4 Mayıs 2005 21:00
Siyanürlü yol!..
Geçtiğimiz aylarda tamamlanarak ulaşıma açılan Bergama-Altınova, Bergama-Aliağa arasındaki duble yolda, açıldığı günden bu yana yaşanan onlarca kazanın yöredeki siyanürlü altın madeninden çıkarılan ve yol yapımında kullanılan asitli topraklar yüzünden olduğu ortaya çıktı. Bergama Ovacık Köyü yakınlarında bulunan ve yöre insanlarının 15 yıldır karşı çıkmalarına rağmen hâlâ çalıştırılmak istenen altın madeninin çevreye verdiği zararın bir başka boyutu da maden yakınlarından geçen yol da görüldü. Seçimler öncesinde halka her yere "duble yol" yapacağı sözünü veren AKP'nin, hükümet olduktan sonra yaptığı duble yollardan birisi de Altınova-Bergama-Aliağa arasındaki yol oldu. Yol çalışmaları aylarca sürmesinin yanı sıra, yol yapımında kullanılan malzeme de tartışma konusu olmuştu. Mahkeme kararlarına rağmen çalışmasını sürdüren altın madeninden çıkan kimyasal maddelerle kirlenmiş tonlarca taş-toprak, yol yapımında kullanılmak üzere karayollarına verilmişti. Konuyla doğrudan ilgili olan meslek kuruluşları, TMMOB'a bağlı çevre, Jeoloji, Kimya ve Metaluriji Mühendisleri Odaları da 12.08.2003 tarihinde yayınladıkları ortak raporla, bu durumla ilgili tehlikelere işaret etmişler, yörede bulunan 832.000 m3 sülfürlü atığın çevre için yaratacağı tehlikenin altını çizmişlerdi.
TMMOB üyesi odalar yayınladıkları raporda; "bu asitli atıkların kara yolunda kullanılmasına kimin karar verdiğini, asitli malzemenin yolda kullanılmasıyla ilgili bilimsel bir araştırma yapılıp yapılmadığını, bu işin yüklenici firmanın önerisiyle mi yapıldığını, yüklenici firmaya bu döküm işiyle ilgili para ödenip ödenmediğini" sormuşlar, yola vereceği zararın yanı sıra bu durumun çevredeki tarımsal üretime geri dönülmez zararlar verebileceği uyarısında bulunmuşlardı. Meslek odaları bu uygulamanın derhal durdurulmasını istemişlerdi.
Tüm uyarılara rağmen yol yapımında madenden çıkan sülfürlü atıkların kullanımına devam edildi. Ve yollara dökülen bu atıkların içinde sülfür (kükürt), yağmur ve sıcaklık gibi doğal etkenlerin ardından su ve havayla karşılaştığı zaman "asit"e dönüştü. Bu asit de asfaltın ve diğer yol malzemelerinin parçalanarak yolun tahrip edilmesi sonucunu doğurdu. Adeta bir sülfürik asit (kezzap) haline gelen maden atıkları tahrip olan yolun defalarca tamir edilmesine rağmen bir süre sonra aynı tahribatı yeniden yaptı. Çukurların bir türlü kapatılamadığı yol yüzünden onlarca aracın kaza yapması, en çok bu yolu devamlı kullanan minibüs esnafını etkilemiş, esnaf buna bir çare bulunması için yolu trafiğe kapatarak eylem yapmıştı.
"İnanılmaz bir aymazlık"
Konuyla ilgili olarak, Bergama'da kurulu Pergamon Çevre Koruma, Kültür ve Sanat Derneği adına bir açıklama yapan önceki dönem Bergama Belediye Başkanlarından Sefa Taşkın, "Tüm yargı kararlarına rağmen Bergama'da hukuk dışı bir biçimde işletilen ve işletilmek istenen "siyanürlü altın madeni"nin çevreye ve insana verdiği zararların yanı sıra, maden atıklarının yollara dökülmesiyle, onlarca kilometre bozuk yol yapılması, milyarlarca TL'nin heba olması, kezzap üreten yol malzemesinin tarlalara taşınması Türkiye gibi çağı yakalamaya çalıştığını iddia eden bir ülkede inanılmaz bir aymazlıktır!" dedi. Bu yanlışın en kısa zamanda düzeltilmesi gerektiğine işaret eden Taşkın, asitli malzemenin topraktan sıyrılarak atılması gerektiğini, yerine tekniğine uygun malzemeyle yola asfalt kaplamanın yapılmasının zorunluluğuna dikkat çekti. Taşkın, bu hatayı yapanların belirlenerek gerekli yasal kovuşturmanın yapılmasını istedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


JİTEM olayında ilginç gelişmeler JİTEM tetikçisi itirafçı Adil Timurtaş'ın yakalanmasının ardından ilginç gelişmeler yaşanıyor. Timurtaş'la birlikte yakalanan Hacı İnan'ın Hizbullah davasında yargılandığı ve cezaevinde olması gerektiği iddia ediliyor. Eğer isim benzerliği değilse, Hacı İnan'ın cezaevinden nasıl çıktığı merak ediliyor. Ayrıca Adil Timurtaş'ın yakalanmasının ardından askeri araçların İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne girip çıktığı öne sürülüyor.
