13 Haziran 2005 21:00

AKP yine başa döndü

Mecburi hizmet, sözleşmeli personel uygulamasının başarılı olmaması nedeniyle doktorlar için yeniden uygulamaya konuluyor. AKP'nin teklifi TBMM Sağlık Komisyonu'nda kabul edildi.

Paylaş
AKP Hükümeti'nin sağlık politikaları birer birer iflas ediyor. AKP'nin 2 yıl önce sözleşmeli personel uygulamasıyla kaldırdığı mecburi hizmet, bu kez doktorlar için yeniden getiriliyor. Türkiye'de 1981 yılından 24 Temmuz 2003'e kadar uygulanan mecburi hizmet, bu tarihte yürürlüğe giren ve temininde güçlük çekilen yerlerde sağlık personelinin sözleşmeli olarak istihdamına imkan veren yasayla kaldırıldı. Ancak söz konusu yasanın 2 yıllık uygulamasında, özellikle doktor istihdamında istenen sonuç elde edilemedi. Sağlık Bakanlığı'ndan alınan verilere göre, 2 yıllık sürede ilan edilen toplam 1081 sözleşmeli uzman doktor pozisyonuna 200 uzman doktor yerleştirildi ancak, bunlardan 136'sı göreve başlatıldı. Aynı sürede ilan edilen 3 bin 524 sözleşmeli pratisyen doktor pozisyonuna 2 bin 191 kişi yerleştirilirken, bunlardan 1565'i göreve başladı. 2 yıllık dönemde Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak hizmete alınan uzman hekim sayısı 386, pratisyen hekim sayısı ise 855 oldu. Mecburi hizmet yükümlülüğünün uygulandığı 2002 yılında 1425 uzman hekim, 2 bin 735 pratisyen hekim istihdamı sağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, yeni sistemle de istenilen sonucun elde edilemediği ortaya çıktı. Bunun üzerine "özendirilmiş ve kolaylaştırılmış devlet hizmeti" yükümlülüğü getirilmesi gündeme geldi. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi yetkilileri ise, uygulamaya karşı çıkarak, doktorlara haksızlık yapıldığı görüşünü ifade etti.

200-500 gün arası AKP Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl'ün verdiği ve TBMM Sağlık Komisyonu'nda kabul edilen teklifle doktorlar için "devlet hizmeti" yükümlülüğü getiriliyor. Teklif, doktorların sözleşmeli personel veya Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak çalışmalarını öngörüyor. Buna göre, yurtiçinde veya yurtdışında öğrenimlerini tamamlayarak doktor, uzman doktor ve yan dal uzmanlık eğitimini tamamlayanlar, her eğitimleri için ayrı ayrı olmak kaydı ile "devlet hizmeti" yapacak. Devlet hizmeti süresi, DPT Müsteşarlığı tarafından hazırlanan ilçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması'na göre kademelendirilerek, 200 ila 500 gün arasında değişiyor. Bu kademelendirmede İstanbul, Ankara ve İzmir gibi birinci gruptaki ilçe merkezlerinde 500 gün olan devlet hizmeti süresi, en son basamak olan altıncı grup ilçe merkezlerine bağlı yerleşim yerlerinde 200 gün olacak. Neler getiriyor?
  • Tıp fakülteleri ve eğitim hastanelerinden mezun olan veya uzmanlık ve yan dal uzmanlık öğrenimini tamamlayan doktor ve uzman doktorların yanı sıra düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihte tıp fakültelerinde öğrenim görenler ile tıpta uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitimi yapmakta olanlar da devlet hizmeti yapmakla yükümlü olacak.
  • Eş durumu ve sağlık mazereti nedeniyle yapılacak atamalar hariç personelin görev yerleri, tercih hakkı verilmek suretiyle kurayla belirlenecek.
  • Devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamındaki personel, bu görevlerini tamamlamadan mesleklerini icra edemeyecek. Doktorlar, devlet hizmeti yükümlülüklerine başlamadan veya tamamlamadan asistanlık veya yan dal asistanlık sınavlarına katılabilecek ve uzmanlık eğitimine başlayabilecek; eksik kalan devlet hizmeti yükümlülüklerini, uzman doktor veya yan dal uzmanı olarak yapacakları devlet hizmeti yükümlülüğüne ilave etmek suretiyle yerine getirecekler. Ancak, birden fazla uzmanlık veya yan dal uzmanlık eğitimine başlanabilmesi için devlet hizmeti yükümlülüğünün tamamlanması şart koşulacak.
  • Asistanlık, uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitimi ile askerlikte geçen süreler, devlet hizmeti yükümlülüğünden sayılmayacak.
  • Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapan personel, mazeret ve zorunlu haller dışında başka yere atanamayacak.
  • Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte il sağlık müdürlüğü, il sağlık müdür yardımcılığı, başhekimlik ve başhekim yardımcılığı görevini yürütenlerden mesleklerini serbest olarak icra etmekte olanlar, kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde serbest meslek faaliyetlerine son verecek veya bulundukları görevlerden ayrılmaları gerekecek.
  • Sağlık Bakanlığı, ihtiyaç görülen köy ve beldelere açıktan ebe ve hemşire ataması yapabilecek. Teklifin, TBMM tatile girmeden yasalaşmasının amaçlandığı bildirildi.

