2 Ağustos 2005 21:00

Sel felaketi 5 can aldı

Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı Ulucami köyünde, ahşap bir evin heyelan nedeniyle çökmesi sonucu 3 kişi hayatını kaybetti. Kentte dün sabah saatlerinde etkisini artıran sağanak yağış, Çaykara-Uzungöl ve Çaykara Of karayollarının da kapanmasına yol açtı. Rize'de ise Emine Taşçı (56) adlı kadın, dere sularına kapılarak boğuldu. Ayrıca Trabzon'un Of ilçesine bağlı Balaban beldesinde de bir kişinin sel sularına kapılarak hayatını kaybettiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Şükürlü Mahallesi'nde bulunan İsmail Gargar'a ait ev heyelan nedeniyle çöktü. Evin çökmesi sonucu Filiz (24), Hasan (9) ve Ümit Gargar (1) yaşamını yitirdi. Heyelan sırasında evde bulunan Muhammet ve Bahriye Gargar ise kaçarak kurtulmayı başardı

Hasar büyük Of ilçesi Kıyıcık beldesinde de Baltacı Deresi'nin taşması sonucu çok sayıda ev ve işyerini su bastı. İlçe sakinleri kendi imkanlarıyla, su altında kalan eşyalarını ve hayvanlarını çıkarttı. Çevre belediyelerden gelen iş makineleriyle de kapanan Of-Rize Karayolu trafiğe açıldı. Of'un Cumapazarı beldesi yakınlarındaki Taşhan Köprüsü, Solaklı Deresi'nin taşması nedeniyle hasar gördü. Of-Çaykara yolu, Cumapazarı belde girişinde sel sularının yolu tahrip etmesi nedeniyle ulaşıma kapandı. Hayrat ilçesi yolu üzerinde çok sayıda köprü, derelerin taşması sonucu yıkıldı.

Bakan kente geldi Sel ve heyelan felaketi nedeniyle Trabzon'a gelerek incelemelerde bulunan Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, can kaybının artmasından endişe ettiğini söyledi. Bakan Özak, Vali Hüseyin Yavuzdemir ile sağanak yağış nedeniyle sel ve su baskınlarının yaşandığı Of'a bağlı Kıyıcık beldesinde incelemelerde bulundu. Özak, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, "Büyük bir selle karşı karşıyayız" dedi. Çaykara Kaymakamı Akın Ağca ise, aşırı yağış nedeniyle ilçede Baltacılı Deresi'nin su seviyesinin yükseldiğini belirtti. Ağca, köylerde sel ve su baskını olduğu yönünde kendilerine bilgi geldiğini, taşkın nedeniyle Çaykara-Uzungöl Karayolu'nun ulaşıma kapandığını bildirdi.

Dereler taştı Rize'nin İkizdere ilçesinde de sağanak yağış nedeniyle dereler taştı, dereye düşen bir kadın boğuldu. Alınan bilgiye göre, ilçenin Güneyce beldesine bağlı Şimşirli köyünde sağanak nedeniyle dereler taştı. Bu sırada derenin karşısına geçmeye çalışan Emine Taşçı (56), dere sularına kapılarak boğuldu. İkizdere yolu Hüseyin Hoca Köyü mevkiinde Mustafa Yıldırım'a ait ev de sel nedeniyle yıkılırken, olayda ölen ve yaralanan olmadı. Sivas'ın Suşehri ilçesinde de yağış nedeniyle dere ağızlarından taşınan kaya parçaları ve ufak çapta meydana gelen heyelanlar sonucu, Sivas-Suşehri karayolu bir süre ulaşıma kapandı. Ekiplerin yolda yaptıkları çalışmaların ardından bölgenin temizlendiği, karayolunun kontrollü olarak ulaşıma açıldığı kaydedildi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Deprem Şurası fiyaskosu -1-
   Alınan kararlar uygulanmadı Hazırlayanlar: Mehmet Özer 17 Ağustos 1999'da yaşanan Marmara Depremi'nin ardından başlayan deprem tartışmaları ve her an İstanbul'da büyük bir deprem olabileceği söylentileri üzerine hız kazanan deprem tartışmalarına bilimsel çözümler üretmek üzere Bayındırlık ve İskan Bakanlığı düzenlenen Deprem Şurası'nın üzerinden 10 ay geçti. Ancak Şura'daki tartışmalar doğrultusunda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından oluşturulan "Deprem Şurası Sonuç Bildirgesi Eylem Planı"nda yer alan maddelerin büyük kısmı kağıt üzerinde kaldı. "Eylem Planı'nda yer alan adımları hemen atabilme olanağı devlette yok" diyen Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yüksek Fen Kurulu Üyesi Hilmi Gürbüz, Eylem Planı'nda yer alan sürelerin yeterli değerlendirmeler ve incelemeler yapılmadan belirlendiğini savundu. Gürbüz, Planda yer alan İmar Kanunu ve Afet Kanunu gibi maddelerin hayati önemde olduğunu söylerken, 4 ayda bitmesi öngörülen söz konusu kanunlar hala "taslak tasarısı" halinde bekliyor. IMF'nin talimatlarıyla hazırlanan tasarıların bir an önce yasalaşması için Meclis'in olağanüstü toplantılara çağrıldığı bir dönemde, "hayati önemde oldukları" belirtilen yasa tasarılarının ancak Sakarya Depremi'nden 5 yıl sonra düzenlenen Deprem Şurası'nın ardından gündeme gelmesi ve 10 ay sonunda ancak "taslak tasarısı" halini alması, hükümetin öncelikleri hakkında da bilgi veriyor.