DEHAP'tan açıklama Bu arada DEHAP, basın toplantısı düzenleyerek olayın aydınlığa kavuşturulmasını istedi. DEHAP İl Binası'nda gerçekleşen toplantıda konuşan DEHAP MYK Üyesi Nadir Yıldırım, bu olayın sadece İstanbul ile ilgili olmadığını belirterek "Biz parti olarak bu olayı önemsiyoruz. Yetkilileri göreve çağırıyoruz. Karanlık bir dönemi aydınlatacağını düşündüğümüz yaşanan bu olay ülke barışına da katkı sağlayacaktır" diye konuştu. Tehdit edilen DEHAP İlçe Başkanı Lezgin Bingöl, olayın üzerine giden Organize Şube Müdürlüğü'ne teşekkür etti. Şu ana kadar Şube Müdürlüğü'nün olayın üzerine gittiklerini bundan sonra da bu görevlerini yerine getireceklerini umduğunu ifade eden Bingöl, 1 Mayıs nedeniyle ortamı germemek için yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşmadıklarını ifade etti. Bingöl, "Ama tehditler tahammül sınırlarını zorlayınca İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bildirilmiştir" dedi.
İsimleri açıklandı DEHAP İl Başkanı Cemal Kavak da itirafçı Timurtaş'ın Bağcılar İl Başkanı Lezgin Bingöl'e önce kendini PKK'lı olarak tanıttığını söyleyerek, "Bu şahıslar ilaca ihtiyaçları olduğu gerekçesiyle 13 milyar istemişler. İlçe başkanımızdan beklenen ilgiyi görmediklerinde de bu kez de tehditle kendilerini JİTEM elemanı olduklarını ve 30 milyar vermemesi durumunda kendisini öldürecekleri tehdidinde bulunmuşlardır" dedi. Kavak JİTEM adına faaliyet yürüten ve gözaltına alınanların isimlerinin Erdal Atalay, Abuzer Gün, Hacı İnan ve Abdülvahap Demir olduğunu kaydetti. Gözaltına alınanlar arasında 3 de Moldova uyruklu bulunuyor.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Kadın olmak! Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği Kadın Komisyonu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde yaşayan her kesimden kadınlar arasında çeşitli konuları içeren bir anket çalışması yaptı. Anket, ilçedeki her 5 kadından 1'inin görücü usulüyle evlendiğini, bu oranın çalışmayan kadınlarda yüzde 40'a kadar yükseldiğini ortaya koydu. Anket, yüzde 70'i ev kadınları, yüzde 30'u ise çalışan kadınlar olmak üzere 300 kişi ile görüşülerek hazırlandı. Ankete katılanların yüzde 51'ini ilköğretim, yüzde 19'unu ortaöğretim, yüzde 39'unu ise üniversite mezunları oluşturdu. Anket sonuçlarından yola çıkarak Çaycuma'da yaşayan kadınların istek ve önerilerini bir rapor halinde Çaycuma Belediye Başkanı Mithat Gülşen ve Çaycuma Halk Eğitimi Müdürü Zülfükar Uçar'a sunan Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği, kadınların sorun ve sıkıntılarının çözümü için ilgili kurum ve kuruluşları harekete geçmeye çağırdı. Evlilik... Kadınlarla yüz yüze yapılan ankette, öncelikle "evli iseniz nasıl evlendiniz?" sorusu yöneltildi. Bu soruya çalışan kadınların; "yüzde 76'sı anlaşarak, yüzde 20'i görücü usulü ile yüzde 4'ü ise kaçarak evlendim" yanıtını verdi. Çalışmayan kadınlarda ise bu oranlar hayli farklılık gösterdi. Çalışmayan kadınların; "yüzde 54'ü anlaşarak, yüzde 40'ı görücü usulü ile, yüzde 6'sı ise