19 Mayıs 2005 21:00
Esnaf şeytan üçgeninde
Çine Sanayi Sitesi, Aydın şehrine girişte yolun sol tarafında bulunuyor. Yolun sağ tarafında ise eskiden kapatılan Zirai Donatım Kurumu'na ait boş binalar var. Yolun bir tarafı özelleştirme sonucunda boşalmış. Bu politikaların etkisinde kalan diğer taraf ise cansız durumdan sıyrılmaya çalışıyor. Sanayi sitesinin sokakları çukur içinde. Yer yer beton kalıntıları var. Ara ara gelen demir sesleri olmasa kovboy filmlerindeki terk edilmiş kasabaları andırıyor. Bazı sokaklar taş ve kum yığınlarıyla kapatılmış. Belediye parke taşı döşeme çalışmaları başlatmış.
Kahveciye sor "Sanayinin halini öğrenmek istiyorsan kahveciyle, lokantacıya gideceksin" diyor Yılmaz Kip masamıza sıcak çayları bırakırken. "1994-95'te günde 10 kasa gazoz, 20 kasa su, 1500 çay satardım. Diyafonun sesi susmak bilmezdi. Şimdi 2 kasa gazoz iki günde bitmiyor. Lokantalar, büfeler kapanıyor" diyor ve camında devren satılık yazan yeri göstererek ekliyor; "Durum bu. Eskiden esnaf yemeğini buradaki lokantada büfede yerdi. Şimdi evinden sefer tasında getiriyor. Esnafın hali perişan. İşler düzelir diye bankadan kredi çekiyor. Daha da kötüye gidiyor borca boğuluyor. Mecburen çevresini değiştiriyor. Terk ediyor; Muğla'ya, sahil yerlerine iş tutmaya gidiyor." Bağ-kur borçlarına af konusuna da değinen Yılmaz Kip "Sözde af çıkarıyorlar. Bırak ana parayı, ben aylık primimi ödeyemiyorum, faizi silsen ne olur?" diyor.
Sağlık karnesi "20 yıldır kamyonculuk yapıyordum" diye söze giriyor Davut Akgül ve şöyle devam ediyor; "Ocak ayında kamyonu sattım ve maliye borcunu yatırdım. 3 yıldır Bağ-Kur'u ödeyemedim. Borcum var diye sağlık karnesi de vermiyorlar. Sen bunu faiziyle alıyorsun, alacaksın. Ben kaçmıyorum bu memlekette yaşıyorum. Param olsa ödeyeceğim. Evime haciz gönderiyorsun ama sağlık karnesi vermiyorsun. İki kere hapis yattım mal beyanında bulunmadım diye. Ne malım var da beyan edeyim. Hapishanede elime levha verip önüme tutturdular, fotoğrafımı çektiler sanki katilmişim gibi. Ben bir vatandaş olarak utandım. Bu devletin ayıbı. 20 yıl hizmet ettim, devlet bana iş versin çalışıp ödeyeyim. Hapis yatmakla ödeniyorsa 4 yıl seve seve yatayım borcumu silsinler. Ağustosta oğlum askere gidecek. Cebine ne koyacağım ben?"
'Bizde düzelen bir şey yok' Marangoz Sertan Aktaş, atölyesinde boş oturuyor. "Yaz mevsimi geldi. Bizim işlerin açılması gereken bir dönem ama piyasada yaprak kımıldamıyor. Marmaris'te bir iş aldım mazot parası bulamıyorum. Bir esnaf arkadaşa mutfak yapıyorum. Paranın bir kısmını aldım gerisi ekim ayına kaldı. Öyle zor durumdayız ki; esnaf esnafı sıkıştırıyor" diyor. Aktaş, ekonomi düzeldi diyenlere de tepkili, "Ekonomi düzeldi diyorlar, yalan. O rakamlarla grafiklerle çizilen ekonomi sadece kağıt üzerinde. Bizde düzelen bir şey yok. Daha da bozuluyor. Hükümet büyük şirketleri koruyor. Dolar çok çıktı koruyalım diyorlar. Holdingler bir istiyor al sana iki diyorlar. Küçük esnaf ise ancak vergi alacaklarında akıllarına geliyor. Bu sitede Maliye'ye Bağ-Kur'a, sigortaya borcu olmayan esnaf yok. Bermuda şeytan üçgeni gibi. Maliye, Bağ-Kur, sigorta. Esnaf bu üçgenin içinde kayboluyor." Oto Tamircisi Hüseyin Aktaş'ta "Kimse insanlık için bir şey yapmıyor. Oda yöneticilerini, siyasetçiler gibi ancak seçim zamanı görüyoruz. Seçildikten sonra bir daha uğramazlar" diye oda yöneticilerini eleştirdi.
