27 Şubat 2005 23:00
Diyarbakır'da 'Kadın Oyunları'
Alt yazı: Hakan ve Müge arasında gerginlik...; Annelerin kız oğlan kavgaları...; "Annem ailen hakkında laf ediyor bana arsız diyor...", "Şimdiye kadar sustum yeter, artık susmayacağım..." Bu sözler "Size Anne Diyebilir miyim?" programından.
Soru: Dünyanın geri kalanı bir kez sömürgeleştirildiğinde yeni pazarlar nasıl açılabilir? Yeni kullanımlar, yeni ihtiyaçlar, yeni tanımlar yaratmak yeterli mi? Panik atak halinde Semra Hanım'ın saçmalıkları kullanılabilir malzeme olarak ne kadar süre ile tüketilebilir? Tülin'in, Caner'in 'bardak şovu'ndan aldığı 1000 dolar malumunuz!
Geçtiğimiz günlerde "Sevgililer Günü" de kutlandı. Gazete sayfalarında istemediğimiz kadar reklam, tabela ve bilboardlarda sayısız afişler; arzu, istek, ihtiras, cinsellik gibi kavramlar, kadınların teninde nesnelleştirilerek yansıtıldı. Televizyonlar da bunu gören görüntülerle eşlik etti. Önümüzdeki günlerde ise "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlanacak. Bu kutlamalara bölge illerinden de eşlik edilecek. Kürt kadınları "kadınların alanı" dediğimiz yerden aldıkları paylar üzerinden bir kez daha düşünecek/tartışacak.
'Kadın Oyunları' Bununla birlikte Diyarbakır'da İtalyan Oyun Yazarı Dario Fo'nun kaleminden sahneye yansıyan tiyatro oyunu da bu süre içinde kadınların, özellikle de emekçi kadınların sorunlarına dikkat çekecek. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun geçtiğimiz günlerde sezonun son oyunu olarak sahnelediği "Kadın Oyunları"ndan söz ediyoruz. Oyuna geçmeden önce, oyunun temel karakterini belirleyen, dolayısıyla en güncel yanıyla "Sevgililer Günü" ile "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" arasındaki ayrımı önemli ölçüde ortaya koyan bir söze yer verelim. Daily Mirror, Sevgililer Günü'nde herhangi bir sınıfsal göndermesi olmayan eş ve anneyi temsil eden bir dizi anne çocuk fotoğraflarıyla birlikte şu manşeti atar: "Bay İngiltere bu senin karın..." Akademik çevrelerde sınıfsal ayrımdan çok cinsel öznenin kurulmasından daha da önemlisi herkesin 'arzu'yla ilgilenir olmasını ön plana çıkardığı yönünde tartışmalara yol açan bu söz, "kadın oyunları"nda eleştiriye tabi tutulan anlayış olarak hedef tahtası durumundadır. İki perdelik oyunda 7 kadının öyküsü yer alıyor; kadınların toplumsal yaşamda karşı karşıya kaldıkları farklı sorunlar izleyici karşısına çıkarılıyor.
Anahtarın yeri Oyun, birçok defa farklı zamanlarda sahnelenmesine rağmen günümüz toplumu açısından hiçbir güncelliğini yitirdiği söylenemez. Seri üretim zincirinin bir parçası olarak her gün kendisi dahil olmak üzere, yeniden üreten işçi kadını anlatmaya gerek var mı? Hani saat 06:40. İşe gitmek için birkaç dakikası kalmış. Bir yandan bebeği, diğer yandan kocası, yemek, mutfak, çamaşırlar... Ayların yılların alışkanlığıyla hepsi kendi sorumluluğunda. Kapıya çıkıyor, ama anahtarı nereye koyduğunu unutuyor. Bilemediğimiz kadar ayrıntı, allak bullak olmuş akıl... Kahredici koşuşturmacanın hemen ardında her şeyi kendisine benzeten sürpriz bir "makina hayatı"... Bugün pazar çalışma günü değil!
Kadının rolü Başka bir sahne; kadın büyük bir cinsel istismara uğruyor, tecavüz ediliyor; kaba dayak var, ardı sıra iç içe geçen aldatma, yalan, dişil ve egzotizm... Kadın ve sömürge olguları aynı şekilde... Kirlenme, namus ve de ruhu çekilmiş yüzlerce kavram; sözlerde, diyaloglarda, beden dilinde görünür kılınıyor. Oyun bu yanıyla kitle kültüründeki kadınlık imgelerinin önemli özelliğine temas ediyor, ama en çok da ortaya koyduklarıyla değil, gizledikleriyle ilgilendiğini söylemek daha yerinde olur. Dario Fo, kadınları, sadece kitle kültürünün en geniş anlamıyla boş zaman, aile hayatı, veya ev hayatı arenasında 'kadınsı' yanlarını göstermeye çalışmakla kalmıyor. Kadınların siyaset ve para ve iş alanı içindeki rolüne de dikkat çekiyor. Oyunun müzik, dekor ve kostümü de oyun atmosferi ile uyumlu. Füsun Demirel'in Türkçe'ye çevirdiği ve Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) sanatçılarından Yunus Emre Bozdoğan'ın yönettiği oyunda; Lale Ertiş Gençtürk, Mine Medya Haktanır, Pınar Gün, Filiz Kılıç, Selda Özler, Gaye Filiz Çele ve Hatice Sezer rol alıyor. Oyunun ışığı Şükrü Kırımlıoğlu'na, dekor ve kostüm tasarımı da Gül Emre'ye ait.