kaçarak evlendim" yanıtını verdi. "Evliliği bir sigorta olarak görüyor musunuz?" sorusuna kadınların yüzde 16'sı "evet" cevabını verirken, yüzde 84 gibi ezici bir çoğunluk "hayır" dedi. Evdeki kararlara katılım oranı da yüzde 96 gibi yüksek bir seviyeye ulaştı. Çalışan kadınların yüzde 68'i, çalışmayan kadınlarınsa yüzde 85'i kadın olmaktan dolayı toplumda çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını anlatırken; kadınların yüzde 81'i ekonomik durumları iyi olsa bile çalışmak istediklerini ifade ettiler. Şiddet... Ankette yöneltilen diğer sorulara verilen yanıtlar ise şöyle oldu:Hayatınızda hiç erkek olmak istediniz mi, sorusuna "çok" diyenlerin oranı yüzde 63, "hiç" diyenlerin oranı yüzde 37'dir,
Cinsel tacize uğrayanların oranı çalışanlarda yüzde 23, çalışmayanlarda yüzde 11 olarak belirlenmiştir,
Fiziksel şiddete uğrayanlar çalışanlarda yüzde 13, çalışmayanlarda yüzde 24'tür. Bunlardan;
Eşleri tarafından fiziksel şiddete uğrayanların yüzde 32, ailesi tarafından fiziksel şiddete uğrayanların oranının yüzde 68 olduğu ortaya çıkmıştır,
Doğum kontrolü hakkında yeterince bilgi sahibi olanların oranı yüzde 76, hiç bilgi sahibi olmayanların oranı yüzde 24'tür,
Son bir yılda okunan kitap sayısına verilen yanıtlarda;
Hiç okumayanların oranı yüzde 32, 1 ile 5 kitap arası okuyanların oranı yüzde 43.5, 5 ile 10 arası kitap okuyanların oranı yüzde 12, 10'dan fazla kitap okuyanların oranı yüzde 13 olarak belirlenmiştir,
Günlük gazete okuma oranı hiç okuyamayanlar yüzde 21, her gün okuyanlar yüzde 43, hafta sonları okuyanlar yüzde 37 olarak belirlenmiştir,
TV izleme sıklığı günde 4 saate kadar yüzde 70, daha fazla saat izleme yüzde 30 oranındadır,
Medeni haklarını bilmeyenlerin oranı yüzde 91'dir,
Politika ile ilgileniyor musunuz sorusuna çalışan kadınların yüzde 32'si "evet", çalışmayan kadınların ise yüzde 15'i "evet" yanıtını vermiştir.
Türkiye'nin önemli sorunları Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir, sorusuna şu yanıtlar verildi: - İşsizlik yüzde 66, eğitim yüzde 47, demokrasi yüzde 8, AB ilişkileri yüzde 5, terör yüzde 2, fikrim yok yüzde 1. Sizce dünyanın en önemli sorunları nelerdin, sorusundan ise şu sonuçlar çıktı:
Terör savaş: Yüzde 50
Açlık/Yoksulluk: Yüzde 45
Eğitim: Yüzde 14
Çevre yüzde 7
Fikrim Yok: Yüzde 2
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Çocuklar için denetim değil
koruma gerekli' Özgül Yıldızer Eleştiriler nedeniyle yürürlük tarihleri 2 ay ertelenen Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK), Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'nun (CGİK) ardından şimdi de Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasa yerine uygulanmak üzere hazırlanan Çocukları Koruma Kanunu Tasarısı üzerinde çalışılıyor. Çocuk Adalet Sistemini Yeniden Yapılandırma Girişimi çalışmaları çerçevesinde tasarının alt komisyon görüşmelerine katılan Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Hatice Kaynak ile tasarı ve komisyonda yapılan değişiklikler üzerine konuştuk.
