12 Ağustos 2005 21:00
Ahilleus'un son öfkesi
Anadolulu ölümsüz Homeros'un kulaktan duyduklarını bir güzel eledikten sonra destanlaştırdığı İlyada adlı yapıtı, baştan sona Ahilleus'un öfkelerini dillendirir gibidir. Bilindiği gibi Tanrıça Tetis'in bu delişmen oğlu, gençliğinin verdiği ün ve şan aşkıyla Yunanlı kral Agamemnon'un donanma komutanı olarak savaşa katıldı. Ama daha savaşın başlangıcında Agamemnon; savaş ganimeti Troyalı güzel Breseis'i elinden almaya kalkınca Ahilleus, sömürgen krala karşı ilk öfke ve isyanını ortaya koydu. Artık savaşa katılmayacağını söyleyip çadırına çekildi!
Patraklos'un ölümü Ne var ki Agamemnon'un bilicisi; Ahilleus savaşa katılmadıkça Troya'nın düşmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Bunun üzerine kral, yumuşatıp savaşa katılmasını sağlamak üzere en sözü geçer adamlarını Ahilleus'un yanına gönderdi; ona hazineler, kadınlar vadetti. Ama Ahilleus, kralın dönek ve yalancı olduğunu artık öğrendiği için, gönderdiği bütün sunuları elinin tersiyle itti. Ne var ki yardımcısı ve canı kadar sevdiği dostu Patraklos, onun yerine savaşa katılmak istedi. Ahilleus buna istemeyerek de olsa evet dedi. Ve Patraklos'u, demirci Tanrı Hefaystos'un dövüp çeliklediği ve kendisine armağan ettiği silahlarla donattı. Sonra da ölümsüz atlarından birini çekti dostunun altına. Her ne kadar Patraklos savaşçı ve yürekli idiyse de Troyalı yiğit komutan Hektor'la giriştiği teke tek dövüşte canını kurtaramadı! Bu acı haberi alan Ahilleus da ani bir zıpkınla vurulmuşa döndü. Öylesine üzülüp öfkelendi ki, kendini yerden yere attı. Hıçkıra hıçkıra çağırdığı anası Tanrıça Tetis'ten yardım istedi. Bunun üzerine anası Tetis, Tanrı Hefaystos'un elinden çıkma yeni silahlar verdi oğluna.
Ahilleus ve Hektor Ve bu silahlarla donanan Ailleus, dolu dizgin Troyalıların cephesine daldı... Önüne çıkanı kesip biçiyordu!...Hektor'la Ahilleus'a göz kulak kesildiler...Hektor'un babası Priyamos ve anası; surların üstünden canını kurtarması için Hektor'a ardı ardına yaptıkları çağrılara da artık son verdiler...Hektor öylece, olduğu yerde dikilip duruyordu. Durmadan kendi içinde konuşuyor; kendi kendisiyle hesaplaşıyor gibiydi. İlkin Helena'yı dostça geri vermeyi, böylece Ahilleus'un kişiliğinde bütün Yunan halkıyla barışmayı geçirdi içinden. Ama bu yolun çıkar yol olmadığını düşününce bambaşka bir şey geldi aklına! Savaş yerine birlikte üretip bölüşmek!...Bu duygunun sıcaklığıyla, insanlığın binyıllardır kurduğu ama bir gün mutlaka gerçekleştireceği o kutsal düşü, bir Akdenizli cömertliğiyle sayıklamaya başladı: "Bir de desem mi paylaşalım hepsini bu şehirde nemiz var nemiz yoksa Ant içireceğim, desem, Troyalı ihtiyarlara, Desem saklamayacaklar şehirde hiçbir şeyi, İkiye bölecekler, desem, bütün malı mülkü." Böyle böyle, Ege'nin öte yakasına kanatları en insancıl mesajlarla yüklü güvercinler uçuduğu sırada Hektor; üstüne hışımla gelen Ahilleus'u gördü ve aniden koşmaya başladı! Ahilleus da dolu dizgin onun ardına takıldı. Birkaç kez Troya surlarını dolandıktan sonra nihayet yüz yüze geldiler. Ve artık İlyada destanının doruğu olan teke tek bir boğuşma başladı. Hektor, tanrıların öngördüğü gibi Ahilleus'un elinde can verdi. Ve Ahilleus