Kahveciye sor "Sanayinin halini öğrenmek istiyorsan kahveciyle, lokantacıya gideceksin" diyor Yılmaz Kip masamıza sıcak çayları bırakırken. "1994-95'te günde 10 kasa gazoz, 20 kasa su, 1500 çay satardım. Diyafonun sesi susmak bilmezdi. Şimdi 2 kasa gazoz iki günde bitmiyor. Lokantalar, büfeler kapanıyor" diyor ve camında devren satılık yazan yeri göstererek ekliyor; "Durum bu. Eskiden esnaf yemeğini buradaki lokantada büfede yerdi. Şimdi evinden sefer tasında getiriyor. Esnafın hali perişan. İşler düzelir diye bankadan kredi çekiyor. Daha da kötüye gidiyor borca boğuluyor. Mecburen çevresini değiştiriyor. Terk ediyor; Muğla'ya, sahil yerlerine iş tutmaya gidiyor." Bağ-kur borçlarına af konusuna da değinen Yılmaz Kip "Sözde af çıkarıyorlar. Bırak ana parayı, ben aylık primimi ödeyemiyorum, faizi silsen ne olur?" diyor.
Sağlık karnesi "20 yıldır kamyonculuk yapıyordum" diye söze giriyor Davut Akgül ve şöyle devam ediyor; "Ocak ayında kamyonu sattım ve maliye borcunu yatırdım. 3 yıldır Bağ-Kur'u ödeyemedim. Borcum var diye sağlık karnesi de vermiyorlar. Sen bunu faiziyle alıyorsun, alacaksın. Ben kaçmıyorum bu memlekette yaşıyorum. Param olsa ödeyeceğim. Evime haciz gönderiyorsun ama sağlık karnesi vermiyorsun. İki kere hapis yattım mal beyanında bulunmadım diye. Ne malım var da beyan edeyim. Hapishanede elime levha verip önüme tutturdular, fotoğrafımı çektiler sanki katilmişim gibi. Ben bir vatandaş olarak utandım. Bu devletin ayıbı. 20 yıl hizmet ettim, devlet bana iş versin çalışıp ödeyeyim. Hapis yatmakla ödeniyorsa 4 yıl seve seve yatayım borcumu silsinler. Ağustosta oğlum askere gidecek. Cebine ne koyacağım ben?"
'Bizde düzelen bir şey yok' Marangoz Sertan Aktaş, atölyesinde boş oturuyor. "Yaz mevsimi geldi. Bizim işlerin açılması gereken bir dönem ama piyasada yaprak kımıldamıyor. Marmaris'te bir iş aldım mazot parası bulamıyorum. Bir esnaf arkadaşa mutfak yapıyorum. Paranın bir kısmını aldım gerisi ekim ayına kaldı. Öyle zor durumdayız ki; esnaf esnafı sıkıştırıyor" diyor. Aktaş, ekonomi düzeldi diyenlere de tepkili, "Ekonomi düzeldi diyorlar, yalan. O rakamlarla grafiklerle çizilen ekonomi sadece kağıt üzerinde. Bizde düzelen bir şey yok. Daha da bozuluyor. Hükümet büyük şirketleri koruyor. Dolar çok çıktı koruyalım diyorlar. Holdingler bir istiyor al sana iki diyorlar. Küçük esnaf ise ancak vergi alacaklarında akıllarına geliyor. Bu sitede Maliye'ye Bağ-Kur'a, sigortaya borcu olmayan esnaf yok. Bermuda şeytan üçgeni gibi. Maliye, Bağ-Kur, sigorta. Esnaf bu üçgenin içinde kayboluyor." Oto Tamircisi Hüseyin Aktaş'ta "Kimse insanlık için bir şey yapmıyor. Oda yöneticilerini, siyasetçiler gibi ancak seçim zamanı görüyoruz. Seçildikten sonra bir daha uğramazlar" diye oda yöneticilerini eleştirdi.
Evrensel'i Takip Et