Tasarıya ne gibi itirazlarınız var? Öncelikle adı değişmeli. İlk biçimi Çocuk Mahkemeleri Kanunu iken Çocuk Koruma Kanunu'na dönüştürüldü. Tasarı genelde çocukların yargılanmasını düzenliyor. Ya Çocuk Mahkemeleri Kanunu ya da Çocuk Kanunu olmalı. "Suça sürüklenen çocuk" kavramı kullanılıyor. "Suça sürüklenen" denildiğinde çocuğun içine girdiği her şeyin suç olduğu düşünülüyor ama çocuk suçun farkında olmayabilir. Bunun yerine "kanunla ihtilaf halinde çocuk" kavramı kullanılmalı. Tasarıda "güvenlik tedbirlerine hükmedileceği" öngörülüyor. Güvenlik tedbiri verebilmeniz için öncelikle o kişinin suçlu olduğuna karar vermeniz gerekiyor. Oysa 12 yaşından küçük çocuk, sorumluluğu olmadığı için suçlu olamaz. Tasarıda onlar hakkında da güvenlik tedbiri öngörülüyor. Bunun yerine yurda almak, koruyucu aileye, yatılı okula vermek gibi koruyucu tedbirler getirilmeli.
Bazı hükümlerin Denetimli Serbestlik yasa tasarısında olmasının sakıncası nedir? Hakkında güvenlik ya da koruma tedbirine hükmedilen çocuğun takibini yapması öngörülen denetim görevlilerinin sadece güvenlik tedbirine hükmolunanları denetleme yetkisi var. Koruyucu ve destekleyici tedbirler verilen çocukları da bu kapsama aldıklarında bir tehlike doğuyor. Hükümlü sayılanları denetleyen merkez, örneğin sokakta tecavüze uğramış ve hakkında koruyucu tedbir verilen çocuğu da denetleyecek. Bu çocuklar için gözetim yapılması, rehberlik edilmesi gerekiyor. Çocuklar için bağımsız bir denetimli serbestlik şubesi kurulması öngörüldü. Bu belki daha iyi olabilir. Girişim olarak denetimli serbestlikle ilgili tüm hükümlerin kaldırılmasını, yerine tasarıya gözetim başlıklı bir bölüm eklenmesini öneriyoruz. Hazırladığımız öneride çocuklarla ilgilenecek olan gözetim görevlilerinin görevleri arasında, çocuğu desteklemek, yardımcı olmak, önerilerde bulunmak, eğitim, iş, destek alabileceği kurumlar hakkında rehberlik etmek, kaldığı yerleri, ilişki kurduğu kişileri ziyaret ederek çocuğun içinde yaşadığı şartları, eğitim ve iş durumunu yerinde incelemek bulunuyor. Akıl hastalığı durumunda 12-18 yaş arası tüm çocuklar için koruyucu tedbire hükmedilmeli. Ancak tasarıda TCK 31'inci madde doğrultusunda 12 yaş üstündeki tüm çocuklar için güvenlik tedbirleri öngörülüyor. Kamu davası açılmasının ertelenmesi veya geri bırakılmasında yetişkinlerde olduğu gibi çocuk şartı yerine getirmezse cezasını aynen çekmesi isteniyor. Çocuğun niye şartı yerine getirmediği araştırılmalı.
Alt komisyon görüşmeleri sırasında değişiklikler yapıldı mı? Çocuğun kanunla ihtilaf haline düşmesinin nedenlerini araştıran "Sosyal inceleme raporu"nun sadece "gerektiğinde" hazırlanması öngörüsü değiştirildi. Tasarının son haline göre, tüm çocuklar için sosyal ince



JİTEM olayında ilginç gelişmeler JİTEM tetikçisi itirafçı Adil Timurtaş'ın yakalanmasının ardından ilginç gelişmeler yaşanıyor. Timurtaş'la birlikte yakalanan Hacı İnan'ın Hizbullah davasında yargılandığı ve cezaevinde olması gerektiği iddia ediliyor. Eğer isim benzerliği değilse, Hacı İnan'ın cezaevinden nasıl çıktığı merak ediliyor. Ayrıca Adil Timurtaş'ın yakalanmasının ardından askeri araçların İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne girip çıktığı öne sürülüyor.
DEHAP'tan açıklama Bu arada DEHAP, basın toplantısı düzenleyerek olayın aydınlığa kavuşturulmasını istedi. DEHAP İl Binası'nda gerçekleşen toplantıda konuşan DEHAP MYK Üyesi Nadir Yıldırım, bu olayın sadece İstanbul ile ilgili olmadığını belirterek "Biz parti olarak bu olayı önemsiyoruz. Yetkilileri göreve çağırıyoruz. Karanlık bir dönemi aydınlatacağını düşündüğümüz yaşanan bu olay ülke barışına da katkı sağlayacaktır" diye konuştu. Tehdit edilen DEHAP İlçe Başkanı Lezgin Bingöl, olayın üzerine giden Organize Şube Müdürlüğü'ne teşekkür etti. Şu ana kadar Şube Müdürlüğü'nün olayın üzerine gittiklerini bundan sonra da bu görevlerini yerine getireceklerini umduğunu ifade eden Bingöl, 1 Mayıs nedeniyle ortamı germemek için yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşmadıklarını ifade etti. Bingöl, "Ama tehditler tahammül sınırlarını zorlayınca İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bildirilmiştir" dedi.
