05 Temmuz 2005 21:00
Bir kozmonotun anıları
Üç kez uzaya çıkan kozmonot Grechko, deneyimlerini Rus gazetesi Pravda'ya anlattı. İlk kez 1966 yılında uzaya çıkan kozmonot, hazırlık testlerinden tekrar yeryüzüne dönüşe kadar, bir uzay görevi sırasında neler yaşadığını özetliyor.
Sovyetler Birliği kozmonotlarından, iki kez Sovyetler Birliği Kahramanı unvanı verilen, birkaç kez uzay yürüyüşü yapan Georgi Mikhailovich Grechko, uzaydaki günlük yaşam deneyimini bizimle paylaştı. Grechko'ya göre, bir kozmonotun günlük yaşamı uzayda da Dünya'da da zorluklarla dolu. Georgi Grechko, 1966 yılında Sovyet kozmonotları arasına katıldı. 1975, 1977 ve 1985'te üç kez uzaya çıktı. Anlattığına göre, kozmonot olmak isteyenlerin ön eleme sırasında tabi tutuldukları testler, deneyimleri içindeki en zorlu dönemdi. "Geleceğin uzay fatihlerinin", 15 dakika boyunca bir salıncakta sallanmaları gerekiyordu. Test sırasında, salıncağın oturağı da sürekli dönüyordu. Dahası, doktorlar kozmonotlara, sallanırken bir yandan da kafalarını daire şeklinde döndürmelerini istiyorlardı. Kozmonotlar bu sırada hiçbir şey göremiyordu, çünkü gözleri bağlıydı. Grechko, "Sanki oturaktan ileriye doğru fırlayacak, duvara çarptığım anda da hayatım sona erecek gibi hissettim" diyor.
Kozmonotun dilinden Bu test, eleme ve benzeri uzay çalışmaları boyuncaki en çetin sınavdı, çünkü elemeyi geçmiş olanlardan bazıları bile uzayda kötü, hatta çok kötü hissettiler uzaydayken. Grechko'ya göre, bir kozmonot yapayalnız uzay yürüyüşü yaparken, sürekli tepetaklak oluyor gibi hissediyor: "Uzayda birkaç dakika geçirince, sanki deniz tutması yaşamış gibi oluyor. Daha sonra, tüm kanın beynine toplandığını sanıyor. Dünya'dayken, kanı ayaklara taşıyan yerçekimi gücüyle, kan damarlarının esnekliği arasında bir denge durumu vardır. Sıfır yerçekimi koşullarında ise, kan başa doğru hücum eder. Uzaydaki biri sürekli olarak kanın beyninde toplandığını hisseder, ama zaman geçtikçe buna alışır. Yani, eğer bir kozmonotun uzay görevlerinin ilk saatinde nasıl hissettiğini anlamak istiyorsanız, arkadaşlarınızdan, sizi bacaklarınızdan tavana asmasını isteyin. Sonra da kan beyninizde toplanana kadar bekleyin. Tabi bu arada arkadaşlarınızdan, sizi etrafınızda döndürüp sallamasını da isteyin. Bu hissetiklerimize rağmen, sürekli olarak, kontrol merkezinin "tüm sistemlerin düzen içinde ve mürettebatın iyi olduğuna" dair raporlarını duyuyorduk. Bir uzay görevinin en tehlikeli aşaması, Dünya'ya dönüş aşamasıdır. İniş programı aktif hale getirildiğinde motor ateşlenmezse, mürettebat asla Dünya'ya geri dönemez. Uzay aracından aşağı atlama şansınız da yoktur. Ateşleme gerçekleştiğinde, motorun tam güçle itme sağlaması gerekir, yoksa mürettebat inişi ancak bir hafta veya bir ayda tamamlayabilir ki, bu süre içinde araçta hava kalmaz. Örneğin, Rus ve Bulgar karma mürettebatının inişi sırasında motor durdu. Mürettebat motoru ateşlese bile birkaç saniye içinde yeniden duracaktı. Bir yedek motor vardı, fakat arızalı ana motor sebebiyle devreleri hasar görmüştü. Buna rağmen bir şekilde aracı indirmeleri mucizeydi. Rus kozmonot Vladimir Rukovishnikov ilk başta Bulgar ekip arkadaşı Kakayev'in iniş sırasında neler olup bittiği konusunda hiçbir şey bilmediğini sanıyordu. Fakat o, soğukkanlılığını korudu ve o