da, Troyalıların en seçkin komutanı Hektor'un ölüsünü hemen arabasının arkasına bağladı ve durmadan kırbaçladığı atının son hızıyla, onu Troya surlarının çevresinde, yerlerde sürükleyerekten, tam yedi kez dolandırdı!...Ahilleus'un dur durak bilmeyen öfkesi; Kazdağı'nın doruklarından bu teke tek dövüşü izleyen Olimposlu tanrıları bile isyan ettirdi. Tanrı Apollon'la Tanrıça Afrodit hemen savaş alanına indiler ve Hektor'un yaralı bedenine merhemler sürdüler. Kucağında bebeğiyle Hektor'un karısı, kral Priyamos ve Troya'nın ileri gelenleri; çığlıklar ve gözyaşlarıyla olup bitenleri surların üstünden izlediler... Ve ertesi günü, Tanrı Hermes'in eşliğinde kral Priyamos; oğlu Hektor'un ölüsünü almak üzere Ahilleus'un çadırına vardı. Ahilleus, yaşlı kralı görünce haliyle çok şaşırdı. Ve Priyamos kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Oğlunun ölüsünü istedi Ahilleus'tan: "Tanrısal Ahilleus, getir aklına babanı. / Şimdi olmalı o da benim yaşımda, / (...)/ Ama duyar hiç olmazsa yaşadığını senin, / gün boyunca sevinir gönlünde, / oğlum dönecek Troya'dan, göreceğim onu, diye." Oncasına öfkeyle yüreği taş kesmiş Ahilleus, bu sözlerin mucizesiyle birden çözülüverdi; "Ahilleus tuttu elinden kaldırdı ihtiyarı,(...) / Kanatlı sözlerle seslendi ona, dedi ki: / "Talihsiz adam, ne acılar çekmiş yüreğin! / Nasıl göze aldın buralara gelmeyi? (...) / Hadi gel otur üstüne şu iskemlenin, / Bırak bağrında uyusun acılar. / Ne yapalım acımız çok büyükse, (...) Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi biçti: / Yaşayacak insanlar acı içinde." Sonra yaşlı gözlerle birbirlerine bakıştılar...Her ikisi de sessizce bu talan ve sömürge savaşına lanetler okudular. Ve o gece Ahilleus, yaşlı kralı en seçkin bir konuğu olarak ağırladı; yedirdi içirdi. Babası gibi onu okşayıp avutmaya çalıştı. Sonra gidip öldürdüğü Hektor'un ölüsünü kendi elleriyle yıkadı; sarıp sarmaladı ve babası Priyamos'a teslim etti. Ve Hektor'un ölüsünün yakılıp gerekli törenlerin yapılabilmesi için, karşılıklı iki hasım cephe, on gün süresince ateşkes uyguladılar...
Patraklos'un ölümü Ne var ki Agamemnon'un bilicisi; Ahilleus savaşa katılmadıkça Troya'nın düşmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Bunun üzerine kral, yumuşatıp savaşa katılmasını sağlamak üzere en sözü geçer adamlarını Ahilleus'un yanına gönderdi; ona hazineler, kadınlar vadetti. Ama Ahilleus, kralın dönek ve yalancı olduğunu artık öğrendiği için, gönderdiği bütün sunuları elinin tersiyle itti. Ne var ki yardımcısı ve canı kadar sevdiği dostu Patraklos, onun yerine savaşa katılmak istedi. Ahilleus buna istemeyerek de olsa evet dedi. Ve Patraklos'u, demirci Tanrı Hefaystos'un dövüp çeliklediği ve kendisine armağan ettiği silahlarla donattı. Sonra da ölümsüz atlarından birini çekti dostunun altına. Her ne kadar Patraklos savaşçı ve yürekli idiyse de Troyalı yiğit komutan Hektor'la giriştiği teke tek dövüşte canını kurtaramadı! Bu acı haberi alan Ahilleus da ani bir zıpkınla vurulmuşa döndü. Öylesine üzülüp öfkelendi ki, kendini yerden yere attı. Hıçkıra hıçkıra çağırdığı anası Tanrıça Tetis'ten yardım istedi. Bunun üzerine anası Tetis, Tanrı Hefaystos'un elinden çıkma yeni silahlar verdi oğluna.