İsimleri açıklandı DEHAP İl Başkanı Cemal Kavak da itirafçı Timurtaş'ın Bağcılar İl Başkanı Lezgin Bingöl'e önce kendini PKK'lı olarak tanıttığını söyleyerek, "Bu şahıslar ilaca ihtiyaçları olduğu gerekçesiyle 13 milyar istemişler. İlçe başkanımızdan beklenen ilgiyi görmediklerinde de bu kez de tehditle kendilerini JİTEM elemanı olduklarını ve 30 milyar vermemesi durumunda kendisini öldürecekleri tehdidinde bulunmuşlardır" dedi. Kavak JİTEM adına faaliyet yürüten ve gözaltına alınanların isimlerinin Erdal Atalay, Abuzer Gün, Hacı İnan ve Abdülvahap Demir olduğunu kaydetti. Gözaltına alınanlar arasında 3 de Moldova uyruklu bulunuyor.
src=/resim/b1.gif width=5>



Kadın olmak! Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği Kadın Komisyonu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde yaşayan her kesimden kadınlar arasında çeşitli konuları içeren bir anket çalışması yaptı. Anket, ilçedeki her 5 kadından 1'inin görücü usulüyle evlendiğini, bu oranın çalışmayan kadınlarda yüzde 40'a kadar yükseldiğini ortaya koydu. Anket, yüzde 70'i ev kadınları, yüzde 30'u ise çalışan kadınlar olmak üzere 300 kişi ile görüşülerek hazırlandı. Ankete katılanların yüzde 51'ini ilköğretim, yüzde 19'unu ortaöğretim, yüzde 39'unu ise üniversite mezunları oluşturdu. Anket sonuçlarından yola çıkarak Çaycuma'da yaşayan kadınların istek ve önerilerini bir rapor halinde Çaycuma Belediye Başkanı Mithat Gülşen ve Çaycuma Halk Eğitimi Müdürü Zülfükar Uçar'a sunan Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği, kadınların sorun ve sıkıntılarının çözümü için ilgili kurum ve kuruluşları harekete geçmeye çağırdı. Evlilik... Kadınlarla yüz yüze yapılan ankette, öncelikle "evli iseniz nasıl evlendiniz?" sorusu yöneltildi. Bu soruya çalışan kadınların; "yüzde 76'sı anlaşarak, yüzde 20'i görücü usulü ile yüzde 4'ü ise kaçarak evlendim" yanıtını verdi. Çalışmayan kadınlarda ise bu oranlar hayli farklılık gösterdi. Çalışmayan kadınların; "yüzde 54'ü anlaşarak, yüzde 40'ı görücü usulü ile, yüzde 6'sı ise kaçarak evlendim" yanıtını verdi. "Evliliği bir sigorta olarak görüyor musunuz?" sorusuna kadınların yüzde 16'sı "evet" cevabını verirken, yüzde 84 gibi ezici bir çoğunluk "hayır" dedi. Evdeki kararlara katılım oranı da yüzde 96 gibi yüksek bir seviyeye ulaştı. Çalışan kadınların yüzde 68'i, çalışmayan kadınlarınsa yüzde 85'i kadın olmaktan dolayı toplumda çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını anlatırken; kadınların yüzde 81'i ekonomik durumları iyi olsa bile çalışmak istediklerini ifade ettiler. Şiddet... Ankette yöneltilen diğer sorulara verilen yanıtlar ise şöyle oldu:
Türkiye'nin önemli sorunları Sizce Türkiye'nin en önemli sorunu nedir, sorusuna şu yanıtlar verildi: - İşsizlik yüzde 66, eğitim yüzde 47, demokrasi yüzde 8, AB ilişkileri yüzde 5, terör yüzde 2, fikrim yok yüzde 1. Sizce dünyanın en önemli sorunları nelerdin, sorusundan ise şu sonuçlar çıktı:
Terör savaş: Yüzde 50
Açlık/Yoksulluk: Yüzde 45
Eğitim: Yüzde 14
Çevre yüzde 7
Fikrim Yok: Yüzde 2
src=/resim/b1.gif width=5>



'Çocuklar için denetim değil
koruma gerekli' Özgül Yıldızer Eleştiriler nedeniyle yürürlük tarihleri 2 ay ertelenen Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK), Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu'nun (CGİK) ardından şimdi de Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Yasa yerine uygulanmak üzere hazırlanan Çocukları Koruma Kanunu Tasarısı üzerinde çalışılıyor. Çocuk Adalet Sistemini Yeniden Yapılandırma Girişimi çalışmaları çerçevesinde tasarının alt komisyon görüşmelerine katılan Ankara Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Hatice Kaynak ile tasarı ve komisyonda yapılan değişiklikler üzerine konuştuk.