şartlar altında her şeyi hatasız yaptı. Durumun aciliyetinin farkındaydı ve kendine hakim olmayı başardı. Sonunda yeryüzüne indiklerinde, araçtan dışarı çıktı ve kendisini yüzüstü yere attı ve uzun süre o pozisyonda kaldı. Atmosfere giriş ise daha da zordur. Birden G kuvvetinin(*) arttığını hissedersiniz. Süzülerek inişte G kuvveti fazla yüksek değildir. Sanki, dört kişi vücudunuzun üstüne çıkmış gibi olursunuz. Bununla başedebileceğinizi düşünürsünüz, fakat uzun süreli bir uçuştan sonra vücudunuz oldukça zayıf düşer ve sanki altı kişi zavallı bedeninizin üzerine çökmüş gibi olursunuz. Bazı durumlarda, uzay aracı teknik sorunlar nedeniyle aniden balistik inişe geçer. Araç döne döne aşağı inerken G kuvveti 8 G'ye kadar çıkar. Görev sona erdiğinde bu 10-11 G gibi hissedilir. Bazı kozmonotlar, 23 G'ye maruz kaldıkları acil durumlarda bile kurtulmayı başardılar. Hayatta kaldılar ama bir süreliğine hiçbir şey göremediler ve nefes alamadılar. Hatta biri geçici kalp sekmesi yaşadı; aşırı G kuvveti yüzünden kalbi birkaç saniyeliğine durdu. Bana göre, iniş, hem vücudunuz hem de aklınız için çok zorlu bir deneyimdir. Pencerenin öbür tarafındaki canavarı izlerken hayalgücünüz çılgınca çalışıyor. Paraşüt açılıp arama-kurtarma helikopterleri telsizle size seslendiğinde bir nebze rahatlayabilirsiniz. Ancak işler yolunda gitmeyebilir ve paraşütünüz düzgün açılmayabilir. Vladimir Komarov, iniş aracının paraşütü düzgün açılmadığı için öldü. Yere çarparak hayatını kaybetti. Helikopterin kaptanının sizi gördüğünü ve paraşütünüzün iyi gözüktüğünü söyleyen sesini duyduğunuzda derin bir nefes alabilirsiniz. Bu, Dünya'ya dönme şansınızın yüksek olduğu anlamına gelir. İnişiniz ıslak veya sert olabilir, ama artık bunun önemi yoktur..." Sonuç olarak, Georgi Grechko, normal ve rahat bir ortamda bu anılar anlatıldığında eğlenceli gözüktüğünü söylüyor. Ama kişisel tecrübenizin bir parçası olduklarında hiç de eğlenceli olmuyorlar.
(*) G kuvveti, yerçekimine karşı gelinen hareketlerde vücuda binen yüktür. Örneğin, bir uçak pilotu virajı alıp hızını yükseltirken pilot 5 G, yani yaklaşık 25 kg yüke maruz kalır. Ancak G kuvveti, pilotun kendi ağırlığına göre artar veya azalır. F-16 uçaklarında ise en fazla 9 G yük görülür.
(Pravda'dan çeviren Engin Esen)
Kozmonotun dilinden Bu test, eleme ve benzeri uzay çalışmaları boyuncaki en çetin sınavdı, çünkü elemeyi geçmiş olanlardan bazıları bile uzayda kötü, hatta çok kötü hissettiler uzaydayken. Grechko'ya göre, bir kozmonot yapayalnız uzay yürüyüşü yaparken, sürekli tepetaklak oluyor gibi hissediyor: "Uzayda birkaç dakika geçirince, sanki deniz tutması yaşamış gibi oluyor. Daha sonra, tüm kanın beynine toplandığını sanıyor. Dünya'dayken, kanı ayaklara taşıyan yerçekimi gücüyle, kan damarlarının esnekliği arasında bir denge durumu vardır. Sıfır yerçekimi koşullarında ise, kan başa doğru hücum eder. Uzaydaki biri sürekli olarak kanın beyninde toplandığını hisseder, ama zaman geçtikçe buna alışır. Yani, eğer bir kozmonotun uzay görevlerinin ilk saatinde nasıl hissettiğini anlamak istiyorsanız, arkadaşlarınızdan, sizi bacaklarınızdan tavana asmasını isteyin. Sonra da kan beyninizde toplanana kadar bekleyin. Tabi bu arada arkadaşlarınızdan, sizi etrafınızda döndürüp sallamasını da isteyin. Bu hissetiklerimize