6 Temmuz 2005 21:00

Sosyalist bir mimarın izinde

Doğumunun 125. yıldönümü ve '22. Dünya Mimarlık Kongresi' nedeniyle mezarı Edirnekapı Şehitliği'nde bulunan ünlü sosyalist Alman Mimar Bruno Taut bir sergiyle anılıyor. Hayatının son dönemleri olan 1936-38 yılları arasında Türkiye'de yaşayan Taut, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü'nde profesör olarak görev yapmış ve Milli Eğitim Bakanlığı'nda danışman olarak çalışmıştı. Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi binasını yapan mimar olarak da hatırlanan Taut, bugüne dek kullanımı süren toplu konutların en güzel örneklerini yüz yıl önce inşa etmişti. Mimarın Türkiye'ye gelmeden önceki durağı ise Japonya'dır.

Faşizmden kaçış Buruk bir sonla biten yaşamında Taut'un ülkemize gelişinin de Japonya'ya gidişinin de nedeni 1930'lardan sonra Almanya'da ve giderek tüm Avrupa'da iktidara yükselen Naziler olmuştu. Pekçok ilerici bilimadamı ve sanatçı gibi Nazilerin baskısına maruz kalan Taut'da 1933 yılına gelindiğinde artık ülkesinde güvenli bir şekilde yaşama olanağını yitirmişti. Bu atmosfer içinde, önce İsviçre'ye daha sonra Marsilya, Atina, İstanbul, Odesa, Moskova ve Wladiwostok üzerinden Japonya'ya kaçar. Ancak '36 yılında ülkemize gelebilen mimarın pasaportunun üzerine'vatansız' damgasını vuruludur.

Barış mücadelesine katkı Ankara'nın inşa edilmesine katkıda bulunan ve Milli Eğitim Bakanlığı'nda İnşaat Bölümü'nün şefliğini yapan Taut, Almanya İlerici Mimarlar Derneği üyesiydi. Atatürk'ün katafalkını 36 saat gibi kısa bir sürede inşa etmiş olan Taut ününü toplu konut tasarımlarıyla sağlamıştır. Daha insanca bir yaşam için ev tasarlayan Taut, mimarlığı toplumsal gereksinimleri karşılamaya yönelik bir sanat olarak görmüş, uygulamalarıyla olduğu kadar yazılarıyla da modern mimarlık ilkelerini savunmuştur. Ama renk ve çiçek kullanımında bile insani kaygılar güden mimar, bahçeli, ferah geniş konutları bugüne uzanan bir gelenek yaratır. Taut I. Dünya Savaşı'ndan sonra çöken karamsarlığı yenmek için meslektaşları arasında yüreklendirici çalışmalara girişmiş, onları barış içinde olacak bir dünya için düşünce üretmeye çağırmıştır. Özellikle Cam Evi bu dönemi simgeleri arasında yer alır.

Anavatandan uzakta Bütüncül yaklaşımına toplumsal gereksinmelere yönelik bir içerik katabilmesi Taut'u 20. yüzyılın önde gelen mimarlarından biri yapmıştır. Özelliklerinden biri de yapılarda renk kullanımı üzerinde duran ilk çağdaş mimar olmasıdır. Resim yapmış, mobilyalar tasarlamış, sinema ve tiyatro için dekorlar hazırlamış, mimarlığın her konusuyla ilgilenmiştir. Taut renk ve ışığı şehrin görüntüsüne katarak bunu insani bir çevre ve yaşam için gerekli görmüştür. Asya kıtasından Avrupa'ya Boğaziçi köprüsünden geçer geçmez sağda görünen kırmızı yapı Taut'un tasarladığı ve ofis olarak da kullandığı kendi evidir. 1938 yılında, memleketinden kilometrelerce uzakta ve hızla yeni bir savaşa hazırlanan dünyanın belkide en ümitsiz günlerinde hayata gözlerini yuman Bruno Taut, öldüğünde beş parasızdı. Öyleki cenazesini kaldırmaya yetecek parası olmadığı için akademideki hocalar aralarında para toplayıp onu Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verdiler. Taut'a yaptırdıkları mezarın üzerine hocalar bir "ayak izi" bırakırlar. Bir vefa borcunun dile gelişi olan bu iz; "Türkiye'de iz bıraktı" anlamına gelir. Evet bu izleri başkent, İzmir ve İstanbul'da görmek mümkün. Taut'un yapılarının fotoğraflarını içeren sergisi 22 Temmuz'a dek Gothe-Instıtut da izlenebilir.

Evrensel'i Takip Et