Tasarıya ne gibi itirazlarınız var? Öncelikle adı değişmeli. İlk biçimi Çocuk Mahkemeleri Kanunu iken Çocuk Koruma Kanunu'na dönüştürüldü. Tasarı genelde çocukların yargılanmasını düzenliyor. Ya Çocuk Mahkemeleri Kanunu ya da Çocuk Kanunu olmalı. "Suça sürüklenen çocuk" kavramı kullanılıyor. "Suça sürüklenen" denildiğinde çocuğun içine girdiği her şeyin suç olduğu düşünülüyor ama çocuk suçun farkında olmayabilir. Bunun yerine "kanunla ihtilaf halinde çocuk" kavramı kullanılmalı. Tasarıda "güvenlik tedbirlerine hükmedileceği" öngörülüyor. Güvenlik tedbiri verebilmeniz için öncelikle o kişinin suçlu olduğuna karar vermeniz gerekiyor. Oysa 12 yaşından küçük çocuk, sorumluluğu olmadığı için suçlu olamaz. Tasarıda onlar hakkında da güvenlik tedbiri öngörülüyor. Bunun yerine yurda almak, koruyucu aileye, yatılı okula vermek gibi koruyucu tedbirler getirilmeli.
Bazı hükümlerin Denetimli Serbestlik yasa tasarısında olmasının sakıncası nedir? Hakkında güvenlik ya da koruma tedbirine hükmedilen çocuğun takibini yapması öngörülen denetim görevlilerinin sadece güvenlik tedbirine hükmolunanları denetleme yetkisi var. Koruyucu ve destekleyici tedbirler verilen çocukları da bu kapsama aldıklarında bir tehlike doğuyor. Hükümlü sayılanları denetleyen merkez, örneğin sokakta tecavüze uğramış ve hakkında koruyucu tedbir verilen çocuğu da denetleyecek. Bu çocuklar için gözetim yapılması, rehberlik edilmesi gerekiyor. Çocuklar için bağımsız bir denetimli serbestlik şubesi kurulması öngörüldü. Bu belki daha iyi olabilir. Girişim olarak denetimli serbestlikle ilgili tüm hükümlerin kaldırılmasını, yerine tasarıya gözetim başlıklı bir bölüm eklenmesini öneriyoruz. Hazırladığımız öneride çocuklarla ilgilenecek olan gözetim görevlilerinin görevleri arasında, çocuğu desteklemek, yardımcı olmak, önerilerde bulunmak, eğitim, iş, destek alabileceği kurumlar hakkında rehberlik etmek, kaldığı yerleri, ilişki kurduğu kişileri ziyaret ederek çocuğun içinde yaşadığı şartları, eğitim ve iş durumunu yerinde incelemek bulunuyor. Akıl hastalığı durumunda 12-18 yaş arası tüm çocuklar için koruyucu tedbire hükmedilmeli. Ancak tasarıda TCK 31'inci madde doğrultusunda 12 yaş üstündeki tüm çocuklar için güvenlik tedbirleri öngörülüyor. Kamu davası açılmasının ertelenmesi veya geri bırakılmasında yetişkinlerde olduğu gibi çocuk şartı yerine getirmezse cezasını aynen çekmesi isteniyor. Çocuğun niye şartı yerine getirmediği araştırılmalı.
Alt komisyon görüşmeleri sırasında değişiklikler yapıldı mı? Çocuğun kanunla ihtilaf haline düşmesinin nedenlerini araştıran "Sosyal inceleme raporu"nun sadece "gerektiğinde" hazırlanması öngörüsü değiştirildi. Tasarının son haline göre, tüm çocuklar için sosyal ince
Evrensel'i Takip Et