03 Mart 2005 22:00

Yine bir göç öyküsü

Fatih Akın'ın filmlerini kronolojik olmayan bir sıra ile izlemeye devam ediyoruz. "Temmuzda", "Kısa ve Acısız", "Duvara Karşı"nın ardından şimdi de "Solino" sinemalarımızda.

Paylaş
Fatih Akın'ın filmlerini kronolojik olmayan bir sıra ile izlemeye devam ediyoruz. "Temmuzda", "Kısa ve Acısız", "Duvara Karşı"nın ardından şimdi de "Solino" sinemalarımızda. Böylece Akın'ın filmlerinin çekiliş tarihlerine göre sinemalarımızda gösterimi şöyle gerçekleşiyor. 3,1,4, 2.... Fatih Akın'ın senaryosunu kendisinin yazmadığı tek filim olan "Solino"da, yine farklı toplumlardan insanların hikâyesi anlatılıyor. Filmlerinde genellikle Almanya'da yaşayan Türkiyelilerin, özellikle de bugün 'üçüncü kuşak' olarak adlandırılan gençlerin aidiyet duygularını anlatan Akın, "Solino"da da benzer bir yol izliyor. Ancak bu kez Almanya'ya dışarıdan gelen bir İtalyan aile. Hikâyede aile Almanya'ya taşınma kararı alıyor. Ancak, oğulları Gigi ve Giancarlo ile Almanya'ya vardıklarında, Amato ailesi hayal ettikleri manzarayla karşılaşmaz. Evleri küçük ve bakımsız, Romano'nun bulduğu iş çekilmezdir. Ancak İtalyan aile, tipik olan bu soruna tipik bir çözüm bulmakta geçikmez: Pizzacı dükkânı açacaklardır. Film üç farklı bölümde geçiyor. İlk bölüm 1964 yılını anlatıyor. Yani filmin asıl kahramanları olan Gigi ve Giancarlo'nun çocukluk yıllarında. Gigi'nin naifliği ve Giancarlo'nun kabalığının tasvir edildiği bu bölümün ardından, on yıl sonrasına gidiliyor. Yetmişlerin atmosferinin başarıyla anlatıldığı bu bölümde, anne, baba ve çocuklar arasında çözülmeleri görüyoruz. Bu çözülme bir yandan anne-baba ile çocukların arasının açıldığı, öte yandan da bu ikililerin kendi aralarında sorunların çıktığı bir dönem. Son bölümde ise düğümlerin çözüldüğü ve artık yeni bir dengeye oturulduğunu görüyoruz. Solino, bir abi-kardeş filmi. Bir yanda en iyi arkadaş, ama öte yandan sürekli rekabet halinde olan herhangi iki kardeşin hikâyesi gibi. Yaptıkları işlerden, okuldaki başarılarına kadar; aşık oldukları kadınlardan aileleriyle ilişkiye kadar birçok konuda rekabet halinde olan; ama en sıkıştıkları anda yine birbirlerinden destek alan bir tür 'Habil-Kabil' kardeşliği öyküsü. Ama filmde bu durum, daha az trajik. Alman sinemasının favori oyuncularından Moritz Bleibtreu ve Barnaby Metschurat'ın oyunculuklarıyla sürüklediği filmin senaryosu Ruth Toma'ya ait.

ÖNCEKİ HABER

Yoğun emek, görsel şölen

SONRAKİ HABER

Zamane ilişkilerine bir bakış

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa