23 Temmuz 2005 21:00

'Tek çözüm yolu işçi iktidarı'

Venezüella Ulusal İşçi Sendikası koordinatörü ve Birleşik Taşıma İşçileri Konfederasyonu Başkan Yardımcısı Ruben L. Silva; işçilerin siyasi ve ekonomik hayattaki etkisini anlattı. Silva, ABD'ye karşı savaşmaya hazır olduklarını belirtiyor.

Paylaş
Kendinizi bize tanıtır mısınız? Venezüella'daki son durum nedir? Ruben L. Silva: Venezüella Ulusal İşçi Sendikası'nın (UNT) ulusal koordinatörü olmamın yanı sıra, oldukça etkin olan Birleşik Taşıma İşçileri Konfederasyonu (UTF) başkan yardımcılığı görevini de yürütüyorum. Venezüella'daki işçiler ülkedeki değişim sürecinde yoğun bir etkiye sahip. Ülkemizde birkaç yıl öncesine kadar etkili olan kapitalist politikaların yarattığı zarar ve kaosa "dur" diyen işçi sınıfı, şimdi de ülkenin sosyalizme doğru yürüyüşünde etkin bir rol alıyor. ABD emperyalizminin Venezüella'yı işgal etmesine izin vermemek için elindeki yasal silahlar ve kozlarla çaba sarfeden işçi sınıfı, dünya kamuoyunu da bölgedeki ABD tehdidinden haberdar etmeye çalışıyor ve diğer ülkelerin işçilerinden destek arıyor. Öte yandan ABD'nin saldırgan politikaları ile her an yüzyüze olan Venezüella işçi sınıfı, olası bir askeri saldırıda üzerine düşeni yapacak ve vatan savunması için göze göz, dişe diş savaşacaktır. ABD de dahil olmak üzere tüm emperyalistler bilmelidir ki, ülkeyi sömürgecilerin kucağına terketmeyeceğiz. Böyle bir durum karşısındaki cevabımız, Irak'taki direniş kadar onurlu, ama ondan daha güçlü olacaktır! Venezüella işçi sınıfı, ülke kaynaklarının ulusallaştırılması ve kamuya aktarılmasında ne gibi bir rol üstlendi? Son dönemde Venezüella'daki sendika mücadelesinde belirgin değişiklikler oldu. Çalışmalarımız özel ve kamu alanlarını kıstas alarak ikiye ayrıldı. Özel sektördeki faaliyetlerimizin daha keskin ve sert olduğunu ifade etmeliyim. Örneğin bir kuruluşun patronları tarafından keyfi olarak kapanması söz konusu olduğunda; sendika temsilcileri, "Fabrikayı kapatırsanız, onu elinizden alırız!" diyorlar, ki böyle de oluyor. Ardından söz konusu şirketin yeniden açılması ve güçlendirilmesi için ne yapabileceğimizi tartışıyoruz. Sonuçta ülkedeki her fabrika, ulusal ekonomi ve istihdam açısından büyük önem taşıyor. Bu yüzden de, devletin yardımları ile fabrikanın kapanması engelleniyor ve böylece ülke ileri atılımlar için kendine dayanaklar buluyor. Elbette iş, fabrikanın yeniden açılması ile bitmiyor. Hayati önemdeki fabrikaların, doğru ve en yüksek verimi verebilecek şekilde yönetilebilmesi için işçilerin iradesi devreye giriyor ve oluşturulan komiteler aracılığıyla üretim kapasitesi ve işçi istihdamı artırılıyor. Kamuya ait işletme ve fabrikalarda ise, devrimin ilk günlerinden bu yana işçiler söz sahibi ve bu fabrikalar işçiler tarafından yönlendiriliyor. Eğer Venezüella'daki durum anlattığım biçimde olmasaydı Aralık 2002 ve Şubat 2003'te iki büyük kuruluşa karşı yapılan üretimi durduma ve sabotaj faaliyetleri engellenemezdi. İşçi sınıfının, petrol şirketi PDVSA ve elektrik üretim ve dağıtım şirketi CADAFE'de, kontrolü ellerinde bulundurmaları, emperyalist destekli sabotajcıların amaçlarına ulaşmalarını önledi. Buralarda yetkili teknisyen ve mühendisler olmamasına rağmen işçi iradesi, bu belanın içinden alnının akıyla çıkmayı başardı. Devlet Başkanı Hugo Chavez, ülke için sosyalizmden başka bir yol olmadığını, kapitalizmin yarattığı sefalet ve felaketin ancak bu şekilde çözülebileceğini söylüyor. Bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizim için tek yol işçi iktidarı ve sosyalizmdir. Ayrıca bu sadece benim veya birkaç sendika yöneticisinin kişisel görüşü değil. Chavez'in bu açıklamalarından sonra UNT, işçiler arasında büyük bir tartışma başlattı ve farklı görüşlerden herkesin söz söyleme hakkı bulmasını sağladı. Sonuçta Başkan'ın söylediklerinin tüm işçilerin ortak görüşü, hatta gerçeği olduğu görüldü. Öyle ki, bu tartışma sürecinde ülkenin sosyalist inşasının nasıl gerçekleştirilebileceği dahi tartışıldı. Peki, şu an Bolivarcı Devrim'in karşı karşıya olduğu tehditler nelerdir? Bolivarcı Devrim için en büyük tehlike, karşımıza birçok sorun çıkaran Amerikan İmparatorluğu. Venezüella, ABD ile ilişkilerini sadece ticari olarak sürdürmektedir ki, bu da onların bizim petrolümüzü, piyasa fiyatlarından satın almasından başka bir anlama gelmiyor. Fakat Latin Amerika'yı "arka bahçesi" gibi gören ABD, kıtada istediği gibi at koşturuyor. Adi darbeler tezgahlıyor, kukla hükümetler kuruyor, bölgenin tüm doğal kaynaklarını yağmalıyor. Birkaç istisna dışında Venezüella'daki doğal kaynaklar toprağın altında kaldığı sürece bizlere ait. Ancak ne zaman ki, bu kaynaklar çıkarılıyor, o zaman ABD'ye ait oluyorlar. İşte kapitalist saldırının, acı sonuçları..! Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Venezüella veya Latin Amerika'nın herhangi bir yerinde devrimci mücadele veren herkes, Hugo Chavez'in etkin rolünü tanıyor ve onu takdir ediyor. 40 yıldır ABD'nin burnunun ucunda direnen Küba ile birlikte Venezüella, hızla devrime doğru koşuyor. Şu an bu mücadeleyi verenler ve ABD'ye karşı göğüs göğüse savaşanlar, belki de sosyalizmin şanlı ve onurlu günlerini göremeyecek. Fakat bu, yıllardır binbir güçlükle ayakta kalmaya çalışan Latin Amerika halkının, zafere varıncaya değin direnmeyeceği anlamına gelmiyor.

(Handsoffvenezuela'dan çeviren Cihan Çelik)

ÖNCEKİ HABER

Son hedef Mısır oldu

SONRAKİ HABER

Polise 'öldür' emri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...