" ya da "yaratılan sanal bir sorundur" diyerek görmezden geldiği Kürt sorununun adını koymak zorunda kaldı. Bu her şeye rağmen iyi bir gelişme! Kürt sorununun 'terör sorunu' olarak tarif edildiği ve askeri çözüme, yani 'bitirilmek' üzere şiddete havale edildiği; bölgede operasyonların arttığı, kültür ve sanat etkinliklerinin yasaklandığı, baskın ve aramaların sıklaştığı, yaygınlaşan çatışmaların cenazeleri çoğalttığı, ormanların ateşe verildiği, 'faili meçhul' cinayetlerin uç verdiği, ama barış ve demokratik çözüm talebinin başta Kürt halkı olmak üzere tüm halktan yükseldiği bir dönemde böylesi bir açıklama yaptı. Sınır ötesi operasyonu ve Kandil Dağı'na seferden söz edildiği, demokratik kurumlara, ilerici parti, çevre ve aydınlara yönelik saldırı, provokasyon ve linç girişimlerinin arttığı, Genelkurmay Başkanı Özkök'ün "gönüllü seferberlik" çağrısı yaparak, "kısıtlanmış yetkilere rağmen terörle mücadeleyi sürdürüyoruz" dediği ve hükümetten daha fazla yetki istediği, hükümet sözcüsünün ise "ne istediniz de yapmadık" diye askerlere yanıt verdiği, işçi ve emekçiler içinde kaygı ve endişenin arttığı "çatışmalı kaos ve karanlık yüklü günlere geri mi dönüyoruz" sorusunun sorulduğu, ama emek, barış ve demokrasi güçlerinin barış ve kardeşlik dediği, partimiz EMEP bölge örgütlerinin de Tunceli'den "şiddete son verilsin, Kürt sorununa demokratik çözüm" çağrısı yaptığı günlerde AKP, önce aydınlar üzerinden ardından da Diyarbakır'dan yeni bir 'hamle' yaptı! İHD'den istifası ve suçlamalarıyla Hürriyete manşet olan, bir anda gerici, ırkçı ve şoven çevrelerden baş tacı olarak itibar gören Adalet Ağaoğlu'nun ve belirlenen burjuva liberal aydınların ilavesiyle birlikte Başbakanlık'ça kabul edilen "aydınlar grubu" üzerinden yaratılan 'hava' ve verilen 'mesaj'ların oldukça ilgi gördüğü söylenmelidir. Çünkü halk barış ve demokrasiye susamış durumda. Halkın, barış ve demokratikleşme özlemi içinde olduğu koşullarda, barış ve kardeşliği çağrıştıran sözler sahte bile olsa ilgi toplamaktadır! Ancak halk gerçekten barış ve kardeşlik istemektedir. Bunu bildiği içindir ki, 3 yıllık icraatıyla, emek, demokrasi, barış ve kardeşlik karşıtı, yasakçı ve tahammülsüz olduğunu göstermiş olan, ülke kaynaklarını, işletme ve fabrikaları peşkeş çeken, açlığı, işsizliği ve sefaleti artıran, Kürt halkı indinde hızla itibar yitiren, emperyalizm işbirlikçisi AKP, umut olmayı sürdürmek için böyle bir 'hamle' yapma ihtiyacı duymuştur.

'DAHA ÖNCE DE TELAFUZ EDİLDİ' Başbakan'ın, "Kürt sorunu vardır ve demokratikleşmeden taviz verilmeden çözmek gerekir" yönlü açıklaması henüz somut bir gelişmeye, hükümeti sorumluluk altına sokan bir duruma denk düşmemektedir. Başbakan Erdoğan, üstüne basarak sorunun adını telaffuz etti. Ancak gelmiş geçmiş başbakanlar da aynı şeyi yaptılar. Başbakan somut adımlar atmak yerine, Baykal ve diğer şoven tayfayla laf yarıştırmaya, top sektirmeye devam ediyor. Şimdilik görünen Erdoğan'ın da önceki 'devlet adamlarının' yaptığını tekrarlayacağıdır. Bilindiği gibi, Özal, "federasyon dahil, her şey tartışılmalıdır", Demirel, kabineyi de Diyarbakır'da toplayarak "Kürt re
ÖNCEKİ HABER

'Unutturmayacağız'

SONRAKİ HABER

Siyanüre karşı Uşak yürüyüşü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...