    src=/resim/b1.gif width=5>
    Başa dön


    Çeliğin sıcaklığını
        yüreğinde hissedenlerin öyküsü... -1-
    Erdemir'in öyküsü 1960'larda başlıyorHazırlayan: Sultan Özer




    SUNU AKP Hükümeti'nin yok etmekte kararlı olduğu Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları TAŞ (Erdemir), Türkiye'nin incisi, Erdemirli'nin deyimiyle "pırlanta yüzük taşı". İsdemir'in de devri ile çelik sektöründe ön plana çıkan ve dünya devleri ile yarışacak hale gelen Erdemir'in ürünleri, beyaz eşyadan, gemiye, otomotiv sektöründen inşaata, konstrüksiyondan elektrikli ev aletlerine, katı ve sıvı gıda, dekoratif, madeni yağ, konserve, boya, kimyasal ve aerosol kutularından meşrubat ve kavanoz kapaklarına, elektrikli küçük ev cihazlarından pil gövdesine, oyuncağa, savunma sanayiinden basınçlı kap, tarım aletleri, boru, profil ve LPG tüplerine, jant'a kadar hayatın her alanında çıkıyor karşımıza. Modern teknolojisiyle, dünya çelik tekellerinin iştahını kabartan Erdemir... Üretime başladığı 1965'ten beri uzun soluklu grevlere, çetin toplu iş sözleşmesi görüşmelerine, sendikalar arası çekişmelere sahne olan Erdemir... Çeliğin sıcaklığını ta yüreğinde hissedenlerin, bir ülkenin endüstrileşme rüyasını nakış nakış ören insanların hikayesi Erdemir... Sıcaklığın 1600 derecelere çıktığı, son teknoloji ile harmanlanmış kapasitesiyle, Ayşe ve Zübeyde adlı ateşi hiç sönmeyen, iki yüksek fırını ile bir fabrikanın sınırlarını aşan, bir ülkenin bağımsızlık hayalinde önemli bir yeri olan, dışa bağımlılığın da önünde bir güç Erdemir.... Şimdi bu güç yok edilip, uluslararası tekellerin kurtlar sofrasına meze olarak sunulmak isteniyor. Yüzde 46.12'lik hissesinin blok satışı ile haraç mezat elden çıkarılmak, Türkiye diğer alanlarda olduğu gibi çelik sektöründe de dışa bağımlı hale getirilmek isteniyor. Bu dosyamızda, Türkiye'nin "pırlanta yüzük taşı" olarak adlandırılan Erdemir'in kuruluşunu, teknolojisini, Türkiye ekonomisi ve sanayisindeki yeri ile, işçiler için anlamını anlatmaya çalışacağız. Bunun için, kurumun kendi hazırladığı "Erdemir: Güçlü Türkiye'nin Güçlü Şirketi" broşürü ve CD'si ve Erdemir yayınları, İsdemir yayınları, Erdemir'de örgütlü Türk Metal Sendikası yayınlarından yararlandık.