Ahilleus ve Hektor Ve bu silahlarla donanan Ailleus, dolu dizgin Troyalıların cephesine daldı... Önüne çıkanı kesip biçiyordu!...Hektor'la Ahilleus'a göz kulak kesildiler...Hektor'un babası Priyamos ve anası; surların üstünden canını kurtarması için Hektor'a ardı ardına yaptıkları çağrılara da artık son verdiler...Hektor öylece, olduğu yerde dikilip duruyordu. Durmadan kendi içinde konuşuyor; kendi kendisiyle hesaplaşıyor gibiydi. İlkin Helena'yı dostça geri vermeyi, böylece Ahilleus'un kişiliğinde bütün Yunan halkıyla barışmayı geçirdi içinden. Ama bu yolun çıkar yol olmadığını düşününce bambaşka bir şey geldi aklına! Savaş yerine birlikte üretip bölüşmek!...Bu duygunun sıcaklığıyla, insanlığın binyıllardır kurduğu ama bir gün mutlaka gerçekleştireceği o kutsal düşü, bir Akdenizli cömertliğiyle sayıklamaya başladı: "Bir de desem mi paylaşalım hepsini bu şehirde nemiz var nemiz yoksa Ant içireceğim, desem, Troyalı ihtiyarlara, Desem saklamayacaklar şehirde hiçbir şeyi, İkiye bölecekler, desem, bütün malı mülkü." Böyle böyle, Ege'nin öte yakasına kanatları en insancıl mesajlarla yüklü güvercinler uçuduğu sırada Hektor; üstüne hışımla gelen Ahilleus'u gördü ve aniden koşmaya başladı! Ahilleus da dolu dizgin onun ardına takıldı. Birkaç kez Troya surlarını dolandıktan sonra nihayet yüz yüze geldiler. Ve artık İlyada destanının doruğu olan teke tek bir boğuşma başladı. Hektor, tanrıların öngördüğü gibi Ahilleus'un elinde can verdi. Ve Ahilleus da, Troyalıların en seçkin komutanı Hektor'un ölüsünü hemen arabasının arkasına bağladı ve durmadan kırbaçladığı atının son hızıyla, onu Troya surlarının çevresinde, yerlerde sürükleyerekten, tam yedi kez dolandırdı!...Ahilleus'un dur durak bilmeyen öfkesi; Kazdağı'nın doruklarından bu teke tek dövüşü izleyen Olimposlu tanrıları bile isyan ettirdi. Tanrı Apollon'la Tanrıça Afrodit hemen savaş alanına indiler ve Hektor'un yaralı bedenine merhemler sürdüler. Kucağında bebeğiyle Hektor'un karısı, kral Priyamos ve Troya'nın ileri gelenleri; çığlıklar ve gözyaşlarıyla olup bitenleri surların üstünden izlediler... Ve ertesi günü, Tanrı Hermes'in eşliğinde kral Priyamos; oğlu Hektor'un ölüsünü almak üzere Ahilleus'un çadırına vardı. Ahilleus, yaşlı kralı görünce haliyle çok şaşırdı. Ve Priyamos kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Oğlunun ölüsünü istedi Ahilleus'tan: "Tanrısal Ahilleus, getir aklına babanı. / Şimdi olmalı o da benim yaşımda, / (...)/ Ama duyar hiç olmazsa yaşadığını senin, / gün boyunca sevinir gönlünde, / oğlum dönecek Troya'dan, göreceğim onu, diye." Oncasına öfkeyle yüreği taş kesmiş Ahilleus, bu sözlerin mucizesiyle birden çözülüverdi; "Ahilleus tuttu elinden kaldırdı ihtiyarı,(...) / Kanatlı sözlerle seslendi ona, dedi ki: / "Talihsiz adam, ne acılar çekmiş yüreğin! / Nasıl göze aldın buralara gelmeyi? (...) / Hadi gel otur üstüne şu iskemlenin, / Bırak bağrında uyusun acılar. / Ne yapalım acımız çok büyükse, (...) Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi biçti: / Yaşayacak insanlar acı içinde." Sonra yaşlı gözlerle birbirlerine bakıştılar...Her ikisi de sessizce bu talan ve sömürge savaşına lanetler okudular. Ve o gece Ahilleus, yaşlı kralı en seçkin bir konuğu olarak ağırladı; yedirdi içirdi. Babası gibi onu okşayıp avutmaya çalıştı. Sonra gidip öldürdüğü Hektor'un ölüsünü kendi elleriyle yıkadı; sarıp sarmaladı ve babası Priyamos'a teslim etti. Ve Hektor'un ölüsünün yakılıp gerekli törenlerin yapılabilmesi için, karşılıklı iki hasım cephe, on gün süresince ateşkes uyguladılar...
Evrensel'i Takip Et