23 Temmuz 2005 21:00
Kutupta tişört havası
GÜNÜN YAZILARI
Kuzey Kutbu'nda geçen günlerde sıcaklık rekoru kırıldı. Sıcak hava dalgasıyla ısı neredeyse 20 dereceye ulaştı. Kuzey Kutbu'na yalnızca 600 mil mesafedeki Ny-Alesund kasabasında bilimciler, sıcak hava dalgası esnasında tişörtle dolaştı. Çünkü, normalde korkunç rüzgarların estiği ve sürekli kar fırtınalarının yaşandığı bölgede sıcaklık 19.6 dereceye kadar çıktı. Bölgede daha önce ölçülen en yüksek sıcaklık 18.1 dereceydi.
Buzullar yok oluyor Bu gelişme, küresel ısınma nedeniyle yüksek enlemlerde ısının hızla artmasını inceleyen araştırmacılar için bulunmaz bir gözlem fırsatı yarattı. Araştırmacılar, ısının, mevsim normalinin iki katına çıktığını tespit etti. İngiltere'nin Kuzey Kutbu Araştırma İstasyonu yöneticisi Nick Cox, "Buraya 20 yıl önce ilk geldiğimde Kronebreen ve Kongsvegen buzulları, fiyörtün sonunda, Colletthogda'nın zirvesinin etrafında dönüp duruyorlardı" diyor ve ekliyor: "Bugün o kadar geriye çekilmiş durumdalar ki, yakında zirve tamamen buzdan arınmış olacak. Benzer biçimde, Blomstrand yarımadası da adaya dönüştü. Yakın zamana kadar bir buzul onu sahille birleştiriyordu." Ny-Alesund'daki küçük müzedeki resimler de, hızlı ısınmanın ne boyutta olduğuna işaret ediyor. Bu müze, 1962'ye kadar kapkaranlık ve dondurucu soğuk kış mevsiminde buzulları kazarak bu kasabayı kuran madencilere adanmış. Madencilerden 22'si kazılar sırasında hayatını kaybetmiş. Şimdi ise o günlerden eser yok.
Tüm dünya etkilenecek Cambridge Üniversitesi'nden Gareth Rees ve Neil Arnold, buzulların topografyasını tespit etmek için "Lidar" adlı lazer teknolojisine dayanan bir alet kullanıyor. Buzullarda yaptıkları ilk incelemeler, "son yıllarda buzulların kayda değer ölçüde buz kaybettiğini" ortaya koydu. Arnold'a göre, "şüphesiz doğal iklim değişiklikleri bunda rol oynasa da, insan kaynaklı iklim değişikliği esas role sahip." Benzer cümleleri, nakarat gibi, burada çalışan her ülkeden bilim insanlarının ağzından duymak mümkün. Onlar, buradaki mavi buz nehirlerinin davranışlarına bakarak, dünyanın sağlığının ne durumda olduğunu anlıyor. Yapılan hesaplara göre, bu civarda yılda 4.5 kilometreküp buz eriyor. Hertfordshire Üniversitesi'nden Phil Porter'ın işaret ettiği gibi, Kuzey Kutbu'ndaki erime, tüm dünyayı etkileyecek: "Dünyanın her bölgesinde buzulları araştırdım, hatta Himalayalar'da bile. Burada da aynı şeyi görüyoruz. Ortaya çıkacak sonuçlar giderek daha ciddi olacak. Nehirler taşacak ve tarım alanlarını sular altında bırakacak." Norveç Kutuplar Enstitüsü Başkanı Trud Sveno ise, burasının dünyadaki, kutup bölgesine en yakın istasyon olduğunu vurgulayarak, yalnızca buzdağlarının erimediğine, Kuzey Kutbu'nu denizden ayıran buz tabakasının da, bilinen tarihte hiç olmadığı kadar inceldiğine dikkat çekiyor.
Karbondioksit oranı Zeplin Dağı'nın tepesinde de, İsveçli ve Norveçli araştırmacılar, dünyanın en hassas hava gözlem laboratuvarıyla, atmosferdeki karbondioksit, metan ve diğer kirletici gazların miktarını ölçüyorlar. Kullandıkları aletler o kadar hassas ki, siz dağın dibinde sigara içseniz, dışarı üflediğiniz dumandaki gazların miktarını ölçebilirler. Yapılan tespitlere göre, fabrikaların ve motorlu araçların atmosfere bıraktığı karbondioksit miktarı son 15 yılda hızla arttı. Karbondioksit oranının artışı bugün, 1990 yılındakinden üç kat daha fazla. Eğer bu gidişat durdurulmazsa, yakın bir gelecekte Kuzey Kutbu buz tabakalarının üzerinde değil, gemilerle gidilecek. Kazlar, kutup ayıları, rengeyikleri ve foklarla iç içe araştırmalarını sürdüren, buraya gelerek adeta "hacı" sıfatı kazanan uzmanların dünyaya vermeye çalıştıkları mesaj bu.