    Türkiye'de yassı çelik üretecek bir fabrika ihtiyacı, 1950'li yıllarda, karayolu, baraj inşaatları ve sulama işlerinin artmasıyla başlıyor. 1954 yılında Sümerbank'ın öncülüğü ile bakanlık temsilcilerinden oluşan bir komisyon kuruluyor ve ilk kez yassı çelik üretecek ulusal demir-çelik sanayisinin gereklililiği bu komisyonda gündeme geliyor. 1959 yılı başında, Sanayi Bakanlığı'nca kurulan bir heyet ile Amerikan şirketi Koppers tarafından "yapılabilirlik" etüdü ve tesisi kuracak şirketin statü çalışmaları yapılıyor ve raporlar hazırlanıyor. Aynı yılın eylül ayında, Koppers Associates S.A., İş Bankası, Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Umum Müdürlüğü, Sümerbank Umum Müdürlüğü, Ankara Ticaret ve Sanayi Odası kurucu üye olarak belirleniyor. 12 Şubat 1960'ta, KARDEMİR'den sonra Türkiye'nin ikinci entegre demir-çelik tesisleri olacak fabrikanın Karadeniz Ereğli'de kurulmasında anlaşılıyor, 28 Şubat 1960'ta çıkarılan 7462 sayılı Yasayla da Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları T.A.Ş. (ERDEMİR) adı altında şirketin kuruluş yetkisi Bakanlar Kurulu'na veriliyor. 21 Nisan 1960'da çıkarılan kararname ile kuruluş kararı alınıp, 11 Mayıs 1960'da şirket resmen tescil edilerek, ERDEMİR'in kuruluş sermayesi 600 milyon TL olarak belirleniyor.

    İlk üretim başlıyor Sermayesinin yüzde 51'i devlet, yüzde 49'u özel sektör tarafından karşılanan Erdemir'in yapım çalışmaları dört yıl sürüyor. 15 Mayıs 1965'te, 0,4 milyon ton/yıl üretim kapasitesiyle sanayiye "merhaba" diyen Erdemir, bugün ulaştığı 3,5 milyon ton/yıl düzeyinde ham çelik üretim kapasitesi ile Türkiye'nin en büyük demir-çelik kuruluşu ve tek entegre yassı çelik üreticisi. Uluslararası kalite standartlarında levha, sıcak ve soğuk haddelenmiş sac, kalay ve krom kaplamalı sac ile galvanizli sac üreten Erdemir'de kok-sinter-yüksek fırın-çelikhane-sürekli döküm-sıcak haddehane- soğuk haddehane-kalay, krom ve çinko kaplama teknolojisi ile üretim yapılıyor. Otomotiv, boru, beyaz eşya, basınçlı kap, makine gibi imalat sanayinin birçok sektörüne temel girdi sağlayan Erdemir, 2002 yılında bünyesine kattığı İskenderun Demir Çelik Fabrikaları ile daha da güçleniyor.

    İşçi potansiyeli ve İlk örgütlenme Erdemir, İsdemir'le birlikte Romanya, Erdemir Çelik Servis Merkezi, Erdemir Mühendislik Şirketi, Çelbor Boru, Erdemir Maden, Erdemir Lojistik, Erdemir Gaz olmak üzere bünyesinde 8 ayrı şirketi barındıran bir şirketler topluluğu. Bağlı 8 şirketi, 15 bin çalışanı, 3.5 milyar doların üzerinde cirosuyla dünya devleriyle yarışan Erdemir'in bugüne kadar devlete katkısı ise 10 milyar doların üzerinde. Erdemir'in 1961-65 yılları arasındaki yapım çalışmalarında 11 bin işçi çalışıyor. Erdemir'in üzerinde kurulduğu Ereğli'deki önemli işçi potansiyeli Yapı-İş'i harekete geçiriyor ve Yapı-İş 1962'de bir şube açarak ilk örgütlenme çalışmalarını başlatıyor. Fabrika sahasındaki ilkel çalışma koşullarına karşı mücadele başlatan Yapı-İş, Türkiye çapında yankı uyandıracak, sendikacıları yargı önüne çıkaracak büyük gösteri düzenliyor. Yapı İş'ten sonra Erdemir'de örgütlenen ikinci sendika Çelik-İş oluyor. 1964'teki bu örgütlenme, sendika yöneticileri ile üyelerinin işten atılmasını getiriyor. Metan-İş ve Türkiye Maden-İş, Çelik-İş'in kendilerine katılımı için mücadele başlatıyor, ancak kazanan Türkiye Maden-İş oluyor. Ereğli, Türkiye Liman ve Kara Tahmil Tahliye İşçileri Sendikası, Oleyis, Modern Tesisler Gezici İnşaat İşçileri Sendikası gibi sendikaların da örgütlenmesini getiriyor. Yapı-İş üyeleri Çelik-İş'e, Çelik-İş de Türkiye Maden İş'e katılınca, Erdemir'de yetkili sendika oluyor. 1965 yılı başlarında Erdemir'de 4 bin 200 civarında işçi adına Türkiye Maden-İş iki yıllık bir sözleşme imzalıyor. Bu arada işveren de MESS'e üye oluyor. İlk büyük grevini 12 Mayıs 1969'da, 4 bin 400 işçi ile yaşayan Erdemir, bugüne gelene kadar sendikaların birbiri ile yarıştığı, karşılıklı yetki itirazlarının yaşandığı da bir yer oluyor. Son olarak DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş ile Türk-İş'e bağlı Türk Metal-İş arasında uzun süre devam eden yetki kavgasını mahkeme kararı ile Türk Metal kazanıyor.