rağmen, sürekli olarak, kontrol merkezinin "tüm sistemlerin düzen içinde ve mürettebatın iyi olduğuna" dair raporlarını duyuyorduk. Bir uzay görevinin en tehlikeli aşaması, Dünya'ya dönüş aşamasıdır. İniş programı aktif hale getirildiğinde motor ateşlenmezse, mürettebat asla Dünya'ya geri dönemez. Uzay aracından aşağı atlama şansınız da yoktur. Ateşleme gerçekleştiğinde, motorun tam güçle itme sağlaması gerekir, yoksa mürettebat inişi ancak bir hafta veya bir ayda tamamlayabilir ki, bu süre içinde araçta hava kalmaz. Örneğin, Rus ve Bulgar karma mürettebatının inişi sırasında motor durdu. Mürettebat motoru ateşlese bile birkaç saniye içinde yeniden duracaktı. Bir yedek motor vardı, fakat arızalı ana motor sebebiyle devreleri hasar görmüştü. Buna rağmen bir şekilde aracı indirmeleri mucizeydi. Rus kozmonot Vladimir Rukovishnikov ilk başta Bulgar ekip arkadaşı Kakayev'in iniş sırasında neler olup bittiği konusunda hiçbir şey bilmediğini sanıyordu. Fakat o, soğukkanlılığını korudu ve o şartlar altında her şeyi hatasız yaptı. Durumun aciliyetinin farkındaydı ve kendine hakim olmayı başardı. Sonunda yeryüzüne indiklerinde, araçtan dışarı çıktı ve kendisini yüzüstü yere attı ve uzun süre o pozisyonda kaldı. Atmosfere giriş ise daha da zordur. Birden G kuvvetinin(*) arttığını hissedersiniz. Süzülerek inişte G kuvveti fazla yüksek değildir. Sanki, dört kişi vücudunuzun üstüne çıkmış gibi olursunuz. Bununla başedebileceğinizi düşünürsünüz, fakat uzun süreli bir uçuştan sonra vücudunuz oldukça zayıf düşer ve sanki altı kişi zavallı bedeninizin üzerine çökmüş gibi olursunuz. Bazı durumlarda, uzay aracı teknik sorunlar nedeniyle aniden balistik inişe geçer. Araç döne döne aşağı inerken G kuvveti 8 G'ye kadar çıkar. Görev sona erdiğinde bu 10-11 G gibi hissedilir. Bazı kozmonotlar, 23 G'ye maruz kaldıkları acil durumlarda bile kurtulmayı başardılar. Hayatta kaldılar ama bir süreliğine hiçbir şey göremediler ve nefes alamadılar. Hatta biri geçici kalp sekmesi yaşadı; aşırı G kuvveti yüzünden kalbi birkaç saniyeliğine durdu. Bana göre, iniş, hem vücudunuz hem de aklınız için çok zorlu bir deneyimdir. Pencerenin öbür tarafındaki canavarı izlerken hayalgücünüz çılgınca çalışıyor. Paraşüt açılıp arama-kurtarma helikopterleri telsizle size seslendiğinde bir nebze rahatlayabilirsiniz. Ancak işler yolunda gitmeyebilir ve paraşütünüz düzgün açılmayabilir. Vladimir Komarov, iniş aracının paraşütü düzgün açılmadığı için öldü. Yere çarparak hayatını kaybetti. Helikopterin kaptanının sizi gördüğünü ve paraşütünüzün iyi gözüktüğünü söyleyen sesini duyduğunuzda derin bir nefes alabilirsiniz. Bu, Dünya'ya dönme şansınızın yüksek olduğu anlamına gelir. İnişiniz ıslak veya sert olabilir, ama artık bunun önemi yoktur..." Sonuç olarak, Georgi Grechko, normal ve rahat bir ortamda bu anılar anlatıldığında eğlenceli gözüktüğünü söylüyor. Ama kişisel tecrübenizin bir parçası olduklarında hiç de eğlenceli olmuyorlar.
(*) G kuvveti, yerçekimine karşı gelinen hareketlerde vücuda binen yüktür. Örneğin, bir uçak pilotu virajı alıp hızını yükseltirken pilot 5 G, yani yaklaşık 25 kg yüke maruz kalır. Ancak G kuvveti, pilotun kendi ağırlığına göre artar veya azalır. F-16 uçaklarında ise en fazla 9 G yük görülür.
(Pravda'dan çeviren Engin Esen)