'Kadın Oyunları' Bununla birlikte Diyarbakır'da İtalyan Oyun Yazarı Dario Fo'nun kaleminden sahneye yansıyan tiyatro oyunu da bu süre içinde kadınların, özellikle de emekçi kadınların sorunlarına dikkat çekecek. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nun geçtiğimiz günlerde sezonun son oyunu olarak sahnelediği "Kadın Oyunları"ndan söz ediyoruz. Oyuna geçmeden önce, oyunun temel karakterini belirleyen, dolayısıyla en güncel yanıyla "Sevgililer Günü" ile "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" arasındaki ayrımı önemli ölçüde ortaya koyan bir söze yer verelim. Daily Mirror, Sevgililer Günü'nde herhangi bir sınıfsal göndermesi olmayan eş ve anneyi temsil eden bir dizi anne çocuk fotoğraflarıyla birlikte şu manşeti atar: "Bay İngiltere bu senin karın..." Akademik çevrelerde sınıfsal ayrımdan çok cinsel öznenin kurulmasından daha da önemlisi herkesin 'arzu'yla ilgilenir olmasını ön plana çıkardığı yönünde tartışmalara yol açan bu söz, "kadın oyunları"nda eleştiriye tabi tutulan anlayış olarak hedef tahtası durumundadır. İki perdelik oyunda 7 kadının öyküsü yer alıyor; kadınların toplumsal yaşamda karşı karşıya kaldıkları farklı sorunlar izleyici karşısına çıkarılıyor.
Anahtarın yeri Oyun, birçok defa farklı zamanlarda sahnelenmesine rağmen günümüz toplumu açısından hiçbir güncelliğini yitirdiği söylenemez. Seri üretim zincirinin bir parçası olarak her gün kendisi dahil olmak üzere, yeniden üreten işçi kadını anlatmaya gerek var mı? Hani saat 06:40. İşe gitmek için birkaç dakikası kalmış. Bir yandan bebeği, diğer yandan kocası, yemek, mutfak, çamaşırlar... Ayların yılların alışkanlığıyla hepsi kendi sorumluluğunda. Kapıya çıkıyor, ama anahtarı nereye koyduğunu unutuyor. Bilemediğimiz kadar ayrıntı, allak bullak olmuş akıl... Kahredici koşuşturmacanın hemen ardında her şeyi kendisine benzeten sürpriz bir "makina hayatı"... Bugün pazar çalışma günü değil!
Kadının rolü Başka bir sahne; kadın büyük bir cinsel istismara uğruyor, tecavüz ediliyor; kaba dayak var, ardı sıra iç içe geçen aldatma, yalan, dişil ve egzotizm... Kadın ve sömürge olguları aynı şekilde... Kirlenme, namus ve de ruhu çekilmiş yüzlerce kavram; sözlerde, diyaloglarda, beden dilinde görünür kılınıyor. Oyun bu yanıyla kitle kültüründeki kadınlık imgelerinin önemli özelliğine temas ediyor, ama en çok da ortaya koyduklarıyla değil, gizledikleriyle ilgilendiğini söylemek daha yerinde olur. Dario Fo, kadınları, sadece kitle kültürünün en geniş anlamıyla boş zaman, aile hayatı, veya ev hayatı arenasında 'kadınsı' yanlarını göstermeye çalışmakla kalmıyor. Kadınların siyaset ve para ve iş alanı içindeki rolüne de dikkat çekiyor. Oyunun müzik, dekor ve kostümü de oyun atmosferi ile uyumlu. Füsun Demirel'in Türkçe'ye çevirdiği ve Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) sanatçılarından Yunus Emre Bozdoğan'ın yönettiği oyunda; Lale Ertiş Gençtürk, Mine Medya Haktanır, Pınar Gün, Filiz Kılıç, Selda Özler, Gaye Filiz Çele ve Hatice Sezer rol alıyor. Oyunun ışığı Şükrü Kırımlıoğlu'na, dekor ve kostüm tasarımı da Gül Emre'ye ait.
Evrensel'i Takip Et