EN BÜYÜK KİRLETİCİ ABD ABD, atmosfere en çok sera gazları ve karbodioksit salan ülke unvanını koruyor. Yapılan hesaplara göre, atmosfere salınan kirleticilerin yüzde 25'i ABD kaynaklı ve bu oran en az 40 yıl boyunca değişmeyecek. Bazı ülkeler, Kyoto Protokolü'ne imza atarak, atmosferi kirletme oranlarını düşürmeye girişseler de, ABD, Çin ve Hindistan'ın katılmaması, protokolü işlevsiz halg getirdi. ABD Başkanı George Bush, geçen haftaki G-8 zirvesinin de gündeminde olan konu hakkında, "küresel ısınmanın insan eliyle gerçekleştiğine dair kanıt olmadığı gerekçesiyle ve ABD ekonomisine zarar vermemek için Kyoto Protokolü'ne imza atmayacaklarını" yineledi. Zirvede sadece, G-8 Zirvesi'nde Kyoto Protokolü'nden sonra yürürlüğe girecek yeni bir anlaşma yapılması kararlaştırıldı. 2012 sonrası için düşünülen yeni anlaşma, Bush'un istediği gibi Çin ve Hindistan'ı da kapsayacak. Zirveden 1 Kasım'da alternatif enerji çarelerine odaklanan yeni bir girişimin başlamasını öngören bir karar da çıktı, ancak bu yönde somut hedef ortaya konmadı.
Dağ buzulları da alarm veriyor Küresel ısınma sadece kutuplardaki buzulların erimesine ve buna bağlı olarak okyanus seviyelerinin yükselmesine sebep olmayacak. Dağlardaki buzulların erimesi ve nehirlerin taşarak ovaları sel suları altında bırakması da muhtemel. Bu bakımdan araştırmacıların dikkatlerini yoğunlaştırdığı yer ise, dünyanın üçüncü büyük buzul yığınağının olduğu Himalaya dağlarının tepeleri. Orta ve Güney Asya bölgesi bu tehdit altında. Buzulların aniden erimesi durumunda, sel baskınları önüne geçen her şeyi yıkarak ovaları ve tarım alanlarını kaplayabilir. Bu durumda, var olan göllerdeki su seviyesi hızla yükselirken, yeni göller de oluşabilir. Bu durumda milyonlarca kişi temiz içme suyu, gıda, barınma sorunları yaşarken, salgın hastalıklar da hızla yayılabilir. Tehlikeyi en yakından hisseden ülkeler Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya'daki diğer ülkeler. Geçen ay Çin'de meydana gelen ve 700 kişinin ölümüne sebep olan seller, bilim insanları tarafından, gelecekte yaşanabilecek büyük felaketlerin habercisi olarak yorumlanmıştı.
Buzullar yok oluyor Bu gelişme, küresel ısınma nedeniyle yüksek enlemlerde ısının hızla artmasını inceleyen araştırmacılar için bulunmaz bir gözlem fırsatı yarattı. Araştırmacılar, ısının, mevsim normalinin iki katına çıktığını tespit etti. İngiltere'nin Kuzey Kutbu Araştırma İstasyonu yöneticisi Nick Cox, "Buraya 20 yıl önce ilk geldiğimde Kronebreen ve Kongsvegen buzulları, fiyörtün sonunda, Colletthogda'nın zirvesinin etrafında dönüp duruyorlardı" diyor ve ekliyor: "Bugün o kadar geriye çekilmiş durumdalar ki, yakında zirve tamamen buzdan arınmış olacak. Benzer biçimde, Blomstrand yarımadası da adaya dönüştü. Yakın zamana kadar bir buzul onu sahille birleştiriyordu." Ny-Alesund'daki küçük müzedeki resimler de, hızlı ısınmanın ne boyutta olduğuna işaret ediyor. Bu müze, 1962'ye kadar kapkaranlık ve dondurucu soğuk kış mevsiminde buzulları kazarak bu kasabayı kuran madencilere adanmış. Madencilerden 22'si kazılar sırasında hayatını kaybetmiş. Şimdi ise o günlerden eser yok.