    Yatırımlarla güçlendiriliyor 1990-1996 döneminde "Cumhuriyet tarihinin en büyük sanayi yatırımı" denebilecek yatırımlar yapılıyor Erdemir'e. 1,6 milyar dolar Kapasite Artırma ve Modernizasyon (KAM) Projesi ile en gelişmiş teknolojik yapıya kavuşturularak, rekabet gücü artırılan Erdemir'in 150 bin DWT tonajında gemilerin yanaşmasına elverişli limanları da bulunuyor. Erdemir Limanı, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları'nın hammadde, yarı mamul vs. gibi üretimi için gerekli malzemelerin tamamına yakını ile mamullerinin yüzde 35'inin deniz yolu ile sevk edilmesini sağlıyor. Liman ayrıca tüm sanayi ve ticari kuruluşların liman ihtiyaçlarını da karşılayabilecek kapasitede. Ereğli Limanı ve balıkçı barınağında kesintisiz olarak, 24 saat süreyle kılavuzluk, römorkör, palamar hizmetleri ile su ikmali, çöp ve sintine atıklarının alınması hizmetleri veriliyor. Liman yine Gümrük ve Gümrük Muhafaza Hizmetleri, Sahil Sıhhiye Teşkilatı ile sağlık hizmetlerini de üstleniyor. Limanda her türlü elleçleme makine ve techizatı ile sürekli hizmet veriliyor. Erdemir bünyesinde bulunan İsdemir Limanı da Türkiye'nin Akdeniz'deki en büyük limanı. Günlük 16 bin ton kömür, 20 bin ton cevher, 1.500 ton çelik, bin tona yakın genel kargo ve 600-700 ton paket kargoyu dünya standartlarında yükleyip boşaltabilecek olanaklara sahip.




    Pazar payı iştah kabartıyor 2000 yılı itibariyle, yüzde 42'lik yurtiçi pazar payı ile çelik tekellerinin iştahını açan Erdemir, yüksek kalite standartlarındaki ürünlerini de uluslararası piyasalara kolayca ihraç edebiliyor. 500 bin ton ihracat yapan Erdemir, 2000 yılında 2.38 milyon ton ham çelik ve 3.13 milyon ton nihai ürün üretimi ile de dikkat çekiyor. Ödenmiş sermayesi 44,352 trilyon TL olan Erdemir'in hisselerinin yüzde 50,30'u devlete ait. Yüzde 46,12'si özelleştirilmek üzere Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'nda bulunuyor. Yüzde 3,81'i Türkiye Kalkınma Bankası'na, yüzde 0,37'si ise Türkiye Halk Bankası'na ait. Hisselerinin yüzde 2,90'ı Erdemir Portföyü olup, yüzde 46,80'i İMKB'de işlem gören bir kuruluş Erdemir.



    Yarın: Sıcaklığın 1600 derece olduğu dünya

  • ÖNCEKİ HABER

    Geri dönüş pişmanlığı

    SONRAKİ HABER

    Türkiye teknoloji çöplüğüne döndü

    Sefer Selvi Karikatürleri
    Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
    Evrensel Ege Sayfaları
    EVRENSEL EGE

    Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...