Marmara depreminden 5 yıl sonra 17 Ağustos 1999'da yaşanan ve on binlerce insanın ölümüne, yüz binlercesinin de evsiz kalmasına neden olan Marmara Depremi'nin ardından yükselen kamuoyu tepkisi üzerine, Marmara Depremi'nden 5 yıl sonra, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından düzenlenen Deprem Şurası, "yasak savma"nın ötesine geçemedi. 29 Eylül – 1 Ekim 2004 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlenen Deprem Şurası'nda alınan kararlar, ortaya koyulan görüşler ve öneriler doğrultusunda hazırlanan "Deprem Şurası Sonuç Bildirgesi Eylem Planı" 16 Aralık 2004 tarihinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından onaylandı. Ancak aradan 10 ay geçmesine rağmen, 32 maddelik Eylem Planı'nda yer alan hedeflerin tamamına yakını hala "tartışma" aşamasında. Eylem Planı'nda yer alan maddeler çerçevesinde oluşturulan çalışma gruplarının çalışmalarını takip etmek ve aralarındaki koordinasyonu sağlamakla görevli olan birim, Bayındırlık Bakanlığı'na bağlı Yüksek Fen Kurulu Başkanlığı. Konu hakkında görüşlerini aldığımız Yüksek Fen Kurulu Üyesi Hilmi Gürbüz, Eylem Planı'nın onaylanmasının ardından komisyon birimlerinin oluşturulduğunu ve bu birimlerin ilk toplantılarını 28 Aralık 2004'te gerçekleştirdiklerini söyledi. İlk toplantıda, Eylem Planı'nda belirlenen sürelerin yetersiz olduğunu ifade ettiklerini dile getiren Gürbüz, "Süreler belirlenirken belki biraz aceleci davranılmış ya da konunun kapsam ve içeriği pek fazla değerlendirilmemiş" dedi. Gürbüz, Eylem Planı'nda yer alan maddelerin zamanında hayata geçirilememiş olmasının çok önemli olmadığını, uzun süreli değerlendirmeler sonucunda emin adımlarla ilerlemek gibi bir amaçları olduğunu savundu.



Afet Kanunu hala taslak halinde "Yüksek Fen Kurulu olarak bizim görevimiz, Eylem Planı çerçevesinde oluşturulan çalışma gruplarının çalışmalarını takip etmek ve aralarındaki koordinasyonu sağlamak" diyen Gürbüz, bugüne kadar 9 koordinasyon toplantısı yapıldığını ancak Eylem Planı'nda yer alan adımları hemen atabilme olanağının devlette bulunmadığını ifade etti. Gürbüz, Eylem Planı'nda yer alan maddeler hakkında çalışma grupları oluşturulduğunu ve bu çalışmaların bir kısmının tasarı haline getirildiğini kaydederek, eğitim gibi uzun süreli çalışmalar için de içeriklerin hazırlandığını belirtti. Eylem Planı'ndaki maddelerden en önemlilerinin İmar Kanunu ve Afet Kanunu olduğunu söyleyen Gürbüz, İmar Kanunu Taslağı'nın hazırlandığını, odalardan ve üniversitelerden görüşler alındığını dile getirdi. Gürbüz, Afet Kanunu Tasarısı Taslağı'nın ise 10 Ağustos'ta yapılacak atölye çalışması ile son halini alacağını, ardından da dış görüşlere açılacağını kaydetti. Yapı Kanunu'nun Türkiye'de ilk kez gündeme geldiğine dikkat çeken Gürbüz, söz konusu kanun ile mevcut mevzuatları bir araya toplayarak yapı üreticilerinin hizmetine sunma amacını taşıdıklarını ifade etti. Eylem Planı'nda yer alan takvimde ise her iki kanunun 4 ay içinde yasalaşması öngörülüyordu. Gürbüz, Eylem Planı'nda yer alan Ulusal Sismik Ağ oluşturulması kapsamında planlanan 18 ölçüm istasyonundan 16'sının 2005 yılı sonuna kadar tamamlanmış olacağını vurgularken, Eylem Planı'na göre bu maddenin ağustos ayına kadar tamamlanmış olması planlanıyordu. Tehlike haritalarının hazırlanması için Eylem Planı'nda belirtilen 6 aylık sürenin ancak haritalandırmanın prensiplerinin belirlenmesi için yeterli olduğunu ileri süren Gürbüz, belirlenen pilot bölgelerde haritalandırma çalışmalarının sürdüğünü söyledi. Güçlendirme, kat mülkiyeti, altyapı ve mühendislik yönetmeliklerinin çalışmalarının hala devam ettiğini kaydeden Gürbüz, "Eylem Planı'nda temel yaklaşımımız, mevzuatın uygulanabilirliğinin üst düzeyde olması. Kütüphane süsü değil, uygulayıcıların önünü açacak bir mevzuat hazırlamak istiyoruz" diye konuştu. Yetkin mühendislik uygulamasına da değinen Gürbüz, yapının sağlamlığının sadece mühendisin yetkin olmasıyla sağlanamayacağını, işçisinden müteahhidine kadar genel bir sertifikasyonun gerekli olduğunu savundu. Gürbüz, Deprem Şurası'nın, meslek odalarıyla ve üniversitelerle Bakanlık'ın sürekli bilgi alışverişini sağlaması nedeniyle başarılı olduğunu, Şura'nın ardından otuzun üzerinde atölye çalışması, panel ve seminer düzenlendiğini dile getirdi.



Yarın: Kararları uygulayacak siyasi irade yok