Tüm dünya etkilenecek Cambridge Üniversitesi'nden Gareth Rees ve Neil Arnold, buzulların topografyasını tespit etmek için "Lidar" adlı lazer teknolojisine dayanan bir alet kullanıyor. Buzullarda yaptıkları ilk incelemeler, "son yıllarda buzulların kayda değer ölçüde buz kaybettiğini" ortaya koydu. Arnold'a göre, "şüphesiz doğal iklim değişiklikleri bunda rol oynasa da, insan kaynaklı iklim değişikliği esas role sahip." Benzer cümleleri, nakarat gibi, burada çalışan her ülkeden bilim insanlarının ağzından duymak mümkün. Onlar, buradaki mavi buz nehirlerinin davranışlarına bakarak, dünyanın sağlığının ne durumda olduğunu anlıyor. Yapılan hesaplara göre, bu civarda yılda 4.5 kilometreküp buz eriyor. Hertfordshire Üniversitesi'nden Phil Porter'ın işaret ettiği gibi, Kuzey Kutbu'ndaki erime, tüm dünyayı etkileyecek: "Dünyanın her bölgesinde buzulları araştırdım, hatta Himalayalar'da bile. Burada da aynı şeyi görüyoruz. Ortaya çıkacak sonuçlar giderek daha ciddi olacak. Nehirler taşacak ve tarım alanlarını sular altında bırakacak." Norveç Kutuplar Enstitüsü Başkanı Trud Sveno ise, burasının dünyadaki, kutup bölgesine en yakın istasyon olduğunu vurgulayarak, yalnızca buzdağlarının erimediğine, Kuzey Kutbu'nu denizden ayıran buz tabakasının da, bilinen tarihte hiç olmadığı kadar inceldiğine dikkat çekiyor.
Karbondioksit oranı Zeplin Dağı'nın tepesinde de, İsveçli ve Norveçli araştırmacılar, dünyanın en hassas hava gözlem laboratuvarıyla, atmosferdeki karbondioksit, metan ve diğer kirletici gazların miktarını ölçüyorlar. Kullandıkları aletler o kadar hassas ki, siz dağın dibinde sigara içseniz, dışarı üflediğiniz dumandaki gazların miktarını ölçebilirler. Yapılan tespitlere göre, fabrikaların ve motorlu araçların atmosfere bıraktığı karbondioksit miktarı son 15 yılda hızla arttı. Karbondioksit oranının artışı bugün, 1990 yılındakinden üç kat daha fazla. Eğer bu gidişat durdurulmazsa, yakın bir gelecekte Kuzey Kutbu buz tabakalarının üzerinde değil, gemilerle gidilecek. Kazlar, kutup ayıları, rengeyikleri ve foklarla iç içe araştırmalarını sürdüren, buraya gelerek adeta "hacı" sıfatı kazanan uzmanların dünyaya vermeye çalıştıkları mesaj bu.
EN BÜYÜK KİRLETİCİ ABD ABD, atmosfere en çok sera gazları ve karbodioksit salan ülke unvanını koruyor. Yapılan hesaplara göre, atmosfere salınan kirleticilerin yüzde 25'i ABD kaynaklı ve bu oran en az 40 yıl boyunca değişmeyecek. Bazı ülkeler, Kyoto Protokolü'ne imza atarak, atmosferi kirletme oranlarını düşürmeye girişseler de, ABD, Çin ve Hindistan'ın katılmaması, protokolü işlevsiz halg getirdi. ABD Başkanı George Bush, geçen haftaki G-8 zirvesinin de gündeminde olan konu hakkında, "küresel ısınmanın insan eliyle gerçekleştiğine dair kanıt olmadığı gerekçesiyle ve ABD ekonomisine zarar vermemek için Kyoto Protokolü'ne imza atmayacaklarını" yineledi. Zirvede sadece, G-8 Zirvesi'nde Kyoto Protokolü'nden sonra yürürlüğe girecek yeni bir anlaşma yapılması kararlaştırıldı. 2012 sonrası için düşünülen yeni anlaşma, Bush'un istediği gibi Çin ve Hindistan'ı da kapsayacak. Zirveden 1 Kasım'da alternatif enerji çarelerine odaklanan yeni bir girişimin başlamasını öngören bir karar da çıktı, ancak bu yönde somut hedef ortaya konmadı.
Dağ buzulları da alarm veriyor Küresel ısınma sadece kutuplardaki buzulların erimesine ve buna bağlı olarak okyanus seviyelerinin yükselmesine sebep olmayacak. Dağlardaki buzulların erimesi ve nehirlerin taşarak ovaları sel suları altında bırakması da muhtemel. Bu bakımdan araştırmacıların dikkatlerini yoğunlaştırdığı yer ise, dünyanın üçüncü büyük buzul yığınağının olduğu Himalaya dağlarının tepeleri. Orta ve Güney Asya bölgesi bu tehdit altında. Buzulların aniden erimesi durumunda, sel baskınları önüne geçen her şeyi yıkarak ovaları ve tarım alanlarını kaplayabilir. Bu durumda, var olan göllerdeki su seviyesi hızla yükselirken, yeni göller de oluşabilir. Bu durumda milyonlarca kişi temiz içme suyu, gıda, barınma sorunları yaşarken, salgın hastalıklar da hızla yayılabilir. Tehlikeyi en yakından hisseden ülkeler Çin, Hindistan ve Güneydoğu Asya'daki diğer ülkeler. Geçen ay Çin'de meydana gelen ve 700 kişinin ölümüne sebep olan seller, bilim insanları tarafından, gelecekte yaşanabilecek büyük felaketlerin habercisi olarak yorumlanmıştı.
Evrensel'i Takip Et