3 Mayıs 2005 21:00
'Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve güzeldi'
DİĞER HABERLER
"Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve güzeldi." Bu söz, 68 kuşağı bir şair ile 12 Eylül kuşağı bir gencin Diyarbakır'a yapılan bir tren yolculuğunda birleşen öykülerini özetliyor. Geçmiş günlere bir çeşit romantik güzelleme de olsa, şair bu sözlerin gölgesinde bakıyor hayata. "O günler geride kaldı, dünyadan el etek çekmek gerekir" de demiyor. Çünkü üzerinde basa basa hep soruyor kendisine "Kaçmalı mı?" Kendi şahsında tüm 'devrimci'ler adına kararı net ve kesindir; "Kaçmamalı..."
Peki o zaman ne yapmak lazım? Bunun cevabı da hazırdır: "İntikam!" Bütün karakolları basmalı? Devlet kurumları yok edilmeli? Parlamento, Üniversiteler, NATO Üsleri... Çünkü artık Şadi yoldaş yoktu! Öldürülmüştü.. Diğeri kayıplara karışmıştı. Çok sevdiği Esmer'e hiçbir zaman dokunamayacaktı. Saçlarını okşayamayacaktı?
Bütün bu gerilimler bir tiyatro oyunu sahnesinde yansıyor. Murat Uyurkulak'ın "Tol" adlı romanından. Mahir Günşiray tarafından aynı adla tiyatroya uyarlandı. Oyun, Tiyatro Oyunevi tarafından geçtiğimiz gün "4. Orhan Asena Tiyatro Festivali" kapsamında Diyarbakır'da prömiyer yaptı.
Sisteme öfke Oyun, izleyicilerden büyük alkışlar almasını herkesin payına birşeyler bulmasına bağlamak mümkün. Örneğin "Devrim" sözcüğü herkesi aynı fikir etrafında birleştirecek kadar yüksek bir göndermeye sahip olduğu rahatlıkla gözlenebiliyordu. Buna karşın tipik bir cumhuriyet memuru olan İsmail'in gizli istihbarat teşkilatının en üst düzey yöneticisi konumuna yükselmesi ve bunun halk nezdinde yarattığı sevimsizlik durumu, yine izleyicilerin üzerinde ortak düşüncede birleştiren bir öge. Ve en büyük ortak duygu da darbe yıllarının insanlar üzerinde bıraktığı izler ve buna karşı duyulan öfke... "Tol" oyunun herşeyden önce izleyiciyi bu refleks etrafında örgütlediğini söylemek gerekir. Ama biraz daha içerisine girdiğimiz zaman darbe yıllarıyla hesaplaşmaktan ve darbe yıllarını anlatmaktan çok sonradan yaptıklarından 'pişmanlık' duyan ve o yılları da bu 'göz'e indirgeyen/romantize eden nostaljik bir yaklaşımla yansıtıldığı rahatlıkla sezilebilir. Oyunun itici gücüne dönüştürülen diyaloglardan bunların izlerini aramak mümkün. Bazen delinin şarap şişesinden, bazen şairin küfürlerinden, bazen de diğer yoldaşların "devrim"e kadeh kaldırılmalarından... Zor bir oyun olmasına karşın, Mahir Günşıray ve Güven İnce'nin çok başarılı bir oyunculuk sergilediklerini ifade etmek gerek. Aynı şeyi kostüm, ışık, ses müzik ve tasarım için geçerli.
Sisteme öfke Oyun, izleyicilerden büyük alkışlar almasını herkesin payına birşeyler bulmasına bağlamak mümkün. Örneğin "Devrim" sözcüğü herkesi aynı fikir etrafında birleştirecek kadar yüksek bir göndermeye sahip olduğu rahatlıkla gözlenebiliyordu. Buna karşın tipik bir cumhuriyet memuru olan İsmail'in gizli istihbarat teşkilatının en üst düzey yöneticisi konumuna yükselmesi ve bunun halk nezdinde yarattığı sevimsizlik durumu, yine izleyicilerin üzerinde ortak düşüncede birleştiren bir öge. Ve en büyük ortak duygu da darbe yıllarının insanlar üzerinde bıraktığı izler ve buna karşı duyulan öfke... "Tol" oyunun herşeyden önce izleyiciyi bu refleks etrafında örgütlediğini söylemek gerekir. Ama biraz daha içerisine girdiğimiz zaman darbe yıllarıyla hesaplaşmaktan ve darbe yıllarını anlatmaktan çok sonradan yaptıklarından 'pişmanlık' duyan ve o yılları da bu 'göz'e indirgeyen/romantize eden nostaljik bir yaklaşımla yansıtıldığı rahatlıkla sezilebilir. Oyunun itici gücüne dönüştürülen diyaloglardan bunların izlerini aramak mümkün. Bazen delinin şarap şişesinden, bazen şairin küfürlerinden, bazen de diğer yoldaşların "devrim"e kadeh kaldırılmalarından... Zor bir oyun olmasına karşın, Mahir Günşıray ve Güven İnce'nin çok başarılı bir oyunculuk sergilediklerini ifade etmek gerek. Aynı şeyi kostüm, ışık, ses müzik ve tasarım için geçerli.
Evrensel'i Takip Et