18 Mayıs 2005 21:00

Şifresiz da Vinci!

Dahi kimdir? En kestirme cevap olarak; herhangi bir alanda insanlığın kendisine kadar katettiği aşamayı bir çırpıda aşıp, çığır açan kişidir tarifi yapılabilir mi? Bir dahilik skalası çıkarma niyetimiz yok, ancak Leonardo da Vinci gibi kişilikler, söz konusu tarif etme denemelerini her zaman çaresiz bırakıyor. Bugün 'gerçek hıristiyanlık' adına yürütülen efsanelerle harmanlanmış anlatıların, haberlerin, yorumların başrol oyuncusu haline getirildi Leonardo. Onu bir ressam, heykeltraş, mühendis, birçok farklı alanda binlerce sayfa doldurmuş bir bilgin ve mucit olarak tanımlayıp anlayabiliriz. Yani eserlerine bakarak bir insan tarif edebiliriz. Fakat işte dedik ya, kutsal kaselerin, gizli tarikatların, dini esrar perdelerinin arkasında, zaten kişisel oldukça karmaşık bir insan, yeni ve yanlış bir şifrelemenin kurbanı yapılıyor. Serge Bramly'in Agora Kitaplığı'ndan yayınlanan, "Leonardo da Vinci" adlı kitabı böyle bir dönemde dilimize kazandırılmış önemli bir kitap. Yazarının kendi deyimiyle ayrıntılı bir 'detektiflik' çalışmasının ürünü. Sanatçının, kitapta çözümlemesi yapılan eserlerinin kitabın sonunda siyah-beyaz olarak verildiğini de belirtelim.

Zanaatkârdan yaratıcıya Leonardo da Vinci, Rönesans sanatının yaratıldığı lonca örgütlenmelerinden birinin, Verrocchio atölyesinin öğrencisi olarak yetişmiştir. Floransalı (ki 15'inci yüzyıl Avrupa'sının ekonomik ve siyasi lideridir bu şehir devleti) bir noterin gayrimeşru oğlu olarak 1452'de doğmuştur, bu doğumun etkilerini bütün ömrü boyunca taşıyacaktır. Serge Bramly bize sanatçı-bilginin yetişmesinde etkili olan bütün olayları, uğradığı başarısızlıkları, yeniyi arayan kişiliğinin oluşumunu aktarıyor. Ancak gerçek bir araştırmacı sorumluluğuyla, kurgulamadan, belgeye dayandıramadığı noktalarda atıp tutmadan yapıyor bunu. Yüzyıllar boyunca batı resminin sürekliliği, İncil'de anlatılan hıristiyan inancını Avrupa'nın okuma yazma bilmeyen geniş halk kitlelerine görsel olarak aktarma çabasından kaynaklanır. Kökenleri Bizans'ın ikonalarına kadar uzanan katı kuralcı (Resim zeminini altın sarısı yapmak, azizlerin başlarının çevresine 'kutsal hale'ler yerleştirmek gibi...) bir sanattır Rönesans'a kadar. Fakat işte Botticelli, Leonardo, Michelangelo gibi isimlerin ortaya çıktığı dünya, Ortaçağ'ın skolastik (dinin belirlediği) felsefesinin sonuna gelinen, insanın başta kendisini, sonra dünyayı ve evreni tanıma dönemi, uhrevi teslimiyet anlayışının bu sayede yıkıldığı dönemdir. O güne dek, birer 'zanaatkâr' olarak tanrının kullarına verdiği malzemeleri, kulların kullanımına uygun hale getirmekten başka bir rol biçilmeyen (tıpkı birer dokumacı, marangoz, kuyumcu gibi) ressam ve heykeltraşlar için bu bir dönüm noktasıdır. Yarasa, kurbağa, kertenkele gibi canlıların parçalarıyla bir 'ejderha' (Bugün Tarkan'dan Godzilla'ya, Yüzüklerin Efendisi'ne kadar sinemada karşımıza çıkan bildiğiniz zamane ejderhasının atası!) 'yaratır' Leonardo. Öyle gerçektir ki bir kalkanın üzerine resmettiği bu yaratık, biraz gölge-ışık oyunuyla görene korku salar! Meraklısı? Tabii, böylesi sanatçılara hemen kucak açıp buyur eden bir dünyanın anında kurulduğunu söylemiyoruz. Örneğin ilk kez sıkı atölye kurallarının dışına çıkıp bağımsız olarak çalışacak sanatçı olan Michelangelo, Leonardo'dan 23 sene sonra doğacaktır. Biri yaşlı, diğeri genç iki sanatçı olarak rakip olacak bu iki isim birbirlerinin dehasını takdir etmekten çekinmeyecektir. Sonuçta onlar bütün dahilerine rağmen bir tek ömrün yetmeyeceği kadar ağır değişen bir dünyanın insanları, bu değişimin iki önemli halkasıdır. Leonardo da Vinci'nin özel hayatını ve sanatını inceleyen bu özenli çalışma, öncelikle sanata ve özellikle resim sanatına ilgi duyanlar için, diyerek bitirebiliriz bu yazıyı. Ancak Leonardo'nun ve dünyasının uydurma, çarpıtma, gizleme ve yok sayma ile bugüne dek hiç olmadığı kadar şifrelendiği, ve yine bugüne kadar hiç olmayan bir kitlesel merakın konusu haline geldiği zamanımızda, her anlamda 'meraklılara' göre...

Evrensel'i Takip Et